İhlas ve Sünnete Uygunluk Açısından Tevhidin Rükunları Nelerdir?
İhsan ve Sünnete Uygunluk Açısından Tevhidin Rükunları Nelerdir?
Tevhid Allah'a ibadet, kulluk, itaat, teslimiyet ve bir hayat programı olarak onu muhatap alarak hayatın merkezine indirmektir. Bu yönüyle Tevhid ilahi verilerle bir hayatı sürdürmektir
Tevhid ibadetin özü ve kulluğun yegane sebebidir. Tevhidin olmadığı yerde kulluk ve Allah'a ibadet söz konusu olamaz. işte bu sebeple Tevhid hayatın her biriminde ibadeti Allah'a has kılmayı başka bir ifade ile Allah'ın indirdiği ilahi sistem olan İslam'a göre yaşamayı elzem kılar.
Tevhid, İslam’ın kalbidir; Allah’ın birliğini kabul etmek ve sadece O’na kulluk etmektir. Ancak tevhid, yalnızca dille söylenen bir sözden ibaret değildir. Tevhidin hakikati, onun rukunuyla yani ihlas ve sünnete bağlılıkla hayat bulur. İhlas, yapılan her ibadetin ve her kulluğun yalnızca Allah için olmasını; sünnet/mutâbaat ise, bu kulluğun Resûlullah Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in öğrettiği şekilde gerçekleştirilmesini ifade eder. İşte tevhidin ruknu, bu iki temel esas üzerine bina edilmiştir.
Bir kimse ibadetlerinde ihlası kaybederse, ameli riya ile kirlenir ve Allah katında makbul olmaz. Aynı şekilde bir kimse, Allah’a yaklaşmak isterken Peygamber’in getirdiği şeriatten saparsa, sünnete muhalefet etmiş olur ve ameli reddedilir. Bu yüzden, sahih tevhid yalnızca Allah için yapılan ve yalnızca Peygamber’in yolu üzere gerçekleştirilen ibadetlerle mümkün olur. Tevhidin rukunları olan ihlas ve sünnet/mutâbaat, kulun imanını diri tutar, amellerini sahih ve makbul kılar, kişiyi şirkten ve bid’atten korur.
Tevhidin Rükünleri: İhlas ve Sünnete uygunluk açısından:
Tevhid (Allah’ı birlemek), İslam’ın en temel ve büyük esasıdır. Bu tevhidin sahih (doğru) olması için iki ana rüknü (temel şartı) vardır:
1. İhlas (Samimiyet) - Sadece Allah için Yapmak
Yani: Tevhid ancak kulun sadece Allah için ibadet etmesiyle, hiçbir şeyi O’na ortak koşmamasıyla gerçekleşir.
İhlasın Tanımı: Amellerin, sözlerin, kalp ve beden ibadetlerinin hepsinin yalnızca Allah rızası için olmasıdır. Başkasının rızası veya başkasından beklenti olmaksızın yapılmasıdır.
Kur’an Delilleri:
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ
Hâlbuki onlar, ancak dini O’na halis kılan hanifler olarak Allah’a ibadet etmekle, namazı dosdoğru kılıp, zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. İşte dosdoğru din budur. (98/Beyyine, 5)
Bir başka ayette:
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
De ki: “Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (6/En'âm, 162)
لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ
“O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslimlerin/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kulların ilkiyim.” (6/En'âm, 163)
Sünnet Delilleri:
Allah kıyamet günü insanlara:
Bu anlamı destekleyen hadislerden biri de şudur:
“من لقي الله لا يشرك به شيئاً دخل الجنة، ومن لقيه يشرك به شيئاً دخل النار.”
“Kim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan O’na kavuşursa cennete girer. Kim O’na bir şeyi ortak koşarak kavuşursa cehenneme girer.” (Müslim, İman, 93)
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Allah kıyamet günü bütün insanları toplayacak ve onlara şöyle diyecek: ‘Kim Allah’a şirk koşmadan amel ettiyse, onun için cenneti vacip kıldım. Kim bana bir şeyi ortak koştuysa ona da cehennemi vacip kıldım.’”(Sahih: Müslim, 93)
Özetle: Tevhid, Allah’tan başkasına yöneltilen her türlü ibadeti reddetmeyi, yalnızca Allah için yapmayı gerektirir.
2. Mutâbaat (Sünnete Uygunluk) - Peygamber’in Yoluna Tâbi Olmak
Tevhid sadece Allah için yapılmalı ama aynı zamanda Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in gösterdiği şekilde yapılmalıdır. Keyfi, bidat ve heva üzere yapılan ibadet kabul edilmez.
Mutâbaatın Tanımı: Amelin Peygamber’in öğrettiği şekilde yapılması. İbadetlerde, inançta, sözde ve davranışta Resûlullah’ın izinden gitmek.
Kur’an Delilleri:
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.” (Âl-i İmrân 3/31)
Yine buyurur:
مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ
Kim Resûl’e itaat ederse hiç şüphesiz Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse seni, onların üzerine koruyucu göndermedik. (4/Nisâ, 80)
Sünnet Delilleri:
مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ.
“Kim bizim işimize ondan olmayan bir şey katarsa o reddedilmiştir” hadisi:
(Buhârî, 2697; Müslim, 1718)
2. “Sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabı, yolların en hayırlısı Muhammed’in yolu…” hadisi:
فَإِنَّ خَيْرَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ، وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم، وَشَرَّ الْأُمُورِ
مُحْدَثَاتُهَا، وَكُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ، وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلَالَةٌ.
Müslümanlar için sözün en hayırlısı Kuran’dır. Yolların en hayırlısı Peygamberimizin yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bidatlardır. Her bidat dalâlettir, sapıklıktır. (Müslim, 867)
Özetle: Tevhid, kendi hevasına göre, bidat yoluyla, Yahudi-Hristiyanlar gibi değiştirerek yapılamaz. Yalnızca Peygamber’in gösterdiği yol üzere olmalıdır.
Genel Birleştirici Özet:
Tevhidin doğru ve makbul olabilmesi için:
Sadece Allah’a ibadet etmek. Amelleri Allah için yapmak.
Mutâbaat;
Peygamber’in sünnetine tam uygunluk. Kendi hevâ ve bidat ile ibadet etmemek.
Bu iki rükünden biri eksik olursa tevhid geçerli olmaz.
Sadece ihlaslı olup da sünnete uygun olmayan bir amel kabul edilmez.
Sünnete tam uygun olup da Allah’tan başkasına yönelik bir ibadet de kabul edilmez.
İnsan, ibadeti gizler. Övülmek veya maddi menfaat için değil, Allah rızası için yapar. İnsanlardan gelen övgü veya yergi onu etkilemez.
Mutâbaatın işareti: İbadetleri sünnette geldiği gibi yapar. Kendiliğinden yeni ibadetler uydurmaz. Sünnete aykırı olanları reddeder.
Sonuç:
Tevhid, ihlas ve sünnete tam bağlılıkla olgunlaşır. Bu iki temel direk (rükün) olmadan sahih tevhid gerçekleşmez.
1. İhlas Eksik Olursa:
Yani: Kişi amelleri Allah için değil de insanlar için, gösteriş için, dünya menfaati için yaparsa; İhlas yoksa, o amel Allah katında batıldır (geçersizdir). Bu, ya riya (gösteriş) olur ya da şirk olur. Örnekler:
Bir kişi namaz kılıyor, ama amacı Allah’ın rızası değil, insanların onu “salih” biri olarak görmesi.
Bu, riyadır ve ibadeti geçersiz kılar.
Bir kişi Kur’an okuyor, ama insanların onu “ne kadar güzel sesli” demeleri için.
Bu da riya olur.
Bir kişi dua ediyor, ama duası sırf insanların arasında “ne kadar dindar” desinler diye. Bu da ihlassızlıktır.
Delil: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمُ الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ.” قالوا: وما الشرك الأصغر يا رسول الله؟ قال: “الرِّيَاءُ. يقول الله عز وجل لهم يوم القيامة إذا جُزي الناس بأعمالهم: اذهبوا إلى الذين كنتم تراؤون في الدنيا فانظروا هل تجدون عندهم جزاءً.”
Mahmud bin Lebid (radıyallahu anh) şöyle dedi:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey küçük şirktir.”
Ashab sordular:
“Ey Allah’ın Resûlü! Küçük şirk nedir?”
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
“Riyadır (gösteriştir). Allah Teâlâ, kıyamet günü, insanların amellerine karşılık vereceği vakit onlara şöyle diyecek: ‘Gidin, dünyada kendilerine gösteriş yaptığınız kimselere bakın! Bakalım onların yanında bir karşılık bulabilecek misiniz?’ “
(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 23630; el-Albânî, Sahihu’l-Cami’, 1555)
Hadisin içeriği:
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetinden en çok korktuğu şeyin küçük şirk (şirk-i asgar) olduğunu bildiriyor.
Küçük şirkin ne olduğu sorulunca, “riya” (gösteriş için yapılan ibadet) olduğunu açıklıyor.
“Ümmetim için en çok korktuğum şey gizli şirktir: kişinin Allah’tan başka birisinin rızasını kazanmak için ibadet yapmasıdır.”
(Ahmed, 23119; sahih)
2. Mutâbaat (Sünnete Uygunluk) Eksik Olursa:
Yani: Kişi Allah için ibadet ediyor gibi görünse bile, yaptığı ibadet Resûlullah’ın göstermediği bir şekilde ise;
Sünnete uygun değilse, o amel reddedilir.
Bidat olur. Bidat ise, dinin içine sonradan sokulmuş her şeydir ve Allah katında geçersizdir. Örnekler:
Bir kişi Allah için namaz kılıyor, ama namazı Resûlullah’ın tarif ettiği şekilde değil, kendi keyfine göre kılıyor (mesela namazda kendi uydurduğu duaları ekliyor).
Bu bidattır. Bir kişi Allah’a kurban kesiyor, ama kurbanı türbe başında kesiyor ve “bunu şeyhim için yapıyorum” diyor.
Bu, hem bidat hem de şirk olabilir.
Bir kişi Allah için oruç tutuyor, ama “Ben Ramazan’dan başka, Şaban ayında da 50 gün ardı ardına oruç tutacağım ve bunu yeni bir ibadet olarak yapacağım” diyor. Halbuki Peygamber böyle bir oruç tutmamıştır. Bu bidattır. Delil:
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Kim bizim bu işimize (dine) ondan olmayan bir şeyi sokarsa, o reddedilmiştir.”
(Buhârî, 2697; Müslim, 1718)
Tevhidi Hayatımızda İhlas ve Sünnetle Yaşatmak
Tevhid, sadece dilde kalan bir iddia değil, kalpte kökleşen ve amelde tezahür eden bir imandır. Onun hakikati, ihlas ve mutâbaatla tamam olur. İhlas olmadan ibadetler gösteriş ve dünyevî beklentilerle kirlenir; sünnete uygunluk olmadan ise ibadetler heva ve bidatle bozulur. Bu iki ruh, tevhidin canlı kalması için zaruridir.
Bir mümin, bütün ibadetlerinde yalnızca Allah’ın rızasını gözetmeli ve Resûlullah’ın gösterdiği sahih yolu izlemelidir. Böylece hem şirkin karanlığından hem de bidatin sapıklığından korunur. Allah Teâlâ’nın kabul ettiği kulluk, yalnızca O’na samimiyetle yönelmek ve Resûlü’nün izinden ayrılmamaktır.
Bu sebeple, tevhidi doğru yaşamak isteyen her müminin, hayatının her anında ihlası diri tutması ve sünnete sımsıkı sarılması gerekir. İşte ancak bu şekilde kişi, Allah’ın razı olduğu sahih bir tevhid üzere olur, hem dünyada hem âhirette kurtuluşa erer. Allah Teâlâ bizleri ihlas ve sünnet üzere sabit kılan kullarından eylesin. Âmin.
BİR CEVAP YAZ