Kabirde: Rabbin Kim? Dinin Nedir? Peygamberin Kimdir?
Kabirde: Rabbin Kim? Dinin Nedir? Peygamberin Kimdir?
Allah insana dünyayı olanaklı yaratmış onu rotasız, pusulasız ve hidayetsiz bırakmamış ona imanı tattıracak ve ilahi sorumluluğu yerine getirecek olan kitabı indirmiş ve resulleri göndermiştir. Kimi tercihleriyle bu ilahi öğretilere tabi olmuş, onunla hayatını sürdürmüş kimileri orta hal ve birçokları ise bu dinden yüz çevirmiştir. O gün insan öldüğünde kafir, müşrik, münafık ve mü'minherkes kendi din ve kültürüne göre o kimseyi Mezara gömer.
Mezara gömülmüş olan bu insan yaşam ile diriliş günü arasında olan Berzah aleminde kıyamete kadar bekler bu bekleme kimileri için rahmet, kimileri için ise gazap olacaktır. Dedik ya kim tercihini Allah'tan yana yapar ise ona rahmet kim tercihini küfür, şrki ve Allah'la beraber başkalarına ibadet etmesi söz konusu ise gazabı celp etmiş olur.
İnsan öldükten sonra mezara gömülür ve sorgu suali Melekleri onlara bir takım sorular sorar. O gün kafir, müşrik ve mü'min ayırt edilmeksizin o gün şu üç soru sorulur; Rabbin kim? Dinin nedir? Peygamberin kim?
Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı kuru bir laf ve ezber ile Rabbim Allah, Dinim İslam peygamberim Muhammed demek suretiyle cevaplandırılacak bir şey değildir. Bilakis bu cevabı o gün dil değil amellerimiz cevapladıracaktır. Kim dünya hayatında eyle ve söylemleriyle islamı görüntulerse bu sorular ameliyle cevaplayacak ama kalbiyle inanmakla beraber eylem ve söylemleriyle Allaha isyan edenler o gün bunu cevaplandıramayacaklardır. Kalbimiz, niyetimiz, eylem söylem ve bir yaşam program olarak eğer Allah'a itaat etmiş ona ibadet etmiş islam'a göre bir hayat yaşamış ve Muhammed aleyhisselatu vesselam'ın ilahi ilke ve en ınkılaplarına tabi olmuşsak, İşte o zaman kul o gün bunu cevaplandırabilecektir. Ama hayatını bu üç soru üzerine bina etmeyen, görevlerini yerine getirmeyen sadece mücerret bir ezber ile bunu yapanlar asla Allah'ın onayladığı kullar olamazlar.
1- Rabbin Kim?
Hiç şüphesizim bu Allah'ı isimlerinde, sıfatlarında, fiillerinde ve ilahi özelliklerinde bilip onunla amel etmeyi gerektiren en önemli akidedir.
Rabbimize tanımak ancak şu üç şekilde gerçekleşir;
a) Allah'ı rububiyette birlemek: Bu Allah'ın fiilleri ve iradesi ile ilgilidir. Allah'ın yaratması, rızık vermesi, kullarına kanunlar, yasalar, hükümler vaaz etmesi ve düzene sokması şeklinde Allah'ın fiilleri ile ilgilidir. Kulun buradaki görevi Allah'ı bu ilahi fiil ve iradesini kalbiyle, eylem ve söylemleri ile kabul kabul etmesini ihtiva eder.
Kişi Allah'ın yaratıcı olduğuna inandığı gibi kanun koyucu ve yasa koyucu olduğuna inanmaz ise ona iman hiçbir fayda sağlamaz. Çünkü Allah yaratıcı olduğu gibi kanun koyucudur.. Bu da onun ilahi bir özelliğidir
اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ
Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de Allah’a aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir. (7/A'râf, 54)
b) Allah'ı uluhiyette birlemek: Bu ise tamamıyla kulların fiilleri ve iradesiyle ilgilidir. Burada kul kalbiyle, sözleriyle, eylemleriyle ve hayat programıyla kime itaat ediyorsa, kime ibadet ediyorsa, kime teslim olmuşsa, kimin izinden gidiyorsa, kimin kanun ve yasalarına göre yaşıyorsa o şeyi uluhiyet'te ilahlaştırmış olur.
Bu sebeple kişi kendi fiillerinde, söylemlerinde ve yaşam programı olarak Allah'ın kanunlarına itaat ederse Allah’ı, insan uydurması ideolojik kanunlara itaat ederse tağutların kulu olmuş olur.
Kim sosyal, siyasi, ekonomik, ceza kanunları ve hukuk normları şeklinde Allah'a itaat ederse uluhiyette Allah'a ilahlaştırmış kim aksine sosyal, siyasi, ekonomik, yasama ve kanun koyma noktasında ideolojik dinlere itaat ederse bu yönüyle tağutlara kul olmuş olur.
Kim yanlız dua talebini Allah’a, sığınmayı Allah’a, faydanın Allah’tan, zararında Allah'tan geldiğine, yardımı yalnız Allah’ın çağırılması gerektiğine, yalnız Allah adına Adak adanması gerektiğine, kurbanım yalnız Allah adına yapılması gerektiğine ve benzeri şeyleri yalnız Allah içinyaparsa bu kimse bu eylem ve söyleminde Allah'a kul, aksi söz konusu olursa bu kimse ister salih kul ister evliya ister şeyh adı altında olan kimselere dua talebinde bulunsa, bela ve musibetlerde ona sığınsa, yardıma çağırsa, onlara da kurban ve adak kesse hiç şüphesiz ki onları ilahlaştırmış bir müşrik olur.
c) Kulun isim ve sıfatlarda Allah'ı birlemesi: Bu kulun Allah'ın ilahi ve rabbani özelliklerini bilmesi ile ilgilidir. Kul Allah'ın isim ve sıfatlarını okudukça, öğrendikçe ve onunla amel ettikçe Allah'a daha çok tanır ve Allah'a daha çok yakın bir dost olur. Misal olarak; Allah Eş-şari'dir demek bunla Allah'tan başka kanun koyucu yoktur, Allah Hakim'dir demek bu Allah'tan başka hükmeden yoktur yada Allah Halık'tır demek bu Allah'tan başka yaratıcı yoktur şeklinde inanması gerekir.
Allah kitabında, Resulullah sünnetinde, sahabe, tabiin ve bu ümmetin Selefi olanlar Allah'ın isim ve sıfatları konusunda neyi ispat etmişse onları ispat etmek ve Nefiy etmişse Allah için onu da nefiy etmesi gerekir.
2- Dinin Nedir?
İnsan kabre gömüldüğünde onun için Berzah hayatı başlar. Bu Kıyamet gününe kadar devam eder. Kişiye kabrinde ikinci soru sorulur dinin nedir olacaktır. Bu sorunun cevabı yine mücerret bir ezberle kendini İslam'a nispet etmekle gerçekleşecek bir cevap değildir. Bilakis bu dinin kula kulluğu tattıracak ve ruhuna uygun davranması gerekir. Bu sosyal, siyasi, ekonomik, yasama, yönetme, idare etme, hükmetme, farzları, emirleri, yasakları ve bir hayat programı olarak bu konuda tembellik, cehalet, acizlik ve yüz çevirmeksizin dine tabi olanların vereceği bir cevaptır. Bunun tam tersine bu gerekleri yerine getirmeyenler dünyada ne kadar kendilerini İslam'a nispet etseler de kabirde onlara hiç bir faydası olmayacaktır.
Çünkü din bir sistem, nizam, ilahi bir yönetim şekli ve bir yaşam programıdır. Sadece namazı, orucu ve zekatı emretmez. Hayata sosyal, siyasi, ekonomik ve yasama yönüyle hayata karışan ilahi bir nizamdır. Kul bir yaşam program olarak bütüncül bir şekilde İslam'a tabi olmadıkça Müslümanlık iddiası batıl olmuş olur.
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır. Kendilerine Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık/kıskançlık/bir diğer gruba üstünlük sağlama isteği nedeniyle anlaşmazlığa düştüler. Her kim de Allah’ın ayetlerine karşı kâfir olursa şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir.
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Kim de İslam dışında bir din ararsa ondan kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
Kim de Allah’a ve Resûl’üne isyan eder ve O’nun sınırlarını çiğnerse, onu içinde ebedî kalacağı ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır. (4/Nisâ, 14)
Dolayısıyla kendini İslam'a nispet eden bir Müslüman şirkten, küfürden ve tağutların her çeşitlerinden beri olmak ve yalnız Allah'ı Tevhid ile birleyerek ona kul olmakla meşgul kimsedir.
Kim Allah'a ve Resulüne isyan eder, Allah'ın hükümlerini konusunda haddi aşar, itaatsizlik gösterir, dinden yüz çevirir ve ilahi sorumlulukları yerine getirmez ise onun için mazeret yoktur.
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
Kim de Allah’a ve Resûl’üne isyan eder ve O’nun sınırlarını çiğnerse, onu içinde ebedî kalacağı ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır. (4/Nisâ, 14)
Allah resulü şöyle buyurdu; Red edenler dışında ümmetinden herkes cennete girecektir. Denildi ki; Ey Allah'ın resulü reddedenler kimlerdir? Kim cennete girmeyi red ederki? Kim cennetten yüz çevirebilir ki? Allah Resulü aleyhisselam her kim bana itaat ederse cennete girer her kimde bana isyan ederse reddet etmiş olur. (Buhari)
İslam'ın en önemli aslı yalnız Allah'a itaat etmek, onu birlemek, onun ilahi sistemine teslim olmak, onun kanunlarına itaat edip boyun eğmek, şirk ve kafir ehlinden beri olmak suretiyle islam milletinin bir parçası olduğunu ilan etmektir. Bunlar gerçekleşmediği sürece bir kimsenin Müslümanlık iddiası sadece aldatmaca olur.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُٓوا اٰبَٓاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَٓاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْا۪يمَانِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ey iman edenler! Şayet babalarınız ve kardeşleriniz, küfrü imana tercih ederlerse onları dost tutmayın. Sizden kim onları dost edinirse işte bunlar, zalimlerin ta kendisidir. (9/Tevbe, 23)
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
Şayet Allah’a, Nebi’ye ve ona indirilene inanmış olsalardı onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasıklardır. (5/Mâide, 81)
İslam ilahi ve rabbani bir nizamın adıdır ve tamamıyla Allah'ın ilahi iradesinin hayata egemen olmasını ihtiva eder. Bu sebeple İslam siyasi kuralları, ekonomik uygulamaları, sosyolojik yaşam programı, ceza kanunları, hukuk nonları, ahlaki değer yargıları ve eğitim müfredatıyla yeryüzünde rabbani bir toplum meydana getirilmesi için gönderilmiş ilahi bir sistemdir.
İnsan uydurması ideolojik dinler tamamıyla İslam ilaha nizama muhalif, alternatif ve zıt olmak sebeplerle ortaya çıkmış beşeri sistemlerdir. Bu sistemler insanların hayatında adaletsizlik, zulüm, kötülük, şirk, küfür, ahlaksızlık ve nice kula kulluğa sebep olmaktadır. İslam ise insana özgürlüğün tadını tattırmaktadır bu Allah'a itaat, teslimiyet ve kulluk yapmakla gerçekleşen bir inançtır.
Bu sebeple Müslümanlar ile kafir ve müşrikler arasında kırmızı kalın çizgileri vardır. İslam milleti tamamıyla Rabbani bir toplumdan oluşur ve hiçbir şekilde Allah'a ortak koşmaz. Tamamıyla yönetimi Allah'ın iradesine teslim eder, küfür milletine gelince bunlar tamamıyla Allah'a ortak koşan, kullara şirke dayatan ve şirk sistemlerine yönetim hakkı tanıyan toplulukların ismidir.
Peygamberin kimdir?
Her ümmet kendisine tabi olduğu peygamberden haber verecektir. Kim İbrahim aleyhisselam'a uymuşsa İbrahim Aleyhisselam’a, kim Musa ve İsa Aleyhimasselam'a iman etmişse o günün ümmeti bunların isimlerini söyleyecekler. Bizim ümmete gelince bizim Peygamberimiz Muhammed aleyhissalatu vessellemdir. Bu sebeple Rasulullah aleyhisselatu vesselamün izinden giden, onun yol göstericiliğinde, onun yasaklarından kaçınan, onun serbestlerini yerine getirenler, onun sünnetine tabi olanlar, onun ilahi ilke ve inkılaplarına göre yani hayatlarını ilahi öğretirlerle sürdürenler o gün kıyamet gününde benim peygamberim Muhammed aleyhisselatü vesselam olduğunu haykıracaktır. Amma mücerret, kuru bir lafla ve sadece kendisini Resule nisbet ederek eylem ve söylemleri ile resule muhalefet edenler Muhammed aleyhisselatu vesselam'e iman etmiş ama ondan yüz çevirmiş, onun izinden gitmemiş, onun yol göstericiliğine tabi olmamış, onun sünnetini okumamış, tanımamış ve onunla amele etmemiş kimselere gelince onların mücerret ezber olarak dillerinde geveledikleri şey kabirde onlara fayda sağlamayacaktır.
Biz Muhammed aleyhissalatu vesselam'ın getirdiklerine inanmadıkça, onun yasaklarından kaçınmadıkça, onun haberlerine inanmadıkça, ona itaat, ona teslim ve onun boyundurluğunda İslam'ı yaşamadıkça bizim onun ümmeti olduğumuzu iddiası büyük bir yalan olmuş olur.
Sahabeler Resulullah efendimiz aleyhisselatu vesselleme karşı en ince edepleri ile ona itaat eder, onun emirlerini yerine getirir, sadakat, fedakarlık, iman, teslimiyet, ihlas, samimiyet, infak ve emrine amada olmak onlar için en öncelik şeydi. Bu sebeple vir müslüman Resulullah'a bağlanmadıkça, onu her şeyden daha çok sevmedikçe, onun izinden gitmedikçe ve ona itaat etmedikçe asla Müslüman olamaz.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ