17 Nisan 2025, 22:00 tarihinde eklendi

Ders: Ehl-i Sünnet’in İman Konusundaki Akidesi

Ders: Ehl-i Sünnet’in İman Konusundaki Akidesi

Ders: Ehl-i Sünnet’in İman Konusundaki Akidesi

Gürsel Gürbüz

Ehl-i Sünnet, İslam’da iman konusunu, niyet, söz, fiil ve kalbin bir arada olduğu bir bütünlük olarak kabul eder. İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kaderin hayır ve şerrine inanmayı gerektirir. Ancak bu iman, yalnızca kalpteki bir inançla sınırlı kalmaz; aynı zamanda dilin söylemleri ve fiillerle de doğrulanması gerekir.

Ehl-i Sünnet’e göre, iman sadece kalpte tasdik etmekle sınırlı değildir. İman, insanın dilinden dökülen sözlerle ve yapmış olduğu amellerle de tamamlanır. Bu üç unsur bir arada bulunmadığı takdirde iman eksik olur. İmanın tam olması için, kalp tasdiki, dildeki ikrar (söylem) ve amellerin uyumlu olması gerekir. İman, söz ile kalp arasında bir bağ ve kalp ile ameller arasında bir denge gerektirir.

İman konusu tarih boyunca kapsamı tartışılmış ve her mezhep ya da Alim kendilerince getirdikleri delillerle iman tanımını yapmışlardır. Halbuki bu dinin sahibi naslarda ifade ettiği üzere iman ve onun kapsadığı alanı açıklamış bizlere imanın gereklerini yerine getirmeyi farz kılmıştır. Nitekim ehli sünnet hakka isabet ederken bu mezhebin dışındakiler iman tanımında farklı görüşler ortaya koymuş ve bunun temel sebebine gelince onların takındıkları selefi metod’dan ayrılma   ve naslar anlamama sebebiyledir.

İmanın artması ve eksilmesi, kişilerin amelleriyle doğrudan ilişkilidir. Yani bir insanın imanı, sadece bir kez kabul etmekle kalmaz, hayat boyu süreklilik gösteren bir durumdur. Bir kişi, sürekli olarak Allah’a kulluk yaparsa ve dini emirleri yerine getirirse, imanı artar; eğer suç işler ve Allah’ın yasaklarına karşı gelirken tövbe etmezse, imanı zayıflar.

1- İman Üç Şekil’de Görülür;

İman, kalp aynı zamanda söz ve fiil ile de belirlenir.

a. Söz (İkrar): İman, diliyle, kelime-i şehadet gibi inanç esaslarını ifade etmekle gerçekleşir. Bu, kişinin içindeki inancı dışa vurmasıdır. Bu Müslümanlığını ilan etmek, şehadet getirmek ve Allah'ın emir ve yasaklarını doğrulamayı ifade etmek suretiyle zahiri imanı temsil eder. Dili ile hiç bir gerekçe olmaksızın şehadet getirmeyen ve islamını ilan etmeyenler ummetin ittifakı ile kafirdirler.

b. Fiil (Amel): İman, amellerle de doğrulanır. Yani bir mümin, imanı gereği ibadetlerde bulunmalı, farzları yerine getirmeli ve haramlardan kaçınmalıdır.

Bu organların Allah'ın emrettiği şeyleri yerine getirmesi, yasaklarından kaçınıp Allah'a itaat, teslimiyet ve zahiri kulluğun her türlüsünü ihtiva eder. Bazı farz ameller vardır ki terk edildiğinde sahibini kafir yapar. Nitekim; Allah’ın yasalarına muhakeme olmak farz iken bu ameli terk ederek tağutların muhakemesine ikrah dışında baş vurmak ameli küfürdür. Rasule tabi olmak ve islamın farz olan tüm ameli hükümlerini yerine getirmek bir imani gerekliliktir.

c. Kalp: İman, kalpteki tasdikle başlar ve bu tasdik, kişinin Allah’a ve O’nun hükümlerine olan inancını gösterir.Bu kalbin tasdik etmesi, kabul etmesi, ikrar etmesi ve kesin olarak şek ve şüpheden arınmasını ifade eder. Kalpte şek, inkar, nefret ve şüphenin olduğu yerde imandan söz edilemez. Kalbin ameli: Bu kalbin Allahı arzu etmesi, niyet etmesi, itaat etmesi, ümit, korku, boyun eğme, sevmek, irade etmesi, teslimiyet, bağlılık gibi batini imanı ifade eder. Kalbte Allah’a karşı sevgi, itaat ve teslimiyet gibi kalbin ameli yoksa aynı şekilde iman’dan söz edilemez.

2- Kur’an’dan ve Sünnetten Deliller

Kur’an’dan Deliller:

a. Kalp ile İman:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أُو۟لَـٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ 

“Gerçek müminler, Allah’a ve Rasûlüne iman edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerdir. İşte bunlar sadık olanlardır.” (El-Hucurat, 49:15)

Bu ayette, gerçek imanın, Allah ve Resulüne kalpten tasdik etmekle başladığına dikkat çekilmektedir.

لا يدخل النار احد في قلبه مثقال حبة من خدرل من ايمان

Kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan kimse cehenneme giremez. (Müslim)

من راى منكم منكرا فليغيره بيده فان لم يستدعي فبلسانه فان لم يستدعي فبقلبه وذلك اضعف الايمان

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir” (Müslim) Bu hadis hem kalp hem söz hem amelin imanını ifade eder.

اتاني جبريل عليه السلام فبشرني انه من مات من امتك لا يشرك بالله شيئا دخل الجنه قلت وان زنى وان سرق قال وان زنى وان سرق

Cebrail aleyhisselam bana geldi ve senin ümmetinden Allah'a hiçbir şey ortak koşmadan ölen kimse cennete girer diye müjde verdi. Dedim ki zina etmiş olsa, hırsızlık yapmış olsa bile yine cennete girer mi? Şöyle cevap verdi, zina da etmiş olsa hırsızlık da yapmış olsa cennete girer. (Buhari Müslim)

Bu hadis, imanın temelini oluşturan kalpten tasdikle ilgili çok açık bir açıklamadır.

b. Söz ve Fiil Bağlantısı:

Söz ile ikrar, dil ile iman eden kişinin, kelime-i şehadet gibi ifadelerle inancını dışa vurmasıdır.

وَقَوْلُهُۥٓ لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ 

“Ve O’na ‘Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, O’nun ortağı yoktur, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir’ diye iman edenlerdir.” (Muhammed, 47:19)

من احب لله وابغض لله فقد استكمل الايمان

Kim Allah için sever Allah için buğz ederse o imanını tamamlamış olur. (Abu Davud)

Bu ayette, dil ile imanın bir göstergesi olan kelime-i şehadetin ifade edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Hadis: “Kim Lâ ilâhe illallah derse, Allah o kişinin kalbini tasdik eder.” (Buhari, İman, 3)

Bu hadis, kelime-i şehadetin dil ile imanın ifadesi olduğunu ve dilin imanla ne kadar bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden kim dilinde ‘La ilahe illallah’ derse, o kişi Allah’a inanmış olur.” (Tirmizi)

c. İman ve Amel:

Amel ile gösterme, iman eden kişinin fiilleriyle de inancını desteklemesidir. İman, sadece kalp ve dil ile değil, aynı zamanda amellerle de teyit edilir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّـٰلِحَـٰتِ أُو۟لَـٰٓئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَـٰلِدُونَ 

 “Gerçekten iman eden ve salih ameller işleyenler, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” (Al-Bakara, 2:82)

الايمان بدع و سبعون  شعبة افضلها قول لا اله الا الله وادناها اماتة الاذى عن الطريق والحياء شعبة من الايمان

İman 70 küsur şubedir. Bunların en faziletlisi la ilahe illallah/Allah'tan başka hak ilah yoktur demek, en aşağısı da yoldan rahatsız edici bir şeyi kaldırıp uzaklaştırmaktır. Hayata imanın bir şubesidir. (Buhari)

Bu ayet, amellerin imanla olan bağlantısını ve amellerin imanı destekleyici bir rol oynadığını göstermektedir.

Hadis: “İman, kalpte yer eder, dil ile ikrar edilir ve amellerle görülür.” (İbn Mâce, Zühd, 15)

Bu hadis, amellerin imanı destekleyen unsurlar olduğunu ve imanın sadece bir inanç meselesi olmadığını, fiillerle de desteklenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

3- Usul ve Kaidelerle Delillendirme;

Ehl-i Sünnet akidesine göre iman, üç unsuru içerir: Kalp tasdiki, Dil ikrarı ve Amel. Bu üçlüden birinin eksikliği, kişinin imanını tamamlamaz. Usul ilminde, iman kelimesi bu üç unsuru kapsayan bir kavram olarak kabul edilir. İman bir kez gerçekleştiğinde, kişi doğru yolda giderse ve hayatını İslam’a uygun yaşarsa, imanı devam eder; ancak bu unsurlardan birinin eksik olması, kişinin imanını zayıflatır.

İman: Kalbin tasdiki, bir insanın inandığına gerçekten inanması gerektiği anlamına gelir. Bir kişinin sadece dilinden “ben iman ettim” demesi yetmez. Bu iman, kalpteki tasdikle pekişmeli ve fiillerle de doğrulanmalıdır. İman, akıl ve mantıkla çelişmez; aksine akıl, gerçeği kabul etmeyi ve Allah’a inanmayı gerektirir. Allah’ın varlığını ve birliğini akıl yoluyla anlamak, İslam’a inanmayı mümkün kılar.

Söz, Fiil ve Kalp Bağlantısı: Bir insanın Allah’a inandığını söylemesi, ancak fiillerinin bunu desteklememesi çelişkidir. İman, sadece sözle değil, fiille de doğrulanır. İslam, iman ile ameli birbirinden ayırmaz.

Ehl-i Sünnet, imanın tam olması için söz, fiil ve kalbin bir arada olmasını gerektirir. Bu üç unsur birbirini tamamlar ve kişinin gerçek bir mümin olmasını sağlar. İman, yalnızca kalp ile sınırlı kalmaz, kişinin sözleri ve amelleri ile doğrulanmalıdır. Kur’an ve Sünnet bu doğrultuda insanlara iman ve amelin birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu bildirir. Bu, bir insanın İslam’ı doğru bir şekilde yaşaması için gerekli bir yaklaşımdır.

Selef'in İman Tanımı;

  1. İbn-i Abbas, iman konusunda çok önemli açıklamalara sahiptir. Onun görüşleri, özellikle “iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amelle doğrulama” ilkelerini vurgulamaktadır.

Delil: “İman, sadece dil ile söylenen bir kelime değil, kalpte tasdik edilmesi ve amelle doğrulanması gereken bir şeydir.” (İbn-i Kesir, Tafsiru’l-Kabir, İbn-i Abbas’tan naklen)

قَالَ إِبْنُ عَبَّاسٍ: “إِنَّ الإِيمَانَ لَا يَكُونُ فِي لِسَانِهِ فَقَطْ، بَلْ يَكُونُ فِي الْقَلْبِ وَيُصَدِّقُهُ الْعَمَلُ.”

(İbn-i Abbas, İman sadece dille değil, kalple de tasdik edilir ve amelle doğrulanır.)

2. Hasan el-Basri, iman ve amellerin birbirine bağlı olduğunu sıkça vurgulamıştır. Ona göre iman, sadece bir inanç değil, kişinin hayatına da yansıyan bir eylem gerektirir.

قَالَ حَسَنُ بْنُ بَصْرِيٍّ: “الإِيمَانُ قَوْلٌ وَعَمَلٌ، لَا يَكُونُ فِي قَلْبِهِ فَقَطْ.”

Delil: “İman, sadece kalbin tasdiki ve dilin ikrarı ile olmaz; iman, amellerle birlikte olmalıdır.” (Hasan el-Basri, et-Tefsir ve’l-Akaid)

3. Evzai, İslam’ın ilk dönemlerinde önemli bir alim olup, iman ve ameller arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır. O da iman konusunda selef akidesine uygun bir açıklama yapmıştır.

قَالَ إِوَزَاعِيٌّ: “الإِيمَانُ قَلْبٌ وَمَعَهُ قَوْلٌ وَعَمَلٌ.”

 “İman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amelle doğrulama gerektirir. Birinin eksik olması imanın eksik olması demektir.” (Evzai, et-Tefsir)

4.İmam Ebu Hanife: Ona göre iman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar olarak tanımlanır. Başka bir rivayette o amelleride iman kapsamında görür.  İman arttığı gibi eksilebilir, ancak küfür için amellerin yanı sıra kalp de bununla örtüşmelidir.

5. İmam Malik, iman ve ameller arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamıştır: İman sadece kalp ile değil, amellerle de tamamlanır.

قَالَ مَالِكٌ: “إِنَّ الإِيمَانَ قَلْبٌ وَيَجْمَعُهُ قَوْلٌ وَعَمَلٌ.”

“İman, sadece kalpteki bir tasdiktir. Dil ve ameller de imanın bir parçasıdır.” (Muwatta, İmam Malik)

6. İmam Şafii, iman ile ilgili olarak İslam’ın esaslarının doğru bir şekilde işlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ona göre, iman sadece bir inanç değil, bir yaşam biçimidir.

قَالَ الشَّافِعِيُّ: “الإِيمَانُ لَا يَكْفِي فِيهِ التَّصْدِيقُ فَقَطْ، وَإِنَّمَا هُوَ قَوْلٌ وَعَمَلٌ.”

 “İman, sadece kalpteki tasdik değil, amellerle de doğrulanmalıdır.” (Risale fi’l-İman)

6. İmam Ahmed bin Hanbel: Ehl-i Sünnet akidesinin temelini atan büyük imamlar arasında yer alır ve iman konusundaki görüşü oldukça nettir. Ameller, imanın ayrılmaz bir parçasıdır.

قَالَ أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ: “الإِيمَانُ قَلْبٌ وَيُصَدِّقُهُ قَوْلٌ وَيُؤَيِّدُهُ عَمَلٌ.”

“İman, kalpteki tasdik, dildeki ikrar ve amellerin bir birleşimidir.” (el-İman, İmam Ahmed)

8. İbn Taymiyye, iman konusunda kapsamlı bir görüş geliştirmiş ve özellikle amellerin imanı nasıl pekiştirdiğini vurgulamıştır.

قَالَ ابْنُ تَيْمِيَّةَ: “الإِيمَانُ لَا يَكُونُ فِي قَلْبٍ فَقَطْ بَلْ يَجْمَعُهُ قَوْلٌ وَعَمَلٌ.”

“İman, sadece bir inanç değil, söz ve fiil ile pekiştirilmiş bir şeydir.” (İbn Taymiyyah, el-Iman)

8. İbn Hacar el-Askalani:İman ve amellerin ayrılmaz bir bütün olduğunu belirterek, amelsiz bir iman anlayışının eksik olduğunu belirtmiştir.

قَالَ ابْنُ حَجَرٍ: “الإِيمَانُ لَا يَكْفِي فِيهِ التَّصْدِيقُ فَقَطْ، وَإِنَّمَا هُوَ قَوْلٌ وَعَمَلٌ.”

 “İman, sadece bir inanç olamaz; söz, fiil ve amellerle tamamlanmalıdır.” (Fethul-Bari)

9. İmam Buhari rahimullah şöyle demiştir: Hicaz, Mekke, Medine, Küfe, Basra, Bağdat, Şam ve Mısır halkının ilim ehlinden bin kişi’den fazla kişiyle karşılaştım onlarla zaman zaman defalarca görüştüm, 46 yıldan fazla bir zamandan çok sayıda kişiye yetiştim ve 50'den fazla Alimin ismini zikrettikten sonra o şöyle der: Ben onlardan hiçbirinin iman'nın söz ve amel olduğu konusunda ihtilaf ettiğini görmedim.

Buhari ve Muslim gibi büyük hadis alimleri, imanın kalpte tasdik, dilde ikrar ve amellerle doğrulama gerekliliğini vurgulamışlardır.

قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: “الإِيمَانُ قَوْلٌ وَعَمَلٌ وَيَزِيدُ وَيَنُقِصُ.”

“İman, sadece kalpte değil, dilde de ikrar ve amellerle de tamamlanır.” (Sahih al-Bukhari, Sahih Muslim:

10. İbn Hazm: İman ve amellerin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu ve amelsiz iman anlayışının eksik olduğunu belirtmiştir. İman, sadece kalpten değil, dil ve amellerle de desteklenmelidir.

قَالَ ابْنُ حِزْمٍ: “الإِيمَانُ لَا يَكْفِي فِيهِ التَّصْدِيقُ فَقَطْ بَلْ يَجْمَعُهُ قَوْلٌ وَعَمَلٌ.”

“İman, sadece kalpte değil, söz ve amellerle de tamamlanır. Kalpteki tasdik ve dildeki ikrarın yanında, amellerin de olması gerekir.” (el-Muhalla)

Sonuç olarak; iman, kalbin tasdikiyle başlayıp, dilin ikrarı ve organların ameliyle kemale eren bir bütündür. Bu tarif, yalnızca bir tanım değil; sahabe neslinin yaşadığı, Selef-i Sâlihîn’in benimsediği ve ümmetin cumhûrunun üzerinde ittifak ettiği bir hakikattir. Şer‘î delillerin zahir ve batın anlamlarıyla örtüştüğü bu tarif, ne sadece bir kalp inancına indirgenebilir ne de amelsiz bir iddiaya dönüştürülebilir. Zira Allah Teâlâ’nın Kitabında ve Rasûlü’nün sünnetinde iman; söz, tasdik ve salih amellerle birlikte zikredilmiştir. Amelsiz bir iman anlayışı, selef akîdesinden ve sahih İslam tasavvurundan uzak bir yaklaşımdır.

Bu sebeple, iman; kalbin tasdikiyle şekillenen, dilin ikrarıyla ilan edilen ve amelin tezahürüyle yaşayan bir kulluktur. Gerçek imana ulaşmak isteyen her mümin, bu üç temel üzerine inşa edilmiş bir hayat sürmeli ve selef-i salihîn’in izinden ayrılmamalıdır. Zira bu, hem dünyada hidayetin hem de ahirette kurtuluşun yoludur.

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *