20 Nisan 2025, 22:51 tarihinde eklendi

Devlet, Hükümet Ve Yönetim İçin Vazgeçilmez Üç İlahi Prensip: İbadet, Muamelât Ve Ukubât

Devlet, Hükümet Ve Yönetim İçin Vazgeçilmez Üç İlahi Prensip: İbadet, Muamelât Ve Ukubât

Devlet, Hükümet Ve Yönetim İçin Vazgeçilmez Üç İlahi Prensip: İbadet, Muamelât Ve Ukubât

Gürsel Gürbüz

İslam ilahi nizam, suç ve ceza uygulamalarını Allah’ın belirlediği ölçülerde yürütür. Ceza koymak ilahlık iddiasıdır; bu sebeple cezaları Allah koyar. Yönetici bu hükmü uygulamakla görevli, belirlemekle değil

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ 

Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (45/Câsiye, 18)

İslam nizamı; ibâdât ile Allah’a bağlı kalır, muâmelât ile halkla adaleti sağlar, ukûbât ile zulmü ve suçu önler. Bunlar sadece bireyin değil, devletin de tevhidî diriliş reçetesidir. Devletin meşruluğu, bu üç ilahî esası uygulamasına bağlıdır. İbadetsiz yönetici sapar, muâmelâtsız devlet çöker, ukûbâtsız toplum bozulur. Bu üç sütun olmadan İslamî bir yönetimden söz edilemez.

Tevhid, yöneticinin de yönettiğinin de yalnız Allah’a hesap verdiği bir sistemdir. Bu yüzden bu üç temel, devletin İslam oluşunun göstergesi, yöneticinin ise kul olduğunu kabul edişinin şahitliğidir.

Tevhid, İslam’ın yalnızca inanç temelini değil, aynı zamanda ibadet, hukuk ve toplumsal ilişkilerdeki tüm boyutlarını kuşatan bir hayat sistemidir. İslam, “La ilahe illallah” kelimesiyle yalnızca bir inancı değil, bir yaşam biçimini, bir egemenlik anlayışını, bir kanun sistemini ve dünya görüşünü ilan eder. Bu şahitlik, yalnızca kalpte taşıyan bir inanç değil, hayatın her alanında Allah’ın hükmünü üstün kılma iradesidir.İbâdât, kulun Rabbiyle olan bağını sadece ritüel anlamda değil, özde ve her an canlı tutmasıdır. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetler, bireyin Allah’ın hükmüne gönüllü teslimiyetini gösterdiği alanlardır. Ancak bu teslimiyet sadece mabetle sınırlı değildir; Allah’ın hayatı düzenleme hakkını kabul etmek, ibadetin bir parçasıdır.

وَلَا يُشْرِكُ ف۪ي حُكْمِه۪ٓ اَحَدًا 

 Hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz (tek hükümran, yasamada bulunan, doğru ve yanlış belirleyen O’dur.)” (18/Kehf, 26)

Muâmelât, bireyler ve toplumlar arası ilişkilerde adaletin, ahlâkın ve hukukun uygulanmasını sağlar. Tevhid inancı, yalnızca Allah’ın hükmünün geçerli olmasını talep eder. Ticaret, aile, evlilik, miras, sözleşmeler ve yönetişimde belirleyici olan Allah’ın koyduğu kurallardır. 

Ukûbât ise toplumsal düzenin korunması, hakların tesisi ve zulmün ortadan kaldırılması için konulmuş Allah’ın hükümlerini temsil eder. İslam’da ceza sistemi bir zulüm değil, Allah’ın adaletinin bir tecellisidir. Çünkü her hüküm yalnız O’na aittir:

إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ 

 “Hüküm yalnızca Allah’a aittir.” (Yusuf, 40)

Tevhid; Allah’ın hayatın tüm alanlarına hükmetmesini de zorunlu kılar. İbâdâtla kalpte ve bedende, muâmelâtla toplumda, ukûbâtla adalette tevhidi gerçekleştirmeyen hiçbir sistem, İslâm değildir. Tevhid, bir devrim çağrısıdır: Bireysel ve toplumsal hayatta Allah’tan başkasına hiçbir otorite tanımama çağrısıdır. Bu çağrı, insanı kullara kulluktan kurtarıp, yalnızca Allah’a kul yapar.

Bu nedenle tevhid, sadece iman değil, bir yaşam programıdır; sadece gönülde değil, mahkemede, pazarda, mecliste, sokakta ve tüm hayat alanlarında hâkim kılınması gereken ilahî bir ilkedir ve temel’de üç şekilde görülür;

İbadet, Muamelât ve Ukubât

1. İbadetler: Tevhid/Dinin Asılları Ve Şeriatin Vacipleri;

İbâdât, Arapça’da “ibadet” kökünden türetilmiş olup, Allah’a kulluk etme ve O’na teslimiyet gösterme anlamına gelir. İslâm’da ibâdât, sadece fiziksel ibadetler değil, insanın Allah’a yönelerek gerçekleştirdiği tüm eylemleri kapsar. İbâdât, İslâm’ın temel direklerinden biridir ve insanın hayatını şekillendiren, ona doğru yolu gösteren bir kavramdır.

İbadetle ilintili olduğu konular;

 

  • Tevhid: İbâdât, Allah’a inanç ve yalnızca O’na kulluk etme anlamına gelir. Tevhid inancı, ibâdâtın temelini oluşturur.
  • İman ve İslâm: İbâdât, imanın ve İslâm’ın dışa vurumu olarak görülür. İman, kalp ve zihinle Allah’a inanırken, ibâdât da bunun dışa yansıyan şeklidir.
  • İslam Şartı: Namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler, İslâm’ın beş şartı arasında yer alır.

 

Kur’an ve Sünnet: İbâdâtın kaynağı Kur’an ve Sünnet’tir, bu kaynaklarda Allah’a nasıl ibadet edileceği ve ne zaman yapılacağı ayrıntılı şekilde açıklanır.

2- Muamelât Toplumsal İlişkiler, Sosyolojik, Ahlaki Kurallar, Eğitim ve Hukuk;

Muamelât, insanların birbirleriyle olan toplumsal ilişkilerinin düzenlenmesi ile ilgilidir. Bu, ticaret, evlilik, miras, suçlar, adalet, sosyal haklar gibi birçok alanı kapsar. Muamelât, insanlar arasındaki ilişkileri düzenler ve adaletin tesis edilmesine yardımcı olur.

Muamelâtın ilintili olduğu konular:

 

  • Toplumsal Adalet: İslâm’da, adaletin sağlanması sadece Allah’a kulluk etmekle sınırlı değildir; insanlar arası ilişkilerde de adalet gereklidir.
  • Ahlâk ve Etik: Muamelât, insanların birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini gösterir. İslâm ahlâkı, başkalarına karşı adil ve dürüst olmayı emreder.
  • Hukuk: İslâm hukukunun temelini oluşturur. Yine insan, hayvan, tabiat hakları gibi konularda fıkhi hükümler içerir.
  • Evlilik, Ticaret ve Miras: İslâm’daki muamelât, özellikle ticaretin adil bir şekilde yapılması, evlilik ilişkilerinin düzgün kurulması ve miras paylaşımının adaletli olması için kurallar koyar.

 

3. Ukûbât (Ceza ve Yaptırımlar)

Ukûbât, İslâm hukukunda ceza ve yaptırımlar anlamına gelir. Bu kavram, bir kişi tarafından işlenen suçların karşılığında uygulanan cezaları ifade eder. Ukûbât, sadece cezalandırmayı değil, toplum düzenini korumayı da amaçlar. Aynı zamanda, insanları kötülükten ve suça meyletmekten alıkoymayı hedefler.

Ukûbât- Ceza Kanunlar, Siyasi, Ekonomik, Sosyolojik Ve Yasama;

 

  • Toplumsal Düzen: Ukûbât, toplumsal düzeni sağlamak ve halkın huzurunu korumak için gereklidir. Suç işleyen bir kişinin cezalandırılması, toplumu koruma amacına yöneliktir.
  • Adalet: Ukûbât, adalet ilkesine dayanır. Suçluların hak ettikleri cezayı alması gerektiği inancı, İslâm hukukunun temel prensiplerindendir.
  • Allah’ın Hükmü ve İnsan Hukuku: Ukûbât, hem Allah’ın hükümleri hem de insanların oluşturduğu hukukla ilişkilidir. Yani, cezalar bazen dini, bazen de toplumsal düzeni sağlama amacı güder.
  • İslâm Hukuku ve Hükümler: Hadd (belirli cezalar) ve ta’zir (takdirî cezalar) gibi cezalandırma yöntemleri, İslâm hukukunda önemli yer tutar.

 

İbâdât, muamelât ve ukûbât, İslâm’ın bireysel ve toplumsal yönlerini oluşturan anahtar kavramlardır. Bu üçü arasındaki denge, bireylerin ve toplumların huzurunu, barışını ve düzenini sağlar. Her biri, Allah’a kulluk etmenin ve O’nun hükümlerini hayata geçirmenin farklı bir boyutudur. İslâm, sadece bir inanç değil, yaşamın her yönünü kapsayan bir sistemdir ve bu sistemin doğru işlemesi için her bir alanın kurallarına riayet edilmesi gereklidir.

İslam, yalnızca bireylerin ibadetlerini düzenleyen değil, aynı zamanda toplumun, devletin ve yöneticiliğin temelini belirleyen ilahî bir yaşam sistemidir. Bu sistemin üç temel yapı taşı olan ibâdât (kulluk), muâmelât (sosyal hukuk) ve ukûbât (cezai hükümler); sadece kişisel değil, devlet ölçeğinde de İslam’ın ruhunu ve tevhid merkezli otoritesini ortaya koyan vazgeçilmez esaslardır.

Devlet, Hükümet Ve Yönetim İçin Vazgeçilmez Üç İlahi Prensip

1. İbâdât: Yönetimin Allah’a Kullukla Başlaması;

Devlet başkanı ve yöneticiler, öncelikle Allah’a kulluk eden kullardır. İslâm’da yönetici, ilahlaşmış bir otorite değil; Allah’ın emanetini taşıyan bir kul-yöneticidir. Bu yüzden ibadet, yönetenin niyetini, yönünü ve rotasını belirleyen bir ilahi pusuladır.

Kur’an:

اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يمًاۙ 

İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin diye bu Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma! (4/Nisâ, 105)

Yönetici ibadetsizse, adaleti de şaşar, hükmü de kayar.

2. Muâmelât: Yönetimin Adaletle ve Şeriatla İcra Edilmesi

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ 

 Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (45/Câsiye, 18)

İslâm, yöneticilere ve devlete, halkla ilişkilerde şeriatla hükmetme sorumluluğu yükler. Ticaret, aile, eğitim, vergilendirme gibi konularda hüküm yalnızca Allah’a aittir. Yönetici, Allah’ın hükümlerine tâbi olmakla yükümlüdür.

وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ

 Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların heva/arzularına uyma! Allah’ın sana indirdiği bazı (hükümlerde) seni fitneye düşürmelerinden sakın. (5/Mâide, 49)

Devletin yasası, halkın değil Allah’ın rızasına göre olmalıdır.

3. Ukûbât: Güç ve Ceza Yetkisinin Allah’a Ait Olduğunun Kabulü

İslam devleti, suç ve ceza uygulamalarını Allah’ın belirlediği ölçülerde yürütür. Ceza koymak ilahlık iddiasıdır; bu sebeple cezaları Allah koyar. Yönetici bu hükmü uygulamakla görevli, belirlemekle değil. Kur’an:

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 

Hırsız erkek ve kadının, işledikleri (kötülüğün) karşılığı ve Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (5/Mâide, 38)

Devletin cezası keyfi değil; ilahî adaletin bir tecellisidir.

Sonuç:

Bir İslam nizamın'da; ibâdât ile Allah’a bağlı kalır, muâmelât ile halkla adaleti sağlar, ukûbât ile zulmü ve suçu önler. Bunlar sadece bireyin değil, devletin de tevhidî diriliş reçetesidir. Devletin meşruluğu, bu üç ilahî esası uygulamasına bağlıdır. İbadetsiz yönetici sapar, muâmelâtsız devlet çöker, ukûbâtsız toplum bozulur. Bu üç sütun olmadan İslamî bir yönetimden söz edilemez.

Tevhid, yöneticinin de yönettiğinin de yalnız Allah’a hesap verdiği bir sistemdir. Bu yüzden bu üç temel, devletin İslam oluşunun göstergesi, yöneticinin ise kul olduğunu kabul edişinin şahitliğidir.

 

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *