15 Ekim 2023, 19:15 tarihinde eklendi

Belli Şartlar Dahilinde Savunma, Başvurma ve Temyiz Kararı Almak Tağuta Muhakeme Değildir.

Belli Şartlar Dahilinde Savunma, Başvurma ve Temyiz Kararı Almak Tağuta Muhakeme Değildir.

 

Belli Şartlar Dahilinde Savunma, Başvurma ve Temyiz Kararı Almak Tağuta Muhakeme Değildir.

Biz, Müslümanlar olarak şuna inanıyoruz ki tağutun sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki, eğitim ve mahakeme konusunda inkar ve red edilemsi gerektiği inançındayız.  

İdeolojik mahkemelere başvurmanın Allah tarafından meşru olmadığına Müslümanların da bunlara inkar edip beri olmaları gerektiğine inanıyoruz.

Müslümanlar olarak hangi konumda olurlarsak olalım büyük-küçük herhangi bir ihtilaf ya da problem konusunda ideolojik mahkemelere başvurulmasından yana olmadığımızı beyan etmek istiyoruz.

Bugün gerçekten islam ilahi nizam'ın egemen olmadığı ve Müslümanların da iktidarda  olmadığı bu tağuti sistem ve yönetimlerde Müslümanların yaşadıkları bölgelerde haklarının gasp edilmesi, tecavüz, mal/mülk gaspı, iftira, fitne yada cinayetleri gibi kötülüklerin giderilmesi ve o zalime zarar ve kötülüğü azda olsa durdurma konusunda azimete sarılmayarak mahkemeye başvuran, muvahhidliğini korumuş ikrah şartlarını yerine getiren kimseleri, biz tekfir etmiyoruz.

İslam ilahi nizama ve onun gereklerine iman eden bir kimsenin yukarıda saydığımız bu bela ve musibetleri def etme adına mahkemeye başvurması tağut kapsamına girmediği gibi tekfir hükmünü almaz.

Bir kimse bu mahkemelerin mutlak adalet olduğunu, ceza kanunlarının doğru olduğunu ve hak olduğuna inanıyorsa zaten bu kimse islam milletten çıkmıştır. Ama Bunun aksine bunu sevmeyen, itaat etmeyen, bundan nefret eden ve istemeye istemeye giden bir kimse kesinlikle muvahhidliğini korumuştur.

Dolayısıyla islam ilahi nizam'ın hükümlerinin icra edilmediği bir yerde mustazaf konumunda olan kimseler, azimete sarılmayacak kadar olan kimselerin mahkemeye başvurması konusunda tekfir edilmesinin çok tehlikeli bir işi olduğuna inanıyoruz. Çünkü islamın iktidar ve egemen olmadığı yerde durumların ya da insanların imkan ve konumları farklı olması nedeni ile bu kimselerin düştüğü zulüm ve haksızlık bazı kimseler için azimete neden olmayabilir.

وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِقٖينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ

Onlara, “Allah’ın indirdiğine ve peygambere gelin” denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün. (Nisa:61)

Bu ayet Rabbimizin hükmünü icra edecek ve uygulayacak bir otoritenin bulunmadığı bir yerde azimete sarılamayacak kimseleri tekfir edilmesinin caiz olmadığını gösterir.

İslam ilahi nizam'ın idaresinin olduğu bir yerde, ilahi hükümlerin icra edildiği mahkemeleri bırakarak buna muhalif ideolojik mahkemeleri başvurması, adaleti orada araması ve  büyük yada küçük azimet olsun yada olmasın kişi islam milletten çıkarır ve ona küfür ismi verir. Nitekim Rabbimiz kimin kitabında.

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرٖيدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِهٖؕ وَيُرٖيدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَعٖيداً 

Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Onu tanımamaları kendilerine emredildiği halde tâgūtun önünde mahkemeleşmek istiyorlar. Şeytan da onları büsbütün saptırmanın yollarını arıyor. (Nisa: 60)

İşte bundan dolayı islam mahkemeleri'nin olmadığı bir yerde bir kimse kendi hakkını arayarak azimete başvurabilir. İster kafir olsun ya da müşrik olsun bir kimse adaletli olabilir ve iyilikle davranabilir. Nitekim Rasulullah aleyhissalatu vesselam necaşi için "O Adil bir  kimsedir oraya gidin" demesi konunun anlaşılması açısından önemlidir.

"Hilful fudul" denilen faziletliler paktı kafirlerce kurulmuştu ama onlar hep mazlumun yanında olmuşlardı ve Peygamberimiz bu kurumu onaylamıştı.

Dolayısıyla o zamanlar cahiliye toplumu olarak onlar müşrik iken  Peygamberimiz hanif dinine mensup olmasına rağmen, zalime haddini bildirme adına kurumu eylemleri ile desteklemiş ve icra etmişlerdir. 

Dolayısıyla burada bir Müslümanın kendi izzetini, şerefini, namusunu, malını ve mülkünü yada haksız cinayetleri her türlü kötülüğü ve tecavüzleri önlemek adına böyle yerlere tağutu ret ve inkar ederek ve istemeye istemeye gitmesinde bir sakınca olduğuna inanmıyoruz.

Nitekik Rasulullah aleyhisselam;

Ebu hureyre'den rivayet edilen hadiste "Müslümanlar arasında haramı helal, helali ve haram etmeyen sulh caizdir” demesi. Bureyde hadisinde Rasulullah aleyhissalatu vesselam "Senden Allah'ın hükmünü isterlerse sakın onları Allah hükmü ile değil! kendi hükümün ile tatbik et"  demesi. Yine aynı zananda Ebu Şureyh hadiside buna delildir;

Peygamberimiz aleyhi selam sana ne için abulhakem diyorlar? O, "Ey Allah'ın resulü onlar bir konuda ihtilaf ettikleri zaman bana gelirler ben de aralarında hüküm veririm ve iki tarafta razı olurlar." Peygamber Efendimiz aleyhisselam "Ne güzel" demesiyle onun o durumunu onaylanmıştır.

Mesela bunlardan Kureyş heyeti necaşi'ye gelerek cafer radıyallahu anh ve onun arkadaşlarının istemesi ile ilgili duruşmaya katılmaları buna delildir.

Yusuf Aleyhisselam mahkemede kendini savunuyor.

Yusuf Aleyhisselam'ın zina iftirasında kapının önünde efendisini karşılaşması ve hz Yusuf kafir bir toplumda kendini savunması, bu tağuti mahkemelerde kendini savunma ve kadının akrabasından birinin şahitlik etmesi ve hüküm vermesi buna delildir.

وَاِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ 

 “Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, o (Yusuf) doğru sözlülerdendir.” (Yûsuf, 27)

فَلَمَّا رَاٰ قَم۪يصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ اِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّۜ اِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظ۪يمٌ 

 Gömleğin arkadan yırtıldığını görünce (hanımına): “Şüphesiz ki bu, sizin tuzaklarınızdan biridir. Gerçekten sizin tuzağınız büyüktür.” demişti. (Yûsuf, 28)

 

Yusuf Aleyhisselam mahkemeye başvuruyor .

Bir zülmün, kötülüğün, iftiranın, haksızlığın ya da bir mağduriyetin giderilmesi adına tağuta başvurmanın küfür olmadığına delil yine Yusuf aleyhisselam'ın zindanda iken ayette ifade ettiği üzere 

 

وَقَالَ لِلَّذ۪ي ظَنَّ اَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْن۪ي عِنْدَ رَبِّكَۘ فَاَنْسٰيهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّه۪ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِن۪ينَۜ۟ 

 O ikisinden, kurtulacağını sandığı kişiye demişti ki: “Beni efendinin yanında an.” Şeytan ona (Yusuf’u) efendisinin yanında anma meselesini unutturdu. Böylece birkaç yıl daha (üç ile dokuz yıl arası) zindanda kaldı. (Yûsuf, 42)

Yusuf aleyhisselam kralın yakınlarından iki kişinin cezaevinde iken, onlardan birine "Efendi'nin yanında Benden bahset" diyerek burada kafir olan ve küfür kanunlar ile hükmeden mısır kralının başka dine mensup olmasına rağmen Yusuf aleyhisselam kendisini ona hatırlatarak, mazlum olduğunu ve haksız bir şekilde hapishaneye atıldığını bildirecek ve birini ona göndermekten hiç bir şey alı koymamıştır.

Muvahhid oluşunu koruyan bir kimse bir zararın, kötülüğün ya da mağduriyetin def edebilmesi adına red ve inkar ettiği tağutun mahkemesine başvurarak düştüğü bela ve müsibetten bir nebze dahi olsa hafifletmeyi araması, onun tağuta ibadet ettiği manasına gelmez.

 

Temyiz Mahkemesine Başvurmak Caizdir.

Bir kimse kendi itibarını ve konumunu korumak adına, kendisine atılan iftira ve suçlamalardan dolayı bir hak arayışına girerek kendisinin suçlu olmadığını ispatlama adına temyiz mahkemelerine başvurabilir. Velev ki bu kimse cezaevinde o suçtan dolayı cezası bitmiş olsa dahi.

Yusuf Aleyhisselam affedilmesine rağmen cezaevinden çıkmıyor ve kamuoyunda kendisini temiz çıkarmak adına temyiz hükmüne başvuruyor.

وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونٖي بِهٖۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ اِلٰى رَبِّكَ فَسْـَٔلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ الّٰتٖي قَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّؕ اِنَّ رَبّٖي بِكَيْدِهِنَّ عَلٖيمٌ

Kral “Onu bana getirin!” dedi. Elçi Yûsuf’a geldiğinde Yûsuf, “Efendine dön de sor ona, ‘Ellerini kesen o kadınların zoru neydi?’ Şüphesiz rabbim onların hilesini çok iyi bilir” dedi. (Yusuf:50)

قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ اِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِه۪ۜ قُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُٓوءٍۜ قَالَتِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ الْـٰٔنَ حَصْحَصَ الْحَقُّۘ اَنَا۬ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ وَاِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِق۪ينَ 

 (Kral) dedi ki: “Yusuf’u elde etmek istediğiniz zamanki durumunuz neydi/nedir sizin hikâyeniz?” Dediler ki: “Allah’a sığınırız. Biz onda hiçbir kötülük görmedik.” Aziz’in karısı da demişti ki: “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onu elde etmek istemiştim. Şüphesiz ki o, doğrulardandır.” (Yûsuf, 51)

Dolayısıyla muvahidliğini koruyan bir Müslüman, tağutun muhakemesine başvurması, kendisini savunması, affedilse yada cezaevinde çıksa bile temyiz kararı istemesi tekfir hükmünde değildir.

Kafirden yardım istenmesi  ya da ona Adalet sıfatını vermek kişiyi tekfire edilmesine neden olmaz. Buna örnek olarak Rasulullah Mut'im bin Adi'den yardım istemesini ve necaşi'nin "adaletli olduğunu" delillendirebiliriz.

Yine  Ebu şureyh hadisinden kendi kabilesinin ihtilafını çözme konusundaki hakemliği ve Peygamberimizin onu onaylaması ya da bir kimsenin başka bir kimseyi hakem tayin etmesi buna örnek verebiliriz.

Aynı zamanda kur'an'da "Karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız" ayeti buna dahildir. Çünkü bilindiği gibi kadın razı olacak hakemin seçmektedir. Eğer kadın ehli kitaptan ise bu kimse kafir bir hakem seçerek kendi ailesinin problemini konusunda o kimseyi hakem tayin edebilir. İşte bu gibi konularda tağutun mahkemesine başvurmak tağuta ibadet etmek değildir.

Dolayısıyla hiçbir nass'a ve ilme dayanmadan Mahkemeye başvurma yoluyla bir kimseyi tekfir edenler büyük belalara ve kötülükleri neden olmaktadırlar. Çünkü bu dolaylı olarak Yusuf Aleyhisselam'a hâşâ onu tekfir etmek manasındadır. 

Peygamber Efendimizin kadı şureyh için onun kendi kavminin problemlerini ihtilaflarını çözme konusunda kadı şureyh'e onaylaması tekfirciler için neyi ifade eder? Necaşi adaletli görüp sahabesini habeşistan'a hicrete gönderen Peygamberimize bir iftira olmuş olmuyor mu? 

Kur'an-ı Kerim'deki karı koca arasındaki problemin çözümü için aileden bir hakemin seçilmesi gibi bir ihtilafda ehli kitaptan olan bir kadın bir kafir hakem seçmesini kur'an müsaade ederken bize ne oluyor? 

 

Gürsel Gürbüz

 

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *