İslam Coğrafyasındaki İdeolojik Yönetimlerin İslam'a ve Müslümanlara Olan İhaneti
İslam Coğrafyasındaki İdeolojik Yönetimlerin İslam'a ve Müslümanlara Olan İhaneti
Yaklaşık bir asırdır islam ilahi nizam'ın egemen olmadığı, özellikle Allah'ın ceza kanunları, siyasi, ekonomik, hukuk normları, yasaları, ahlaki değer yargıları ve eğitim müfredatı olmayınca, tam aksine bu ilahi iradeye alternatif ideolojik yasaların, kanunların ve ideolojik eğitim müfredatların gölgesinde tam bir asırdır İslam coğrafyasındaki toplumlar, kendisini her ne kadar islam'a nispet etse dahi bu toplumlar ideolojik dinlerin boyundurluğunda hayatlarını sosyal, sisyasi, ekonomik, ahlaki, eğitim ve bir yaşam programı olarak islamdan bağımsız ideolojik verilerle hayatını idame ettirmekte. Malesef İslam coğrafyasındaki bu toplumlar Allah'la beraber yapay tanırlar, İslam'la beraber ideolojik dinler, Muhammed aleyhissalatu vesselam ile beraber bunlara zıt ideolojik önderlerin boyundurluğunda iki dini, iki tanrıyı ve iki farklı risaleti bir arada idare etmek suretiyle şirki ve küfür yaşamakta.
Bu ideolojik yönetimler Müslüman toplumunu bozmuş, asimilyona uğratmış ve toplumun düştüğü bu dejenerasyonun sonucunda yeryüzünde yerli ve yabancı kafirlerin İslam'a karşı hakaret, alay, saldırı ve savaşlarına karşı kayıtsız kalmış ve hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürdürme noktasında rol oynamakta. Hiç şüphesiz her ne kadar bunlar kendilerini İslama nispet etse dahi bunların İslam'la hiç ilgisi yoktur.
Yerli ve yabancı kafirler halkların ve toplumların bu durumundan istifade etmiş tahin ettikleri ideolojik yönetimlerin en büyük yardımlarıyla onlar İslam coğrafyasını işgal etmiş, yeraltı, yerüstü kaynakları çalmış ve Müslümanları her alanda işgal ederek küfrün, cehaletin, tembelliğin ve korkaklığın karanlığına gömerek Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Gazze’de, Şam'da ve diğer birçok islam coğrafyasında milyonlarca Müslümanları öldürerek yeryüzünde zulmün sebebi olmuştur.
Bu bir hakikat, onlar müslüman coğrafyayı işgal ederken biz sus pus olduk, onlar yeraltı yerüstü kaynaklarımızı gasp ederken biz gelecek kaygılarımızı mazeret gösterdik, onlar kadın-çocuk temeden Müslümanları öldürürken ölüm endişesiyle üç maymunu oynadık, onlar sadık yerli yönetici münafık adamlarını başa geçirdiklerinde hiçbir şey olmamış gibi onların şirkine, küfrüne ve zulümüne rağmen onları destekledik. Onları övdük, yardım ettik ve onlara iktidar yollarını açtık. Şüphesiz bozulmuş olan bu toplum Allah'ın razı olduğu bir toplum değildir. Zaten bugün İslam coğrafyasındaki Arap, Türk yada Kürtüyle bu toplum İslam'ı temsil eden, Kur'an okuyan, Kur'an'la amel eden ve Muhammed aleyhisselatu vessellemin yol göstereceğine giden bir toplum değildir. Bu yüzden savaş, ölüm, kan gözyaşı, tecavüz, zulüm, hırsızlık, sömürü ve her türlü kötülük bu sebeple hiçbir zaman bu coğrafyada gitmiş değildir. Bunun temel sebebi başımıza musallat olan ideolojik yönetimlerdir.
İslam dünyası neden Amerika ve İsrail gibi zalim kafirlere karşı adım atmıyor?
Aslında bu sorunun cevabını yukarıda verdik. Çünkü İslam coğrafyasının tüm ideolojik devlet ve yönetimler Allah'ın onayladığı bir konumda değildir. Bilakis onlar iktidarlarını ve güçlerini İslam düşmanı olan bu kimselere borçlu oldukları için onların sınırlarına göre hareket ederler ve bu yönüyle islam düşmanlara karşı asla adım atmazlar.
Hatta bu ideolojik yönetimler işgallerin, zulümlerin, sömürülerin, kötülüklerin, ölümlerin ve savaşların en büyük yardımcılarıdırlar.
Müslüman Yahudi ile ahitleşemez;
Müslüman halklar asla Yahudilerle misak, ahitleşme ve barış içinde olmaları asla söz konusu olmamalı. Çünkü onlar Kerim kitabımıza göre Allah'la ahitlerini bozmuş, Allah'ın kitabını tahrif etmiş, peygamberleri öldürmüş ve yeryüzünde fitneye sebep olmuş kimseler olarak isimlendirilmiştir. O halde Allah ile ahidlerini bozanlarla nasıl ahit yapabiliriz? Peygamberleri öldürenlerle nasıl barış yapabiliriz? Allah'ın kitabını bozanlarla nasıl arkadaş olabiliriz? Hayır biz Filistin'de iki devlet değil yalnız bir İslami bir yönetim istiyoruz ve bu yönüyle biz İsrail'i kabul etmiyoruz ki devletini kabul edelim.
وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَكُمْ لَا تَسْفِكُونَ دِمَٓاءَكُمْ وَلَا تُخْرِجُونَ اَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ ثُمَّ اَقْرَرْتُمْ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ
(Hatırlayın!) Hani sizden: “Birbirinizin kanını dökmeyin ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın.” diye söz almıştık. Sonra sizler (verdiğiniz sözü) ikrar ettiniz ve hâlâ da (bu sözü verdiğinize) şahitlik etmektesiniz. (Bakara, 84)
Allah onlar sözlerinde durmaz, hain bir toplumdur, derken bize ne oluyorda Allahın gösterdiği tavrı göstermiyoruz?
Nitekim İsrail başbakanı Netanyahu Gazze katliamında bizim hainlere şunları söylüyor: ''Arap liderlere söylüyorum; Eğer çıkarlarınızı korumak istiyorsanız, tek bir şey yapmak zorundasınız ''Sessiz kalın'’ demesi dediklerimizi doğrulamıyor mu? Gerçekten bu dehşet vericidir. Bu islam coğrayasındaki ideolojik yönetimlerin satın alındığını ve nasıl da korku ile titreyerek yeryüzünü müstekbir kafirlere boyun eğdiklerini, itaat ettiklerini, mal ve makamlarıyla iktidarlarını nasıl da onlara borçlu olduklarının en büyük delili değilimidir? Nitekim bugün Gazze'de binlerce çocuk, kadın, yaşlı Müslümanlar öldürülürken ve her tarafta bombalar yağarken onlar sadece kınıyorlar. Aslında bu kınama sadece toplumu havasını almak içindir.
Onlar Irak, Afganistan, Suriye, Yemen, Gazze ve daha birçok İslam beldesini işgal ederken Avrupa üç maymunu oynamış islama düşmanlığını ilan etmiş, Müslümanların ölümünden razı olmuş ve hiçbir şekilde İnsanlık namına, merhamet ve vicdan adına hareket etmeyerek, Bilakis bu işgallerin yardımcısı olmuş ve bu zulümlerin ortağı olmuştur. Medeni modern Avrupa'nın maskesi bu zulümleriyle aşikar olmuştur.
Bugün açıktan medyadan haması, filistinlileri ve dünyadaki tüm İslam'a karşı başlatılan savaşlara karşı olduğunu ve müslümanlarla beraber olduğunu ve yardım ettiğini ifade etmekle beraber bu zülümlere karşı kınama getirenler aynı zamanda bugün Gazze'de bombalar yağarken İskenderun ve Alanya limanlarında israile çelik demir, su, gıda ve birçok yardım gittiği gibi Konya'da İsrail ordusuna uçmayı, savaşmayı ve Müslümanlar nasıl öldürülür eğitimine vermektedirler. Bu çelişki nasıl açıklana bilir?
Aslında Yahudiler korkaktırlar, onlar pısırıktırlar, onların bugün cesaretli olmasının temel sebebi bizim korkaklığımız ve onların çalışkanlığı bizim tembelliğimizden dolayıdır. O halde hiçbir şekilde korkmayalım ve bu din uğrunda gelecek kaygılarımızı, rızık endişelerimizi ve ölüm korkularımızı bırakalım çünkü bunar ancak imansızlıktan gelmektedir.
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَم۪يعًا اِلَّا ف۪ي قُرًى مُحَصَّنَةٍ اَوْ مِنْ وَرَٓاءِ جُدُرٍۜ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَد۪يدٌۜ تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ
Korunaklı şehirler ve duvar gerisi (siperler) olmaksızın, sizinle topluca (göğüs göğüse) savaşmazlar. Kendi aralarındaki savaşları çetindir. Sen, onları bir(lik beraberlik içinde) sanırsın. Oysa kalpleri paramparçadır. Bu, onların akletmeyen bir topluluk olmasındandır. (Haşr, 14)
İslam coğrafyasındaki Cemaatler, Tarikatlar, Vakıflar ve STK'lara gelince onları tamamıyla basiretleri gitmiş, ferasetleri yok olmuş ve hak ile batılı birbirine karıştırarak maalesef bu ideolojik yönetimlerin destekçisi olmuş ve bağımsız bir şekilde hakkın yanında olamamışlardır. Bu sebeple insanlar aldatılmış ve her alanda yerli ve yabancı kafirlerin işgalleri kolaylaştırılmıştır.
Peygamber aleyhisselatu vessellem Medine'de Yahudi kabileleri olan beni Nadir’in ihanetine karşılık savaşarak onları Medine'den sürmedi mi? Onların mallarına ve mülklerine el koymadığımı? Efendimiz Aleyhisselam Beni Kaynuka'yı kovmadı mı? Onların çarşısını el koyup onları Medine'den sürmedi mi? Onların fitne, zulüm, oyun ve tuzaklarını onların başına geçirmedi mi? Ya Beni Kureyza, onlar Hendek savaşında Müslümanlara ihanet ederken Rasulullah onların erkeklerini öldürmedi mi? Kadınlarını ve çocuklarını esir edinmedi mi? Zalim Yahudiler ancak savaştan ve zorbalıktan anlar, başka türlü onlara laf anlatamazsın. Bu peygamberin ümmeti onların zulmünü ve fitnesini ancak savaşla durdurabilir. Bu da ancak iman, salih amel ve peygamberin hareketine tabi olan bir ümmet ile gerçekleşebilir.
Hemen şunu ifade edelim ki, bugün İslam coğrafyasındaki ideolojik hükümet ve devletlerin bu savaşa, bu zulme, bu barbar ve bu katliamlara karşı sessiz olmaları hatta bu zulmü desteklemeleri yakında islam coğrafyasında bağımsız toplumların bu devlet ve hükümetlere karşı ayağa kalkıp İslam'ın ve Müslümanların haklarını koruma noktasında bağımsız hareket edeceğinin en büyük delili ve alametidir. Aynı zamanda onların bu zulümünün sonucunda iktidarlarını borçlu olduğu batının eline değil! Bilakis bu ümmetin yiğitlerinin eliyle yıkılacaktır.
İsrail’in Müslümana tahammülü yok. Müslümanları öldürmek, yok etmek ve kendi Vaad Edilen Topraklara ulaşmak istiyor. Onlar Gazze'de savaş açarak bütün Müslümanların oradan gitmesini ve yok olmasını istiyor. Aslında bugün Gazze'deki savaş ve katliamlar bugün için tasalanmış bir mesele değildir. 1948 yılında Plan Dalet projesi adı altında Gazze'yi yıkıp insanları katlederek orada Nova City denilen büyük bir teknolojik ve ekonomik bir şehir kurmak istiyorlar ve bunun içinde bu savaşı başlatmaktadırlar.
«أول هذا الأمر نبوة ورحمة، ثم يكون خلافة ورحمة، ثم يكون ملكا ورحمة، ثم يكون إمارة ورحمة، ثم يتكادمون عليه تكادم الحمر فعليكم بالجهاد، وإن أفضل جهادكم الرباط، وإن أفضل رباطكم عسقلان»
İmam Taberani (rahimehullah) bu hadisi Seyyiduna Abdullah ibn Abbas (radiyallahu anhuma)'dan rivayet etmiştir.
Abdullah ibn Abbas (radıyallahu anhuma) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “ Nübüvvet rahmet/adaletle başlamıştır. Daha sonra hilafet olacak ve sonra rahmet/adalet olacaktır. Daha sonra krallığa ve sonra merhamete/adalete dönüşecektir. O zaman emirlik olacak ve sonra rahmet/adalet olacaktır. Bundan sonra insanlar onun için eşekler gibi kavga edecekler. Bu noktada cihad edin. Savaşın en iyi şekli Müslüman ordusunu korumaktır ve onları koruyacak en iyi yer Askalan'dır.
(Mu'cemü'l Kebir, Hadis: 11138)
Bu hadis Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ın bir mucizesidir. Allah resulü aleyhisselatu vessellem tüm ümmeti cihada, Allah'ın dinine yardım etmeye, şirke ve küfre baş kaldırarak islam coğrafyasında ve özellikle Gazzed'en tam 11 kilometre uzaklıkta olan bugün israilin işgalinde olan Aşkelon yani Askalan denilen yerde Ribat/Nöbete ve Cihada davet etmektedir. İlginç olan şudur ki; Allah resulü aleyhissalatu vesselam Nübüvvet, Hilafet, Mülk/Krallık ve eEmirlik/İideolojik yönetimlerin islam dünyasındaki aşama aşama hallerinden bahsediyor ve sonra İslam'ın tekrardan hilafetinin gerçekleşmesinin müjdeside verilmiş oluyor.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ