Delaleti İhtimal/Zan Taşıyan Söz Ve Ameller Sebebiyle Tekfir Etmek Caiz Değildir.
Delaleti İhtimal/Zan Taşıyan Söz Ve Ameller Sebebiyle Tekfir Etmek Caiz Değildir.
Gürsel Gürbüz
Tekfir (bir kimseyi İslam’dan çıkmakla suçlamak), İslam’ın en ciddi ve ağır hükümlerinden biridir. Bu meselede şeriat, kesinlik (yakîn) ve muhkem delil esasına dayanmayı şart koşmuş; zan, ihtimal ve yoruma açık delillerle tekfir etmeyi kesin olarak yasaklamıştır. Çünkü tekfir, kişiyi dinden çıkarmak ve ahirette ebedi azaba mahkum etmek gibi çok ağır sonuçlara yol açar.
lı, hassas ve temkinli davranması gereken bir meseledir ki insanların bir çokları tekfikrde büyük bir aşırılık ve radikalizm göstermek suretiyle İslam’ı sabit olan müminleri tekfir etmektedir.
Öyle ki tevhit ile biraz tanışmış, birkaç kitap okumuş ve birkaç hocayı taklit etmek suretiyle kaide, usul ve İslam’ın ortaya koyduğu tümvearım anlayışına bağlı kalmayarak kesin/kati olmayan sarih/açık olmayan tamamı ile ihtimalli konularda İslam’ı sabit kimselere kafir ismini vermek radikalizm, ümmeti bölmek, cemaati dağıtmak ve kâfirlerin değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir.
Tekir fıkıh meselesinde bu kaidesizler kılıçlarını İslam düşmanlarına değil İslam ehline çekerek kendi göreceli anlayışlarıyla anladıklarını başkalarına dayatmak suretiyle tekfikri bir silah olarak kullanıyor, bunun sonucunda ümmetin saflarını bölmüş ve parçalamış müslümanların enerjisini boşa harcamış kimselerdir.
Tecrübelerimle şunu söyleyebilirim ki tekfir açısından bu konumda olan kimseler hiç şüphesiz ahlaki problem, musallat, psikolojik problem ya da bir cehalet sonucunda gerçekleştiğini gördük dolayısıyla bu tür kişilerde sadır olan ve ihtimal taşıyarak kesin ve açık olmayan söz ve ameller açısından insanları tekfir etmek Kur’an, sünnet ve bu dinin usul ilmine muhalefet etmektir. Hiç şüphesiz ki delaleti ihtimal olan meseleleri gündeme getirmiş ve bu açıdan tekfir eden hariciler bugün ümmetin saflarını dağıtmaktan ve müslümanların birleşmesine engel olmaktadırlar.
Kaide;
Şu temel kaide unutulmamalıdır:
Zanla, ihtimalle ve göreceli kavramlarla tekfir etmek caiz değildir. Tekfir ancak muhkem, kesin ve açık delillerle olur.
1. Zan ve İhtimal Üzerine Tekfir Haramdır
Kur’an’da açıkça buyrulur:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ
“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanın bir kısmı günahtır.”
(el-Hucurât, 49/12)
Zan (şüphe ve ihtimal), İslam hukukunda hakka ve hükme temel yapılamaz. Tekfir ise, en ağır sonuçlar doğurduğu için, zan ve ihtimale dayanarak yapılırsa çok büyük bir zulüm ve haram olur.
Bir söz veya amelin küfre delalet etmesi ihtimalli ise, kesin bilgi oluşmadıkça o kişi tekfir edilmez.
İbn Teymiyye der ki:
“İman sabit olduğu gibi, ancak yakin (kesin bilgi) ile zail olur. Şüphe ve zan ile ortadan kalkmaz.” (el-Fetâvâ, 12/487)
Bu, İslam’ın adalet esasına dayalı temel bir prensibidir.
1- Söz ve Amellerde İhtimal ve Yoruma Açıklık Tekfire Engel Olur;
Bir söz veya fiil, hem küfre hem küfre olmayan bir manaya ihtimal veriyorsa, kişiyi küfürle suçlamak haramdır.
İmam Şafiî şöyle der: “Bir söz, doksan dokuz küfür ihtimali taşısa, bir iman ihtimali bulunsa, o söz iman üzerine yorumlanır.”
Bu, Müslüman kanı ve itibarı konusunda gösterilen büyük hassasiyeti ifade eder.
Sözün veya amelin bağlamı, kişinin maksadı ve kastı araştırılmadan, sırf zahire bakarak tekfir etmek büyük bir dalalet ve zulümdür.
2- Muhkem ve Meşhur Delil Olmadan Tekfir Edilmez
Tekfir hükümleri, Kur’an ve sünnetteki muhkem (açık, sabit ve şüphe götürmez) nasslara dayanmalıdır.
Usul Alimleri Derler ki:
“Tekfir, ancak muhkem, mütevatir ve kati delillerle olur. Zan ve şüphe ile küfür hükmü verilemez.”
Ayrıca İslam ümmetinin icması da şunu göstermiştir:
Bir kişiye küfür isnat edebilmek için söz konusu fiilin açık bir şekilde İslam’ın zaruri esaslarına aykırı olması ve bu kişinin de bununla dini inkâr ettiğinin sabit olması gerekir.
3- Fail Açısından Tekfiri İhtimal Taşıyan Şartlar Nelerdir?
Tekfiri ihtimal taşıyan söz ve amellerin fail açısından şartları vardır;
a) Maksada bakmak
b) Tebeyyun yapmak
4- Delaleti İhtimalin Tekfir Şartları
Delalet’i ihtimal açısından küfür sözü ve küfür fiili işleyen kimseler şüphesiz ancak zahir açısından şu şartlar üzere tekfir edilmesi söz konusudur;
a) Delaleti sarih/açık olması yani ihtimalli olmaması.
b) Subuti kesin olması
Bunlar dışında delalet ihtimali olan söz ve fiilleri de bu şartlar gerçekleşirse tekfir edilmezler.
Nitekim İbni Teymiyye: İhtimal taşıyan bir sebep ile kişi tekfir edilmez. (Es Sarimul Meslul 517)
Küfre ya da şirke delalet olan söz ve fiillerde ihtimal, zan/görecelik ve bilinmezlik tekfin önünde engeldir. Bu ancak bir kimsenin amel ile birlikte kişinin hal ve tavırların neye işaret ettiğine bakılması gerekir nitekim buna Karinu'l Hal denmektedir.
Dolayısıyla ister yatırlarda ya da mezar başında ya da bir sohbet esnasında ihtimalli küfür sözü ya da küfür fiilini işleyen kimsenin bu açıdan onun maksadına, neyi kast ettiğini ve ne söylemek istediğini sormak gerekir. çünkü bu bazen dil surçmesi olabilir, hata ya da kullandığı söz ve fiilin ihtimal taşıması ve bunun ancak açıklanarak bilinmesi gerekir.
Başkalarını tamamıyla sadece ihtimal açısından ya da zan ile açık olmayan söz ve fiillerde birinin tekfir etmek ümmeti parçalayan ve bir Müslüman kardeşinin kanını ve malını helal saymak demektir, işte bu açıdan ihtimali tekfirin önündeki engeller ve şartları bilinmek zorunludur. Nitekim
İmam Şafii şöyle der: Delalet açık olmayan lafız hakkında hüküm ancak sözün zahirine göre verilir. (El Um 7/224)
Bir kim söz ve fiilleriyle Kur’an a sövüyor ve inkar edip yalanlıyorsa bu delaleti ihtimali olan bir konu değildir, bilakis kesin bir meseledir, işte bu açıdan bu kimse hüccet ikame edilmeden tekfir edilir ama bazı meseleler vardır ki ihtimaldir ve tekfir edilmeye engeldir. Misal;
Yahudilerin Allah onlara lanet etsin Medine’de Resulullah aleyhissalatu vesselame sövmek niyetiyle ''Essamu aleyke'’ dedikleri gibi.
Âlimler Yahudilerin Resulullah aleyhissalatu selleme bu şekilde sövmesi konusunda şeri bir hüküm olan öldürme emrini vermemiştir, halbuki Allah Resulü aleyhisselam Beni Kaynuka Yahudilerinin suikast edeceklerini vahiyle öğrendikten sonra onların üzerine yürümüştü, işte bu açıdan Allah Resulü aleyhisselam Yahudilerin ''essamu aleyke'' şeklinde selam veren Yahudileri Allah Resulü öldürmemiştir, çünkü burada delaleti ihtimal ve aynı zamanda açık net bir durum söz konusu değildi. Onlar Esselamun Aleykum gibi diyerek kelime oyunu oynuyorlardı bu açıdan delalet ihtimal olduğu için Allah Resulü bu Yahudiler öldürmemiştir.
Delaleti ihtimali küfür söz ya da fiilleri örnek demokrasi kavramıdır normalde demokrasi mutlak bir küfürdür ama Muvahhitliğini korumuş bir Müslüman demokrasinin İslam’ın uygun gördüğü fikir özgürlüğü gibi güzel yönlerini sert ettiğinde bu tekfir açısından küfrü ihtimali olması sebebiyle tekfirin önünde engeldir.
Yine bir mezar başında yatırlarda ya da bir türbede elini açmış dua eden bir kimseye baktığımızda bu ihtimali bir küfür olabilir ama onun apaçık bir küfür işlediğini ancak onun maksadına sormak zorundayız, çünkü bu kimse bu mezarda yatan kimseye Allah’ım ona rahmet, Allah’ım onu bağışla şeklinde de diyebilir ya da bu mezardaki kimseye dua talebindede bulunabilir, ümit, korkuyla ona sığınma ve benzeri şeyler de yapabilir, işte bu açıdan maksat ve aynı zamanda hal ve tavır kesinleşmedikçe tekfirin önünde engeldir.
Dolayısıyla delalet‘i muhtemel, ihtimali ve zan olan konularda duyduğumuz ya da gördüğümüz sözle fiiller ancak bir tebeyyün ya da maksat ya da kesin hal ve hareket gibi karinelerin sonucunda ulaşırız.
Bu söyledikleriniz tamamıyla kesin açık olmayan tamamıyla ihtimali meseleler içindir, eğer bir kimse kesin ve açık bir şekilde küfür sözü ve küf fiili işliyorlarsa duraksamadan tekfir edilir, çünkü burada delaleti kati bir konu vardır. Nitekim;
İbn-i Recep: Ahvalin delaleti ile sözlerin delaleti değişir, bu ise ahvale muvaffak olanın kabul edilmesi ve muhalif olanın reddedilmesi ile ortaya çıkar ve ahkam buna göre uygulanır. (El Kavaid 322)
Mesela bir kimse sokak ortasında Muhammed ismini kullanarak birini sövmeye başladığında bizim aklımıza Resulullah aleyhisselam gelir ama bu sövünün delaleti ihtimalidir, çünkü sövülen kimsenin her ne kadar ismi Muhammed olsa dahi bu Resulullah mı ya da başka biri mi? bilmiyoruz, işte bilmediğimiz için bir tebeyyün araştırma, maksat ve açık olan hal ve hareketlere göre jkesinleşirse tekfir ederiz eğer kesin değilse tekfir edilmez.
Dolayısıyla bir kimse açık net ve tamamıyla ihtimali olmayan dinin herhangi bir şiarına söz ve fiilleriyle söver ve muhalefet ederse kendisi tekfir edilmesi vacip olur ister alim ister cahi ister bunu şaka ile ya da ciddi niyetle ister bunu kalbiyle onaylasın ya da onaylaması ister bunu helal ya da haram görsün her türlü tekfir edilmeyi hak eder. Nitekim;
İbni Teymiyye: Küfür olan bir söz söyler ya da bir amel işlerse kafir olmayı kast etmemiş olsa bile bu sebebe kafir olur, zira Allahın dilediği kimseler dışında hiç kimse küfrü kast etmez. (Es Sarimul Meslul 177)
Tekrar ifade edecek olursak bir kimsede ihtimali olan bir söz ve fiil delaleti ihtimali ise bu kimseye başka karineler açısından bakmak lazım onun neyi kast etmesi, ondaki kesin hal, lafzın açıklığı ve durumlar göz ardı edilmeden direk tekfir edilmez. Çünkü tekfir zan, ihtimal ya da kesin olmayan verilerle tekfir edilmesi yasaktır. Nitekim;
İbni Teymiyye tekfir konusunda insanlar hevalarıyla hüküm verecekleri konular değil. Allahu Teala ve Resulullah aleyhisselam‘ın karar vereceği konulardır. (Mecmuul Fatava 35/ 101)
Dolayısıyla şirk ve küfre dair bazı sebepler vardır ki belirtileri tek başına yeterli olmaz ve bu açıdan söz ve fiilde sadır olan bir alamet belirti ancak açık net ve kesin olması gerekir, dolayısıyla bazı alamet, belirti ya da ihtimaller vardır ki bunlar açık kati net değildir ama bazı belirti ihtimal ve alametler vardır ki açık ve nettir işte bu ikisini ayırmak suretiyle tekir ahkam-ı işletilmesi gerekir.
5- Psikolojik, Nefsi ve Şahsi Sebeplerle Tekfir Haramdır
Bazı insanlar şahsi kin, haset, grup taassubu gibi psikolojik ve nefsi sebeplerle tekfirde acele ederler. Bu, Allah’ın koyduğu sınırları aşmak ve İslam ümmeti içinde büyük fitneler çıkarmaktır.
Nitekim Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
مَنْ قَالَ لِأَخِيهِ: يَا كَافِرُ فَقَدْ بَاءَ بِهَا أَحَدُهُمَا
“Kim din kardeşine ‘Ey kâfir!’ derse, bu söz mutlaka ikisinden birine döner.” (Buhârî, 6103; Müslim, 60)
أَيُّمَا رَجُلٍ قَالَ لِأَخِيهِ: يَا كَافِرُ، فَقَدْ بَاءَ بِهَا أَحَدُهُمَا، إِنْ كَانَ كَمَا قَالَ وَإِلَّا رَجَعَتْ عَلَيْهِ
“Bir kimse din kardeşine ‘Ey kâfir!’ derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer dediği gibi ise (gerçekten kâfir ise) bu söz o kişiye isabet eder; değilse, bu söz söyleyenin kendisine döner.” (Müslim, İman 61)
مَنْ دَعَا رَجُلًا بِالْكُفْرِ أَوْ قَالَ عَدُوَّ اللَّهِ وَلَيْسَ كَذَلِكَ إِلَّا حَارَ عَلَيْهِ
“Kim bir adama ‘Ey kâfir!’ veya ‘Ey Allah’ın düşmanı!’ der de o kişi aslında öyle değilse, bu söz kendisine geri döner.” (Buhârî, Edeb 44)
Bu üç hadis, tekfirin (birine kâfir demenin) ne kadar tehlikeli olduğunu ve ağır bir vebal taşıdığını açıkça bildiriyor. Bu hadis, keyfi tekfirin tehlikesini açıkça ortaya koymaktadır.
6- Hüküm: Tekfir, Açık ve Kesin Küfür Üzerine Olmalıdır
Şeriat, zan, ihtimal ve göreceli yorumlarla tekfiri yasaklamıştır.
Tekfir, sadece kesin, açık ve muhkem nasslar üzerine bina edilir.
Şeri delillerde ve icmada sabit olan esaslara aykırı olan ve kastı açık olan kimse tekfir edilir.
Kastı araştırılmadan, zahire dayalı ihtimalli yorumlarla insanlar tekfir edilmez.
Müslümanların kanı, dini itibarı korunur; tekfirde aşırılık haramdır ve büyük fitnedir.
Sonuç olarak aklı başında bir Müslüman, tekfir konusunda aşırı titiz davranmalı, zanna, ihtimale, psikolojik önyargılara asla dayanarak hüküm vermemelidir.
İslam’ın adalet ve hikmet ilkeleri bunu açıkça gerektirir.
BİR CEVAP YAZ