Allah’ın Hükümranlığını Bireyselleştirmek: Küfrün ve Zulmün Meşrulaştırılması
Allah’ın Hükümranlığını Bireyselleştirmek: Küfrün ve Zulmün Meşrulaştırılması
Gürsel Gürbüz
Tarih boyunca hak ile bâtılın mücadelesi, sadece inançların değil, egemenliğin kime ait olduğunun mücadelesidir. Bugün ise bu mücadele, yeni bir yüzle karşımıza çıkmaktadır: Kur’an’ı bireyselleştirme, şeriatı vicdanlara hapsetme ve Allah’ın yasama, kanun koyma, sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuki hükümlerini laik ideolojilerin gölgesinde hükümsüz kılma çabası söz konusudur.
Hadis inkârcıları, modernist yorumcular, Demokratlar, Kemalistler ve Laik ideolojilerin bağlıları, Allah’ın yalnızca bireysel alana müdahale ettiğini iddia ederek, ilahi otoriteyi gasp eden beşeri sistemleri meşrulaştırmakta, böylece zalim düzenleri aklamaktadırlar. Oysa Kur’an, sadece bir ahlak kitabı değil; bir hayat nizamı, bir toplumsal inşa projesidir. “Hüküm yalnızca Allah’ındır” (Yûsuf 40) ayeti, Allah’ın kanun koyucu, yönetici ve mülkün yegâne sahibi olduğunu ilan ederken; bu hükmü yalnız vicdana hasretmek, Kur’an’ı tahrif ve İslam’ı etkisizleştirmektir.
Bu tavır, sadece ilmî bir yanlış değil; aklen tutarsız, ahlâken zulüm, dinî açıdan da büyük bir iftiradır. Zira Allah’ın hükümlerini inkâr ederek onun yerine beşeri sistemleri ikame eden her düşünce, Kur’an’ın ifadesiyle üç ortak vasfını bir arada toplar o da: küfür, zulüm ve fasıklıktır. (bkz. el-Mâide 44, 45, 47). Allah’ın hakkını devlete, topluma ve hukuka taşımaktan alıkoymak, bizzat küfrün kökünü sulamak demektir.
?Birinci İddia: “Şeriat Baskıcıdır, Kur’an Birey Odaklıdır, Devlete Karışmaz”
Bu iddia; tarih, akıl, ilim ve vahiy karşısında çökmeye mahkûm bir safsatadır. Zira bu söz, hem Kur’an’ın mahiyetini tahrif etmek, hem de İslâm’ın sosyal adalet, hukuk ve yönetim ilkelerini inkâr etmek demektir. Kur’an, sadece bireyin kalbine değil, toplumun, yönetimin, hukukun ve ekonominin tamamına hitap eder. “Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler kâfirdir” (el-Mâide 44) diyen bir kitap, nasıl olur da devlete karışmaz?
Şeriat, zulüm değil, ilahi adalettir. O, zayıfı güçlüye ezdirmemek, yetimin hakkını yedirmemek, insanın hem dünya hem ahiret saadetini sağlamak için indirilmiştir. Şeriatsız bir din, vicdanlara hapsedilmiş, etkisiz ve teslim alınmış bir inanç olur. Tıpkı bugün Batı aklıyla dizayn edilmiş “laik Müslümanlık” gibi.
Kur’an’ın bütününe baktığımızda; ibadetlerden mirasa, ticaretten ceza hukukuna, yönetime ve dış siyasete kadar her alanda ilahi ilkeler koyduğu açıkça görülür. Bu gerçeği görmezden gelmek ise ya cehaletle ya da kötü niyetle izah edilebilir. Oysa Kur’an’a göre hem birey hem toplum, hem fert hem devlet Allah’a boyun eğmekle yükümlüdür. İşte bu, tevhidin ve İslâm’ın ruhudur.
? İkinci İddia: “Allah’ın Hükmü Bireyseldir; Devlete Uygulanmaz” İddiası
Modern laik anlayış: “İstediğini yapma hakkı.”
İslami anlayış: “Allah’a kullukta özgürleşme.”
İslami özgürlük, nefsin esaretinden kurtulmak, şehvetin ve beşerî arzuların değil, Hakk’ın çizdiği sınırda yaşamak demektir.
b. Kur’an’daki “sınırlar” özgürlük düşmanı değil, özgürlüğün koruyucusudur:
تِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا
“İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır, sakın aşmayın!” Bakara 229
Nefsin sınırsızlığı özgürlük değil, kaostur, zulümdür. Sınır, aslında adaleti tesis eden unsurdur.
? 1. İnsan Özgürdür Ama Sorumludur;
En-Nahl Suresi 36. Ayet:
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ
“Andolsun, her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, tağuttan sakının’ diye (öğüt veren) bir peygamber gönderdik.”
İnsan özgürdür ama bu özgürlük, tağutun – yani Allah’a karşı hüküm koyan her şeyin reddiyle başlar. Kur’an’da özgürlük, ilâhî otoriteye bağlanma ile anlam kazanır, çünkü aksi hâlde kişi hevasına ve başka otoritelere boyun eğer. Şeriat, insanı tağutun ve zulmün esaretinden kurtarır.
? 2. Allah, İnsanı Özgür İrade İle Yaratmıştır;
Kehf Suresi 29. Ayet:
وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ ۖ فَمَن شَاءَ فَلْيُؤْمِن وَمَن شَاءَ فَلْيَكْفُرْ
“De ki: Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”
Bu ayet, Kur’an’ın bireye tanıdığı inanma veya reddetme özgürlüğünü gösterir. Ancak bu özgürlük, akılla, vahiy rehberliğinde bir sorumlulukla kullanılır. İnkâr eden de, inanan da sonuçlarına katlanacaktır. Şeriat, özgürlüğü sınırlamaz; onu koruma altına alır.
? 3. Zulüm, Taşkınlık ve Haddi Aşmak Yasaklanmıştır;
A’râf Suresi 33. Ayet:
إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ
“De ki: Rabbim, yalnızca açık ve gizli tüm fuhşiyatı, günahı, haksız yere taşkınlığı haram kılmıştır.”
Kur’an, kişisel özgürlük adı altında işlenecek ahlâksızlıkları, zulümleri, başkalarına zararı haram kılar. Birey, zararsız her fiilde özgürdür; ancak başkasının hakkına tecavüz ettiği an bu özgürlük kısıtlanır. Bu da evrensel hukuk mantığıyla birebir örtüşür.
? 4. Özgürlük Sorumlulukla Beraberdir;
Fussilet Suresi 46. Ayet:
مَنۡ عَمِلَ صَـٰلِحٗا فَلِنَفۡسِهِۦۖ وَمَنۡ أَسَآءَ فَعَلَيۡهَاۚ وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّـٰمٖ لِّلۡعَبِيدِ
“Kim salih amel işlerse, kendi lehine; kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullarına asla zulmedici değildir.”
Bu ayet, bireyin fiilinden tamamen sorumlu olduğunu gösterir. İyilik de kötülük de onun tercihidir. Şeriat bu özgürlüğü korur ama sınırını belirler: başkasına zarar vermemek. Modern hukukun temel ilkesi de budur: “Özgürlük, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.”
?5. Akademik & Akıl-Mantık Açısından Değerlendirme
? A. İnsan doğası, sınırsız özgürlüğü kaldıramaz.
İnsan, arzuları, nefsi ve hevası ile hareket eder. Sınırsız özgürlük anarşi doğurur. Bu nedenle ahlakî ve hukuki çerçeveler gereklidir. Şeriat, bu sınırları belirleyen en hikmetli sistemdir.
? B. Modern hukuk da sınırlı özgürlüğü savunur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dahi, “bir başkasının haklarını ihlal etmeyecek şekilde özgürlük” tanımlar. Kur’an da bunu 1400 yıl önceden ortaya koymuştur.
? C. Şeriatın yasakladığı şeyler hep zarar vericidir.
Faiz, kumar, içki, zina, yalan, hırsızlık gibi şeyler bireyin değil, toplumun da çöküşüne neden olur. Şeriat bunları yasaklayarak bireyin gerçek hürriyetini korur.
? D. Kur’an özgürlükçüdür, ama anarşist değildir.
Kur’an’ın verdiği özgürlük, hakkaniyete, akla, ahlâka ve hikmete dayanır. “İstediğini yap” değil, “sorumluluğunu bilerek yaşa” anlayışı hâkimdir.
? Bu açıdan;
? Kur’an ve Şeriat, bireyi yok eden değil; onu koruyan, iyiliğe yönlendiren, kötülükten sakındıran bir sistem getirir.
? Özgürlük, ancak sorumlulukla anlam kazanır.
? Kur’an’ın yasakladığı her şeyde zarar; serbest bıraktığı her şeyde hayır vardır.
Şeriat, bireyi köleleştirmez; aksine onu hevadan, tağuttan, baskıdan, zararlı ideolojilerden ve kendine zarar verme özgürlüğünden kurtarır. Gerçek özgürlük, Allah’ın hudutlarına saygı göstermekle başlar.
فَٱحْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ
“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet.” Maide 49
Burada bireysel değil, toplumsal-hukukî yargıdan bahsedilir. Bir hâkim, bir otorite ve bir yasal sistem zorunludur.
- Hz. Peygamber, Medine’de devlet kurdu.
- Anayasa yaptı (Medine Vesikası)
- Cezalar uyguladı (hırsızlıkta el kesme, zina cezası vs.)
- Bu tarihsel uygulamalar, şeriatın devletleştiğinin açık kanıtıdır.
? Bilimsel Sosyoloji Açısından:
Her toplumun hukukî bir çerçeveye, bir norm koyucu otoriteye ihtiyacı vardır.
Reşatçıların sunduğu sistemde, toplumu yönetecek objektif bir norm yoktur.
- Adalet kıyası:
“Şeriat adaletsiz” demek, binlerce yıldır adaletle hükmeden İslam tarihini reddetmektir.
Şeriat, sınıf farkı gözetmeden, zengine-fakire eşit cezalar uygulayan tek sistemdir.
? 1. Toplumsal Sorumluluk:
Kur'an, "İyiliği emretmek ve kötülükten menetmek" (Âl-i İmrân, 3:104) ilkesini toplumsal bir görev olarak belirler. Bu görev, devletin adaleti sağlamasını gerektirir.
? A. Emr-i bi’l-ma’rûf nehy-i ani’l-münker (İyiliği emretmek, kötülüğü engellemek)
? Maide Suresi – 2. Ayet
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ ۚ
“İyilik ve takva üzere yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.”
(Maide, 5/2)
Toplumsal sorumluluğun özü bu ayettir. İnsanlar sadece bireysel değil, toplumsal olarak da iyiliği desteklemeli ve kötülüğe engel olmalıdır.
? 2. Ali İmran Suresi – 104. Ayet
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”(Ali İmran, 3/104)
? Bu ayet, toplumsal bir yapının (ümmetin) içinde, örgütlü bir iyilik ve kötülük denetimi olduğunu açıkça bildirir. Bu görev bireysel değil, cemaatî ve kurumsal bir sorumluluktur. Toplumda hayrı yayma ve kötülüğü engelleme görevi, sadece liderlerin değil, herkesin ortak sorumluluğudur.
? 3. Tevbe Suresi – 71. Ayet
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ ۚ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ…
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır; iyiliği emreder, kötülükten men ederler…” (Tevbe, 9/71)
Kadın-erkek her Müslüman, toplumun ıslahı için sorumludur. Din, sadece bireysel değil sosyal bir sistem öngörür.
? Akıl ve Mantık Açısından Örnek:
Komşusu açken tok yatan biri vicdanen rahatsız olmalıdır.
→ Toplumsal huzur, herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanmasıyla mümkündür. Aç biri, hırsızlığa veya kötü yollara sürüklenebilir.
Kötülüğü engellemezsen, bir gün senin başına gelir.
→ Suçlara göz yumulursa, adalet zedelenir ve toplumda kaos baş gösterir. Akıl, kötülüğe karşı sessiz kalmamayı gerektirir.
İyilikler bulaşıcıdır, bir kişiden tüm topluma yayılır.
→ Birinin başlattığı güzel bir davranış, başkalarına örnek olur. Toplumda pozitif döngü oluşur.
Her fert, toplumun bir hücresidir.
→ Hücre bozulursa beden hastalanır; birey bozulursa toplum zarar görür. Bu nedenle her bireyin sorumluluğu vardır.
Toplumsal sorumluluk, bireyin korunmasını da sağlar.
→ Güvenli ve düzenli bir toplum, bireyin huzurunu temin eder. Bu da ancak ortak sorumluluk bilinciyle mümkündür.
?2. Hüküm Koyma ve Uygulama Yetkisi Sadece Allah’a Aittir:
?Siyasî ve Hukukî Otorite Vurgusu
Mâide Suresi 44. Ayet
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”
Bu ayet sadece Tevrat’a değil, “Allah’ın indirdiği her hükmün geçerli olduğuna” delildir. Hükmetme kelimesi (يَحْكُمُ) açıkça toplumsal ve yönetsel bir hükmetmeyi ifade eder. Ayetin sonunda “Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenlerin” durumu küfür olarak tanımlanır. Bu ayet, ilahi hükümlerin uygulanmasının zorunluluğunu ve bu hükümlere uymayanların durumunu açıkça belirtir.
Mâide Suresi 45. Ayet
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْأَنْفَ بِالْأَنْفِ وَالْأُذُنَ بِالْأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ
“Biz onlara Tevrat’ta şunu yazdık: Can’a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara da kısas vardır.”
Bu ayet doğrudan ceza hukuku, yargı, ve toplumsal adalet düzenini içerir. Allah insanlara hem bireysel davranışlar hem de yargı sistemleri için hükümler koymuştur.
Mâide Suresi 47. Ayet
وَلْيَحْكُمْ أَهْلُ الْإِنْجِيلِ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فِيهِ
“İncil ehli de, Allah’ın onda indirdiğiyle hükmetsinler…”
İncil ehli için bile hükmetmenin esasının vahiy olduğunu bildiren bu ayet, hüküm vermede ilahî kaynağın esas olduğunu gösterir. Aynı prensip Kur’an için de geçerlidir.
Mâide Suresi 48. Ayet
فَاحْكُمْ بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ ٱللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَهُمْ
“O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların heveslerine uyma.”
Doğrudan Peygamber’e emir olarak gelmiştir: “Allah’ın indirdiğiyle hükmet”. Yani bir yargı yetkisi, bir yönetim sorumluluğu, bir devlet nizamı vardır. Kur’an, yönetsel alanda da esas alınmalıdır.
? Hükmetmek, toplumları ilgilendiren bir görevdir. Bu, yargı, siyaset ve yönetim alanında Allah’ın hükümlerini uygulamaktır. İnkâr edenler, küfürle suçlanmaktadır.
إِنِ ٱلْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۚ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّآ إِيَّاهُ ۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلْقَيِّمُ
“Hüküm ancak Allah’ındır. O, yalnızca kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur…” (Yûsuf 12/40)
? Hüküm koymak, sadece bireyin değil, toplumun ve yöneticilerin işidir. Bu ayette, kanun koyucunun sadece Allah olduğu ve toplumun O’nun hükmüyle yönetilmesi gerektiği bildirilir.
5. Şûrâ Suresi 10. Ayet
وَمَا اخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَيْءٍ فَحُكْمُهُ إِلَى اللَّهِ
“Herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onun hükmü ancak Allah’a aittir.”
Toplumsal, siyasal, hukuksal her konuda hükmün Allah’a ait olduğu bildirilmiştir. Bu da, şeriatın yalnız bireye değil, tüm sosyal yapıya yönelik olduğunu ortaya koyar.
6. En-Nisâ Suresi 105. Ayet
إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ
“Şüphesiz Biz sana Kitap’ı hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin.”
Ayet açık: “insanlar arasında hükmet”. Bu, sadece bireysel öğüt değil, yargı erkidir. Kur’an, hukukî, siyasal, toplumsal, ahlaki düzenlemeleri içeren bir sistemdir.
? A. Zekât Emri – Ekonomik Sistemin Toplumsal Düzenlemesi
? Bakara Suresi 275. Ayet;
Arapça: الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا ۗ وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا
“Faiz yiyenler, ancak şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bu, onların ‘Alışveriş de faiz gibidir’ demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.”
Bu hüküm, ekonomik ilişkilerde adaleti sağlamak ve toplumun mali dengesini korumak için faiz yasağını getirir.
خُذْ مِنْ أَمْوَٰلِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا
“Onların mallarından sadaka al ki, bununla onları temizleyip arındırasın.” (Tevbe 9/103)
? Bu ayet, Müslüman toplumdan (devlet eliyle) zekât alınmasını emreder. Bireysel değil, toplumsal bir ekonomik sistem kurulmasını öngörür.
? B. Miras Hukuku – Aile ve Toplum İçi Adaletin Düzenlenmesi
يُوصِيكُمُ ٱللَّهُ فِىٓ أَوْلَـٰدِكُمْ…
“Allah, çocuklarınız hakkında size şöyle hükmediyor…” (Nisâ 4/11)
? Miras taksimi, bireysel değil, toplumu ilgilendiren hukukî bir düzenlemedir. Kur’an, mirası detaylıca belirleyerek toplumda adaleti sağlar.
? C. Cezai hukuk – Toplumsal Adalet ve Caydırıcılık
وَٱلسَّارِقُ وَٱلسَّارِقَةُ فَٱقْطَعُوٓا۟ أَيْدِيَهُمَا جَزَآءًۢ بِمَا كَسَبَا
“Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesin. Bu, Allah tarafından ibret verici bir cezadır.” (Mâide 5/38)
? Bu ceza hükmü bireysel değil, toplumun güvenliği ve caydırıcılığı esas alan sosyal hukuk düzeni ile ilgilidir. Uygulayıcısı ise birey değil, İslâmî otoritedir.
? D. Toplumlar da Birey Gibi Hesaba Çekilir
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ ٱلْقُرَىٰٓ ءَامَنُوا۟ وَٱتَّقَوْا۟ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَـٰتٍۢ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ
“Eğer o memleketlerin halkı iman edip takvaya sarılsalardı, üzerlerine gökten ve yerden bereketler açardık.” (A’râf 7/96)
? Bu ayette toplumlara topluca hitap edilir. Sadece birey değil, şehirler, kavimler, halklar da Kur’an’da muhatap alınır.
? E. Toplumu Dönüştürme Görevi: Resuller ve Mü’minler
فَلِذَٰلِكَ فَٱدْعُ وَٱسْتَقِمْ كَمَآ أُمِرْتَ
“İşte bunun için (insanları dine) davet et. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Şûrâ 42/15)
? Peygamberlerin görevi sadece bireylerin kalplerini temizlemek değil, toplumları ıslah etmektir. Onlar birer toplum mühendisi ve devrim önderidir (Hz. Nûh, Mûsâ, Muhammed -aleyhimusselam-).
?G. Adalet ve Hukuk Temeli:
Kur'an, cezalardan önce affetmeyi (Bakara, 2:178) ve sosyal adaleti (Hucurât, 49:9) öne çıkarır. Geleneksel fıkıh da cezaları en son çare olarak görür.
Reşadçıların iddiaları, Kur'an'ı tarih ve toplum bağlamından kopararak yorumlama riski taşır. Oysa İslam:
1. Vahyi ve sonra aklı
2. Bireysel ve toplumsal sorumluluğu,
3. Adalet ve merhameti
birbiriyle uyumlu hale getiren bir sistemdir. Şeriat, insanı sadece "öteki dünya" için değil, bu dünyada da adil bir düzen kurmaya çağırır. Laiklik ise, dinin evrensel hakikatlerini görmezden gelerek insanı sınırlı aklına mahkûm eder.
? Nisâ Suresi 58. Ayet
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَىٰ أَهْلِهَا ۖ وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ ۚ إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا
“Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.”
Bu ayet, yöneticilere adaletli davranma ve ehliyetli kişilere görev verme sorumluluğunu yükler. Bu, bir devlet yapısının varlığını ve işleyişini gerektirir.
Kur'an, devlet yönetimine dair temel ilkeler sunar:
"Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder" (Nisa, 4:58).
"Onların işleri, aralarında şûra (danışma) iledir" (Şûra, 42:38).
Bu ayetler, adalet, liyakat ve istişareyi devletin temeli olarak belirler.
?H. Hukukun Kaynağı Olarak Kur'an:
Kur'an, ceza hukuku (hırsızlık, zina), aile hukuku (miras, nikâh), ekonomik düzen (faiz yasağı) gibi alanlarda açık hükümler içerir (örneğin, Bakara 2:282-283; Nûr 24:2). Bu hükümler, Şeriat’ın toplumsal düzen için çerçeve oluşturduğunu gösterir.
?I. Fıkıh İlminin Rolü:
Kur'an'ın genel ilkeleri, fıkıh ilmiyle somutlaşır. Örneğin, "hırsıza el kesme" (Maide, 5:38) ayeti, ancak belirli şartlar (açlık, zorunluluk, mülkiyet hakkı) altında uygulanır. Bu şartlar, hadis ve fakihlerin yorumlarıyla belirlenmiştir.
? J. Eğitim ve Kültürel Yapısı
? Alak Suresi 1-5. Ayetler
اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ ﴿١﴾ خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ ﴿٢﴾ اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ ﴿٣﴾ الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ ﴿٤﴾ عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ ﴿٥﴾
“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan yarattı. Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.”
Açıklama: Bu ayetler, bilgi edinmenin ve eğitimin önemini vurgular, toplumun kültürel gelişimini teşvik eder.
?8. Akıl – Mantık – İlmi ve Akademik Açıklama:
Hüküm koyma, sadece bireyin vicdanına değil; toplum, adalet, yargı ve devlet organizasyonuna da aittir. Her toplumun bir hukuk sistemi vardır. Kur’an bu hukuku Allah adına belirler.
Eğer Kur’an sadece bireysel olsaydı, “insanlar arasında hükmet” (Nisâ 105) gibi ayetler anlamsız olurdu.
Ceza kanunları (hırsızın eli kesilmesi, zina cezası, kısas vs.) bireysel değil, devlet eliyle uygulanan kurallardır.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Medine’de devlet başkanı olmuş, hukuk koymuş, yargılamış, vergi toplamış, ceza vermiş, ordu kurmuş, ekonomik düzenlemeler yapmıştır.
Kur’an’da “şûra” kavramı (Şûrâ 38), adalet (Nahl 90), emaneti ehline vermek (Nisâ 58) gibi ayetler bir yönetişim sistemine işaret eder.
A. Kur’an’daki “Hüküm” Kelimesi Siyasal ve Hukukî Anlam Taşır:
إِنِ ٱلْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ
“Hüküm yalnız Allah’a aittir.” Yusuf 40
Bu ayet, Firavun’un hükümranlığına karşı Yusuf’un Allah’ın otoritesini ilan etmesiyle ilgilidir. Tamamen devletsel ve siyasal bağlamdadır.
B. Şirk, Sadece Tapınmak Değil; Hüküm Koymakta da Ortaya Çıkar:
أَمْ لَهُمْ شُرَكَـٰٓؤُا۟ شَرَعُوا۟ لَهُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَنۢ بِهِ ٱللَّهُ
“Yoksa onların, Allah’ın izin vermediği dinden hükümler koyan ortakları mı var?”Şura 21
Kanun koymak, ibadetin bir türüdür. Reşatçılar bu hakikati ya bilmiyor ya da kasıtlı çarpıtıyorlar.
C. İslam'ın Bütüncül Yaklaşımı:
İslam, bireysel ibadetlerden toplumsal hukuka kadar hayatın tüm alanlarını kapsar.
Bu ayet, İslam'ın "bütüncül bir sistem" olduğunu vurgular.
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
De ki: “Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (6/En'âm, 162)
لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ
“O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslimlerin/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kulların ilkiyim.” (6/En'âm, 163)
D. Tarihsel Örnekler:
Hz. Peygamber ve Raşid Halifeler döneminde İslam, hem bir din hem de devlet nizamı olarak uygulandı. Medine Sözleşmesi, İslam'ın çok kültürlü bir toplumda hukuk ve yönetim prensiplerini nasıl hayata geçirdiğinin somut örneğidir.
E. Bilimsel Yöntem ve Din:
Kur'an'ın 19 matematiksel mucizesi dışında olan matematiksel bulgular, onun ilahî kaynaklı olduğunu destekler, ancak bu, insan aklının dinî hükümleri yorumlama yetkisini ortadan kaldırmaz. Fıkıh ilmi, akıl ve vahyi birleştiren bir metodolojiyle gelişmiştir.
F”. Şeriat, İnsan Haklarına Aykırıdır" İddiasına Cevap
Bağlam ve Şartlar:
Şeriat hükümleri, belirli toplumsal ve tarihsel bağlamlarda uygulanır. Örneğin, "hırsıza el kesme" (Maide, 5:38) cezası, ancak sosyal adaletin sağlandığı, temel ihtiyaçların karşılandığı bir toplumda geçerlidir. Fakirlik ve zulüm varsa, bu ceza uygulanmaz.
? 9. İddialarına Karşı Akli ve Mantıki Çelişkilerini Gösteren 5 Soru:
Bu sorular, Kur’an’ın sadece bireye değil topluma, yönetime ve hükümete de hükmetmesini inkâr edenlerin çelişkilerini açığa çıkaracak niteliktedir:
1. Soru:
Eğer Kur’an yalnızca bireysel bir kitapsa, neden “insanlar arasında hükmet” (الناس بين تحكم – Nisa 105) gibi bir emir var?
➡ Bireyler kendi kendine mi hükmedecek, yoksa adalet sistemi mi gereklidir?
2. Soru:
Toplumda hırsızlık, cinayet, zina, iftira, sahtekârlık, rüşvet gibi fiiller olduğunda bireyler mi cezalandıracak, yoksa Kur’an’ın belirlediği hükmü uygulayacak bir otoriteye mi ihtiyaç var?
➡ Hukuk kurumu olmadan adalet nasıl sağlanır?
3. Soru:
Kur’an’daki “kısas”, “had cezaları”, “şahitlik düzeni” gibi sistemler bireysel olarak mı uygulanacak?
➡ Eğer devlet yoksa bu hükümler neyle ve kimle uygulanacak?
4. Soru:
Madem Kur’an devlete karışmaz, neden Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’de anayasa yazdı, ordu kurdu, vergiler koydu, mahkemeler kurdu, savaşlar yönetti?
➡ Kur’an’a en iyi uyan Peygamber değil midir?
5. Soru:
Şayet her birey kendi özgürlüğüyle hareket edecekse ve Kur’an yalnızca bireysel bir yol gösterici ise;
➡ o zaman her insan kendi keyfine göre bir sistem kurarsa toplumsal anarşi doğmaz mı?
? 10. Devlet, Toplum ve Hükümet İçin Allah’ın Hükmünü Gerekli Kılan Mantıkî ve Akademik Akli Gerekçe:
Bu gerekçeler hem mantıken hem sosyolojik açıdan hem de tarihî ve evrensel adalet açısından İslam’ın hükmetme zorunluluğunu gösterir.
A. Kanunlaştırma Kaosu (Normatif Meşruiyet Sorunu)
Her birey kendi ahlakına ve özgürlüğüne göre hareket ederse, toplumda ortak bir hukuk düzeni kurulamaz.
➡ Allah’ın hükmü, insanın zaafından kaynaklanan keyfiliğe karşı objektif bir yasadır.
B. Vicdanlar Çatışır, İlahi Hukuk Birleştirir
Bireylerin vicdanı bir konuda farklı olabilir (örneğin kürtaj, zina, faiz).
➡ Toplumda adalet ve birliği sağlamak için herkesin üstünde olan ilahî bir kaynak gereklidir: Kur’an.
C. Adaletin Kaynağı İnsan Değildir
Beşer, menfaate, ırkçılığa, zenginliğe göre yasa koyabilir.
➡ Allah’ın hükmü ise herkese eşit, adil ve evrenseldir.
D. Devlet Nötr Olamaz
Her devletin bir ideolojisi, ahlak anlayışı, eğitim modeli vardır.
➡ Allah’ın hükümlerine göre kurulmayan bir sistem, başka bir ideolojiyle toplumu yönlendirir (laiklik, sekülerizm, liberalizm). Bu da “din dışı ama din gibi işleyen” sistemdir.
E. Ceza Uygulaması Devletsiz Olamaz
Kur’an’da hırsıza el kesme, zinaya ceza, adam öldürmeye kısas vardır.
➡ Bunlar bireyin değil devletin uygulayacağı hükümlerdir.
G. Mali Düzenlemeler (Zekât, Ganimet, Beytülmal)
Kur’an’da zekât toplanması, ganimetin dağıtılması, fey malları gibi hükümler vardır.
➡ Bunlar merkezi otorite olmadan uygulanamaz.
H. Kamu Ahlakı – Fuhşun Yayılması
Kur’an fuhşun aleni yayılmasını yasaklar (Nur 19).
➡ Bu, kamusal düzeni ilgilendirir. Devlet müdahale etmezse toplum çöker.
I. Kur’an’da “Ulül-emr” Vardır
Kur’an, müminlere “Allah’a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine (devlet yöneticilerine) itaat edin” (Nisa 59) der.
➡ Bu, yöneten ve hükmeden bir sistemin İslam’da gerekli olduğunu gösterir.
K. Uluslararası Savaş ve Barış
Kur’an savaş kurallarını (cihad, barış antlaşması, esir muamelesi vb.) belirtir.
➡ Bunlar bireysel değil devletsel meselelerdir. Kur’an böyle alanlara da hükmetmektedir.
L. Eğitim ve Nesil İnşası
Kur’an, neslin korunması, helal-haramın öğretilmesi, nikah, miras gibi konulara müdahale eder.
➡ Bunlar sadece bireysel değil sosyal ve kültürel düzenlemelerdir. Eğitimi, ahlakı düzenleyen bir sistem kurmak ancak ilahî hükümlerle mümkündür.
? Akıl ve Mantık Açısından Değerlendirme
Toplumun düzeni için kurallar gereklidir: Her toplum, bireyler arası ilişkileri düzenlemek için yasalara ihtiyaç duyar. Kur’an, bu düzenlemeleri sağlayarak toplumsal barışı hedefler.
Adaletin tesisi için yargı sistemi şarttır: Adaletin sağlanması, ancak bağımsız ve adil bir yargı sistemiyle mümkündür. Kur’an, adaletli hüküm vermeyi emreder.
Ekonomik denge için faiz yasağı: Faiz, toplumda gelir dağılımını bozar. Kur’an, faizi yasaklayarak ekonomik adaleti hedefler.
Eğitim ve bilgi, toplumun gelişimi için esastır: Kur’an, öğrenmeyi ve öğretmeyi teşvik ederek bireylerin ve toplumun gelişimini sağlar.
Yöneticilerin ehliyetli olması gerekir: Kur’an, yöneticilerin ehil kişilerden seçilmesini emrederek, iyi yönetimi ve toplumsal refahı amaçlar.
? SONUÇ;
Kur’an’ın “sadece bireysel özgürlük için geldiği”, “devlete karışmadığı”, “şeriatın baskıcı olduğu” gibi iddialar:
Hem Kur’an’a iftiradır,
Hem Peygamber’in hayatına aykırıdır,
Hem de toplumsal akla ve sosyolojik gerçeğe zıttır.
Kur’an bir yaşam sistemidir, yalnızca ibadet değil, hukuk, ahlak, eğitim, siyaset, ekonomi, yargı, toplum, ve devlet alanlarında da Allah’ın hükmünü uygulamayı zorunlu kılar. İslam, bireyden topluma, aileden devlete kadar her alanda düzenlemeler getirerek, adaletli ve huzurlu bir toplum yapısını hedefler. Bu nedenle, İslam’ın yalnızca bireysel bir inanç sistemi değil, aynı zamanda bir yönetim ve devlet sistemi sunduğu açıktır.
✅ Bireysel öğretiler kadar,
✅ Toplumsal, siyasi, hukukî, ekonomik düzenlemeleri de barındırır.
“Din bireyseldir, toplumu ilgilendirmez” sözü Kur’an’a, İslam’a ve tarihteki uygulamaya zıttır.
Kur’an’da sadece bireye değil, topluma, yöneticilere, yargıya, hükümete hitap eden yüzlerce ayet vardır. Kur’an, hayatın tamamını düzenleyen, devlet ve toplum yapısına müdahil olan, sosyal-siyasal-ekonomik alanlara kanunlar koyan ilahî bir sistemdir. Bu sistemi “baskıcı” veya “devlete karışmaz” diye nitelemek, Kur’an’ı tahrif etmektir.
BİR CEVAP YAZ