30 Nisan 2025, 22:39 tarihinde eklendi

Risaletten Önce Yada Sonra Şirk/Küfür İşleyen Kimseye Müşrik/Kafir İsmini Verilir.

Risaletten Önce Yada Sonra Şirk/Küfür İşleyen Kimseye Müşrik/Kafir İsmini Verilir.

Risaletten Önce Yada Sonra Kim Şirk,Küfür Işlerse Müşrik/Kafir İsmini Alır.

Gürsel Gürbüz

Sözlükte; Şirk ''şerike'' fiilinin mazdarı olup denk, eşit, benzer, ortak olmak ve ortaklık manasındadır. Şirkle aynı kökten olan şirket ve müşareket sözlükte; Mülk ve saltanatta ortak olmak demektir.

Şirk koşana müşrik ve şirk koşulana şerik denilir.

Istılahda; Allah'ın zatında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde bir başkasına ortak, denk ya da ona benzer olduğuna inanmaktır.

Şirk; Allah'ın ilahi özelliğini bir başkasına tanıyarak, o kimseye ilahi ve rabbani yetkiyi vermektir. Kim ilahi özellikleri bir başkasına tanıyorsa kendisi müşrik ilahi makama oturttuğu kimse ise şerik yani şirk koşulan bir ilahı olmuş olur.

Şirk; Allah'ın ilahi ve rabbani isimlerinde, sıfatlarında, fiillerinde ve onun ilahi özelliklerinde kendisi gibi yaratılmış olan bir varlığa ilahi özelliklerin verilmesidir. Dolayısıyla kim inanç, eylem ve söylemlerinde Allah'ın isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde şirke düşerse müşrik ismini alır. Nitekim Allah hristiyan, yahudi ve müşrik kimselerin cehaletini mazeret görmeyerek onlara müşrik ismini vermiştir.

لَمْ يَكُنِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِك۪ينَ مُنْفَكّ۪ينَ حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُۙ 

 Ehl-i Kitap’tan ve müşriklerden kâfir olanlar, kendilerine apaçık deliller gelinceye kadar, (küfür ve şirkten) ayrılacak değillerdi. (Beyyine:1)

Allah'ın yarattığı Tevhid fıtratını bozmuş bu kimselere ister kitap gönderilsin ya da gönderilmesin, ister peygamber gitsin ister gitmesin, ister Alim ister cahil, ister tevil ehli olsun ister olmasın, kim şirke düşmüş ise bu kimselere müşrik ismi verilir. Nitekim;

وَاِنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ اسْتَجَارَكَ فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ اَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ۟ 

Müşriklerden biri senden eman/sığınma hakkı isteyecek olursa, ona eman ver. Ta ki Allah’ın kelamını dinleme fırsatı bulsun. Sonra onu, güven içinde olacağı (kendi yurduna) ulaştır. Bu onların bilmeyen bir kavim olması nedeniyledir. (Tevbe, 6)

Bu ayetten ilahi öğretiler konusunda cahil olan bir toplumun cehaletlerinin mazeret olmadığını ve onlara eman/güvenliği verilerek onlara tebliğ/davet yapılması gerektiğini Rabbimiz Kerim kitabında beyan etmiştir.

وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اِنَّهَا كَانَتْ مِنْ قَوْمٍ كَافِر۪ينَ 

 Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleri, onu (İslam’dan/tevhidden) alıkoymuştu. Şüphesiz ki o, kâfir olan bir kavimdendi. (Neml: 43)

Bu ayette Süleyman aleyhisselam'ın hükümdarlığında güneşe taban bir kavimden süleyman aleyhisselam'ın habersiz olması ve Allah'ın bu ayette onlara kafir ismini vermesi onların cehaletinin mazeret olmadığını ispatlar.

وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُفْتَرُونَ 

 Âd (Kavmi'ne de) kardeşleri Hud’u (gönderdik). Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilahınız yoktur. Siz yalnızca iftiracılarsınız.” (Hûd: 50)

Bu ayette Allah Hud aleyhisselamın kavmi daha kendilerine tebliğ yapılmadan önce kavmi şirk ve küfürde Allah'a iftira ettiklerini gündeme getirmiş ve onların cehaletlerinin mazeret oluşunun söz konusu olmadığını ifade etmiştir.

Hatta kur'an-ı kerim'den siyasi bir otoritesi olan ve kullarını ilkel ideolojik yasalar ile yöneten firavuna Allah Musa aleyhisselamı göndermeden önce firavuna tağut ismini vermiştir. 

اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ 

 “Firavun’a git. Çünkü o azgınlaşıp (tağutlaştı).” (Nâziât, 17)

Bir toplum şirk üzere yaşıyor olabilir, fakat onlara henüz risalet tebliğ edilmediği için Allah katında azaba uğratılmazlar ama müşrik ismini alırlar.

Risaletten sonra: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara tebliğ ettikten ve hakikati açıkladıktan sonra, kim hakka iman etmezse yine müşrik ve kâfir olurlar.

وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولًا

“Biz bir elçi göndermedikçe (hiçbir topluma) azap ediciler değiliz.” (İsrâ, 17/15)

Allah Teâlâ, risalet ve delil ulaşmadan kimseyi cezalandırmaz. Yani bir toplum risalet gelmeden önce şirk içinde olabilir, ama Allah onları rasul gelmeden hemen azaplandırmaz.

b) Risaletten sonra iman etmeyenler müşrik ve kâfirdir

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

“İnkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise cehennemliklerdir; orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 2/39)

Risalet geldikten sonra kim hakka iman etmezse, kâfir ve cehennemliktir.

c) Risalet öncesi ve geldikten sonra şirk ve küfür hâlinde olanlara müşrik/kâfir denir.

قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ

“De ki: Ey kâfirler!” (Kâfirûn, 109/1)

Bu sure, risaletten sonra hâlâ şirk ve küfür üzere kalan Mekke müşriklerine hitaptır.

Allah onlara kâfir ismini vermiştir.

Sünnetten Deliller;

a) Rasulullah’ın Mekke müşriklerine “kâfir” demesi

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) müşriklere karşı savaş açtı ve onları şöyle isimlendirdi:

“Müşrikler” (المشركين) “Kâfirler” (الكافرين)

Buhârî ve Müslim’de rivayet:

“Ben, insanları Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik edinceye, namaz kılıncaya ve zekât verinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum.”

(Buhârî 25; Müslim 22)

İman etmeyen Mekkelilere savaş ilan edildi. Çünkü onlar şirk ve küfürde ısrar ettiler.

Selef Alimlerinin Görüşleri

a) İmam İbn Teymiyye (rh.a)

“Rasul, tebliğ ettikten sonra, tebliğe muhatap olan kimseler, iman etmezlerse kâfir olur.” (Kaynak: Dar’ Taârud’il-Akl ve’n-Nakl, c. 1)

b) İmam İbnü’l-Kayyim (rh.a

“Risalet ulaştıktan sonra küfür üzere olan kimse, gerek Arap gerek Acem olsun, Allah katında kâfir sayılır.” (Kaynak: Miftâh Dâr’is-Saâde, c. 1)

Usul ve Kaide Açıklaması

تَقُومُ الْحُجَّةُ قَبْلَ الْحُكْمِ

“Hükümden önce hüccetin (delilin) ikamesi gerekir.”

Yani bir insanı tekfir etmek yada savaşmak için ona risaletin ve delilin ulaşması gerekir. Eğer ulaşmış ve reddetmişse, artık müşrik ve kâfirdir.

Geçmiş Kavimlerde Tekfir

a) Nuh (aleyhisselâm) kavmi:

قَالَ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا

“Rabbim! Şüphesiz onlar bana isyan ettiler ve malı ve çocuğu kendisine zarar vermekten başka bir işe yaramayan kimselere uydular.” (Nuh, 71/21)

Nuh (a.s), kavmini açıkça sapıklıkla ve şirkle suçladı.

b) Hûd (aleyhisselâm) kavmi:

وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ

“Âd kavmine kardeşleri Hûd’u gönderdik. O dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a ibadet edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur.’” (A’raf, 7/65)

Hûd (a.s), kavmini tevhide çağırdı; aksi hâlde müşrik olduklarını bildirdi.

Açıklama ve Sonuç

Risalet ulaşmadan insanlar için azap yok ama küfür ve şirkleri sebebiyle müşrik olurlar. Risalet ulaşınca hakka iman etmeyenler müşrik ve kâfir olur.

Peygamberler, kavimlerine tebliğ ettikten sonra iman etmeyenleri müşrik ve kâfir diye isimlendirmiştir.

Bu konuda ölçümüz Kur’an, sünnet ve selefin anlayışıdır.

1. “Risaletin ulaşması” ne demektir, nasıl olur?

Risalet ulaşması sadece Kur’an’ın bir yerlerde bulunması değil; bir kişinin İslam’ın ana mesajını açık şekilde anlayabileceği bir şekilde duymasıdır.

Kur’an delili:

لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ

“Ta ki, resullerden sonra insanların Allah’a karşı bir hücceti kalmasın.” (Nisâ, 4/165)

Risaletin gerçek içeriği ulaşmadıysa, kafir ve müşrik toplumlar tekfiri inkarı ile başlar. Ulaştıysa ve küfürde ısrar ediyorsa, tekfir edilir.

“Fıtrat Delili”

Allah insanlara fıtrat (doğuştan gelen İslam bilgisi) vermiştir.

“Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar…” (Müslim, 2658)

Bu fıtrat da, risalet ulaşmasa bile Allah’ın varlığını ve tevhidi sezdirir.

Bu da küfürdeki sorumluluğu artırır.

Geçmişte ve Günümüzde Şirk ve Küfür Örnekleri

Geçmişte: Mekke müşrikleri, Âd ve Semûd kavimleri.

Günümüzde: Mezarlara adak adayanlar, ölülerden yardım isteyenler, şirk sistemlerini savunanlar.

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *