Ashab-ı Kehf Kıssasından İstikbal ve İnkılap Vaad Eden Gençlik.
Ashab-ı Kehf Kıssasından İstikbal ve İnkılap Vaad Eden Gençlik.
Kur'an-ı Kerim'in bu kıssasında yine bizler için ders, öğreti ve aynı zamanda ibretler vardır. Hiç şüphesiz bu kıssanın konusu yeryüzünde inkılap vadeden yiğitlerin ilahi öğretilerle devrimin gerçekleşmesi uğrunda mücadele eden yiğitlerden bahseder.
Allah'a iman, ihlas ve aynı zamanda bir teslimiyetle yeryüzünde şirki, küfrü ve tağutların egemenliğine red eden gençliği ve Allah yolunda kendini adayan yiğitlerden bahseder. Onlar gelecek kaygılarını düşünmeden, rızık endişesini duymadan ve hiç kimseden korkmayarak yeryüzünde kulları kullara kul yapan müstekbir, ve zalimlere baş kaldırdılar. O gençler devrimci bir eda, inkılapçı bir tavır ve ilahi bir değişimle kötü gidişada karşı çıkarak Allah'ın yurdunda Allah'ın dediği olur, Allah'ın mülkünde Allah'ın egemenliği geçer demek suretiyle tağutların yüzüne onların batıl, küfür, şirk ve zalim olduklarını haykırdılar. İşte Allah onlardan bizim için bir kıssa, bir ders, bir ibret ve öğreti olarak tüm despot şirk ve küfür sistemlerine karşı böyle bir hareketin ve taifenin olmasını murad etmiştir. Bu sebeple Rabbimiz onların kıssasını bugün Kerim kitabında bize sunmaktadır.
Allah asırlar önce yaşanmış hak ile batıl, iman ile küfür, şirk ile tevhid arasındaki kıyasıya mücadele, c1atışma ve savaşın fitilini bu kıssa ile gündeme getirmiş ve Rabbani diriliş ve uyanışın gerçekleşmesi için Allah bu devrimci yiğitleri bize örnek göstermekte.
Bu devrimci yiğitler şirkin egemen olduğu, küfrün iktidar olduğu, zalimlerin yönetici olduğu ve şeytanlarla işbirliği olundğu bir zaman ve bir mekanda yaşıyorlardı. Güçlü olanlar zayıfları eziyor, zengin olanlar fakirleri sömürüyor ve her alanda kula kulluk vardı. Toplum o kadar derin bir cehalet ve sapma yaşıyordu ki birbirlerine ibadet eden, putlara tapan, kulları kullara kul yapan ahlasız ve zalim bir düzenin içerisinde hayatlarını sürdürüyorlardı. Hakimiyet şeytanların ve aynı zamanda zorbaların elindeydi, insanlar köleleştirilmiş, hakları gasp edilmiş ve her alanda şirk okyanusu'nda insanlar boğuluyordu.
İşte böyle bir toplum ve düzenin içerisinde hidayeti arayan, ilahi öğretilere susamış ve alemlerin rabbi olan Allah'ın emirleri yerine getirme noktasında imanın lezzeinit alan yiğitler bir iman edasıyla ortaya çıkacaklar, onlar bulundukları yerlerde zalimlerden, despotlardan ve güçlülerden korkmadan yalnız alemlerin rabbi olan Allah'tan korkmak suretiyle taviz vermeden ilahi davada dik durarak hakka bağlandılar ve imanlarını haykırarak insanları ilahi öğretilere davet ettiler.
Çünkü o günün toplumu sadece dikili taşlar, putlar ve ağaçlar ibadet etmiyordu, o günün toplumu sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki ve yasama yönüyle o gün Roma imparatoruna kulluk ve ibadet ediyorlardı. Onlar bir iman haykırışıyla yeryüzü kafirlerinin karşısına çıktılar onların şirklerini, küfürlerini, kötülüklerini, zulümlerini ve adaletsizliklerini haykırmak suretiyle yalnız Allah'a itaat, yalnız ona ibadet, ona kulluk ve onun emir ve yasaklarına göre bir hayatı yaşaması konusunda onlar bu şehirde imanı haykırdılar.
Onlar ilahi öğretilerin boyundurluğunda her yerde iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, insanları tevhid ile tanıştıran, insanların şirkten ve küfürden arındıran bir misyonla yalnız insanları Allah'a davet eden gençler idi.
Yönetici Konumunda Olan Zalimlere Tevhidi Haykırma Vakti;
Bu yiğitler sokaklarda, köylerde, mahallelerde ve şehirlerde insanları Allah'a davet ediyor ve bu din uğrunda mücadeleye davet ediyorlardı. Onlar hakkı hak batıla batıl demek suretiyle Allah'ın davasına yardım ediyorlardı. İşte böyle bir süreçte bu yiğitler artık davetlerinde yeni bir safhaya geçmiş ve o günün tağutunu karşına çıkıp onlar tevhidi haykırdarak küfrü ve şirke red ederek müminlere model oldular.
Mağaraya Sığınma;
Bu devrimci gençler kralın karşısında onun şirkini, küfrünü, zulmünü ve onun Allah'a düşmanlığını ilan edince Kral ve askerleri bu yiğitleri öldürmek onları yok etmek isteyecekti. İşte bu Yiğitler Allah'ın kendilerine verdiği bir ilham ile onlar mağaraya sığınırlar, hem imanlarını korumak, hem kafirlerin şerrinden korunmak ve aynı zamanda onlara gelecekte bu devrim filizinin sonucunda nasıl bir devrimin geleceğini onlar uykudan uyandıktan sonra göreceklerdi.
Bu yiğit gençler kendilerine güven ve huzura götürecek dört tarafı sağlam olan mağaraya sığınacak ve onların peşinden gelen köpek ise mağaranın önünde onlara bekçilik yapacaktı.
İlahi Rahmetin Mağaraya İnmesi;
Her mağarada olduğu gibi bu mağarada vahşi hayvanların, sürüngenlerin ve zehirli böceklerin barındığı yerlerdir. Ama Allah'ın rahmeti gereği orası güvenli olmuş, karanlıkta olan aydınlığa dönüşmüş, korku yerine güven almış ve bu yiğitler kalpleri mutmain bir şekilde hiçbir korku ve rahatlık duymadan iman nuruyla mağara yerleştiler.
Uyku Zamanı;
Bu Yiğitler mağarada oturup dinlenirken, onlar kendilerinin düştükleri durumu istişare ediyor, kafir ve zalimlerin durumlarının ne olacağını ve müminlerin ne zaman hayata egemen olacağını düşünürken onlar akşam karanlığı basınca bir yorgunluk çöker ve derin bir uykuya dalarlar. Onların bu uyku başka insanların uykusundan farklı olacaktı, onlar derin bir uykudayken Allah onlara güveni indirirken, rahmetinin gereği Allah güneşin seyrini değiştirecek ve ona yeni bir rota yeni bir düzen verecekti. Güneş doğduğu zaman mağaranın kapısına yaklaşınca mağaranın sağ tarafına doğru meyil ediyor sonra normal seyrinde devam ediyordu, battığı zaman ise sol tarafından onlara dokunmadan batıyordu, bu sayade güneş ışınları onlara zarar vermiyordu. İşte bu Allah'ın kullarına olan bir mucizesiydi. O halde Allah'ın davasına sahip çıkanlar, Allah'ın dinine yardım edenler, Allah'a iman, ihlas ve takva üzere teslim onların korkacak kimseleri yoktur. Onlar yalnız Allah'a tevekkül etsinler. Çünkü Allah kendi dinine yardım edenlere yardım edeceğini vaat etmiştir.
Uzun ve Derin Uyku;
Günler aylar yıllar asırlar geçmeye başladı ama onlar hala derin ve huzurlu bir uykuda idiler. Gözleri açık sanki her an uyanacakmış gibi duruyorlardı, onların saçı, sakalları ve tırnakları uzamış, yüz renkleri değişmiş ve köpekleri de mağaranın hemen girişinde duruyordu. İnsanlardan kim onlardan birini görse korkuya kapılır ve kacmanın yollarını arardı, işte bu Allah'ın onları korumasıydı. Onlar bu uykularında bir sağa bir sola dönmek suretiyle ilahi müdahale ile tıp açısından Allah onları sağlıklı bir şekilde uyutuyordu.
Diriliş Vakti;
Onların uykuları yüzlerce yıl geçti, nice nesiller ölüp gelip geçti, nice krallıklar darmadağın oldu, nice şehirler harabeye dönüştü, nice yeniler eskidi, niceleri yer değiştirdi ve bu zaman diliminde yeryüzünde artık farklı kültür, farklı inançlar ve farklı düzenler söz konusuydu, bu esnada Allah bu devrimci yiğitleri diriltecek ve bunlar uykularında uyanacaktı. Nitekim Onların uyanınca Allah onlara can verince ayağa kalktılar ve birbirlerine baka kaldılar ve sonra şu soruyu sordular, acaba ne kadar uyuduk? Yanındaki arkadaşı bir gün kaldık, diye cevap verdi. Sonra konuşmasına devam ederek bir kısmı bir gün ya da bir günden az dediler.
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْۜ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ
İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız (burada)?” demişti. Demişlerdi ki: “Bir gün ya da daha az.” (Kehf:19)
Ne zaman ki onlar sakalların uzadığını, saçlarını uzadığını ve tırnaklarının büyüdüğünü görünce onlar şunu söylediler;
قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ
“Rabbiniz ne kadar kaldığınızı en iyi bilendir. (Kehf:19)
Açlığı Hissetmeleri;
Bu Yiğitler uyanır uyanmaz midelerinde aclığı hisseder ama nasıl olur da onlar şehre inebilir! Despot Kral ve zalimler onların peşinde onları yakalamak için her tarafa askerler göndermişlerdi am aç kalınamazdı da ve en sonunda onlar kendi açlıklarını gidermek için kendi aralarında birini seçer ve madeni gümüş para vererek gizlice şehre inmesini askerlere, kimseye görünmeden ve dikkat çekmeden yiyecekleriyle dönmesini isterler. Eğer bu kimseye yakalanacak olsa bu onların yakalanması ve hepsini tehlike altına düşmesi anlamına gelirdi.
فَابْعَثُٓوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِه۪ٓ اِلَى الْمَد۪ينَةِ فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَٓا اَزْكٰى طَعَامًا فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَدًا
Şimdi bu parayla birinizi şehre gönderin. Baksın, en temiz yiyecek hangisiyse ondan size bir rızık getirsin. Çok dikkatli olsun, sizi ele vermesin.” (18/Kehf, 19)
Bu Yiğit devrimci dava adamı şehre doğru giderken mağaraya sığındıkları vakitte yol değişmiş, güzergah değişmiş, şehir değişmiş, kılık kıyafet değişmiş, dükkanlar değişmiş ve tamamıyla garip bir duruma düşmüştü. Çünkü her şey dünden daha farklıydı sanki yeni bir dünyaya gelmişti, işte bu sebeple şaşkınlığından dolayı o direkt şehre iner ve hemencik ekmek satan bir fırına uğrar ve maden gümüş para ile fırından ekmek alır, bu gümüş parayı gören adam paranın tarihi bir değeri olduğunu anlar ve bu kimse bir çığlık ile etrafında insanları toplar kılıf kıyafeti çok garip olan bu adamın yanında bir hazine bulduğunu düşünürler, insanlar onunla konuşmaya çalışır ama dilinden bir şey anlamazlar, adam da onlardan bir şey anlamaz ve bir anda adam şehrin en garip ve ilgi odağı haline gelir. İşte bu süre içerisinde bir yolunu bulur ve onlardan kaçarak mağaraya doğru arkadaşlarına doğru gider, o mağaraya doğru giderken şehrin halkları kadınıyla erkeği yaşlısıyla genci büyük bir merak ile bu genci izlerler.
Tabii bu olayda oranın yönetimi Kralı haberdar olur ve bir grup asker ile bu olayı takip etmesi için olaya müdahale eder.
Nitekim insanların hepsi mağaraya doğru gider ve bu yiğitleri görürler onlarla konuşurlar ve o halkın kendi dinlerinde ait olduğunu tevhid ehli olduğunu anlarlar. Onlar şaşırırlar çünkü daha dün putperest bir toplumla savaşıyorlardı, bugün ise bu toplum tevhid ehli olmuşlardı. Onlar Tevhid nasıl egemen olacak? Allah nurunu nasıl tamamlayacak? Demek suretiyle bir düşünce içinde iken Allah onları yüzyıllar boyunca mağarada uyutur ve sonra uyandırır ve sorularını cevaplayacağı zamanda Allah onları diriltir ve bu davanın yalnız olmadığını nurunun tamamladığın ve artık putperest değil İsa aleyhisselam'ın bir kısım bozulmamış dini üzerinde bir toplumun olduğunu görürler ve sonra Allah'ın kudretine hamd ederler, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve hiç şüphesiz devrimin ancak Allah'ın iradesi ile gerçekleşebileceğini anlarlar.
وَكَذٰلِكَ اَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُٓوا اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاَنَّ السَّاعَةَ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۚ
Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin (kopacağında) şüphe olmadığını bilmeleri için bulunmalarını sağladık. (Kehf:21)
Ve insanlar bir süre sonra mağaranın etrafında toplanınca bu yiğitler orada canlarını verirler.
وَكَذٰلِكَ اَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُٓوا اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاَنَّ السَّاعَةَ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۚ اِذْ يَتَنَازَعُونَ بَيْنَهُمْ اَمْرَهُمْ فَقَالُوا ابْنُوا عَلَيْهِمْ بُنْيَانًاۜ رَبُّهُمْ اَعْلَمُ بِهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ غَلَبُوا عَلٰٓى اَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِمْ مَسْجِدًا
Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin (kopacağında) şüphe olmadığını bilmeleri için bulunmalarını sağladık. Hani onlar kendi aralarında işlerini tartışıyorlardı. (Bir grup) demişti ki: “Onların üzerine bir bina inşa edin. Rableri onları en iyi bilendir.” Onların içlerinde üstünlük sağlayanlar dediler ki: “Mutlaka onların üzerine bir mescid yapmalıyız.” (18/Kehf, 21)
Onlar Hak Ehlini Saptırırlar;
Tarih boyunca yeryüzünün müşrik tağutları insanları kendi ideolojik dinleme entegre etmek, onları asimilasyona uğratmak ve haktan ayırarak batılın kulu yapma noktasında hep tuzak, projeler ve şeytani oyunlar oynamışlardır.
Bu sebeple onlar bizi islam’dan ve dinden ayırabilmek için güçleri yettiklerinde bizimle savaşmayı, zindanlara atmayı ve işkence hanelerde zulüm etmeyi göze alarak bizi kendi ideolojik dinlerine davet ederler. İşte Müslümanlar ebedi kurtuluşa erebilmek için onların hilelerine karşı uyanık olmalı, dinde taviz vermemeli ve imanlarını koruma noktasında Allah'tan yardım istemelidirler. Nitekim
اِنَّهُمْ اِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ اَوْ يُع۪يدُوكُمْ ف۪ي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُٓوا اِذًا اَبَدًا
“Çünkü sizi ele geçirecek olsalar, taşa tutar ya da dinlerine döndürürler. O zaman da ebediyen kurtuluşa eremezsiniz.” (18/Kehf, 20)
Bu Yiğitler derin uykuya dalmadan önce arkalarında putperest bir toplum bırakmışlardı, ne zaman uyandılar onlar din değiştirmiş ve İsa aleyhisselam'ın dini üzerinde olan bir toplum ile karşılaştılar ve sonra o toplumun dinine baktıklarında onların dinlerinde tevhidi bozukluk söz konusu olmuş, din tahrife uğramış ve tevhid dini şirk ve küfürle yoğrulmuştu. Nitekim ayette;
قَالَ الَّذ۪ينَ غَلَبُوا عَلٰٓى اَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِمْ مَسْجِدًا
Onların içlerinde üstünlük sağlayanlar dediler ki: “Mutlaka onların üzerine bir mescid yapmalıyız.” (18/Kehf, 21)
Bu ayette o günün toplumu, ölmüş olan insanların üzerinde Mescid inşa etme düşüncesinin varlığı onların akidesinin bozulduğunun en büyük deliliydi. Zaten Allah resulü Yahudi ve Hristiyanlara lanet etmesi bu sebepden dolayıdır. Nitekim onlar salih kul ve evliya adı altında ölmüş insanların üzerinde mescitler inşa ederek Allah'a ortak koşuyorlardı. Demek ki her devirde Müşrikler olduğu gibi her devirde müşriklerin şirkine muhalefet eden Yiğit Muvahhig gençler olması bir elzemdir.
Ashab-ı Kehf Devrimcilerinden Çıkarılacak Dersler;
1- İmanda sebat etmek.
2- Allah'a sığınmak.
3- Sürekli Allah'a dua etmek.
4- Yapay tanrıları (Tağutları) reddetmek.
5- Sadıklarla beraber cemaat olmak.
6- Allah'ın yardımına geleceğine iman etmek.
7- Bu ilahi davada yalnız Allah’tan korkmak.
8- Dava adamları dinde taviz vermezler.
9- Davalarında hakka hak batıla batıl derler
10- Davanın hedefinde İnkılabı gerçekleştirme.
11- Allah'ın davasına yardım edenlere Allah'ın yardımı.
12- Davada ihlas, samimiyet, sadakat ve teslimiyet.
13- Davaya verimlilik ve hizmet gençlerle gerçekleşir.
14- Azim, sebat ve istikrarlı olup davaya kilitlenmek.
15- Haksızlık, batıl, zulüm, şirk ve küfür karşısında olmak.
16- Davada sabır ve metanet göstermek.
17- Allah nuru mutlaka tamamlayacak.
18- Öldürme ve diriltme Allaha kolaydır.
19- Gelecek kaygısı, rızık endişesi ve dünyevi çıkar düşünmeden Allah'ın davasına adanmak.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ