Bid’at Ehlinin Tehlikesi ve Onlara Karşı Tavrımız Nasıl Olmalı?
Bid’at Ehlinin Tehlikesi ve Onlara Karşı Tavrımız Nasıl Olmalı?
Bid'at hiç şüphesiz Kur’an'da ve Sünnette başka bir ifade ile dinde yeri olmayan sanki dindenmiş, sanki Allah emretmiş ve sanki Rasulullah aleyhissalatu vesellem bizzatı uygulamış demek suretiyle dine eklemeler, çıkartmalar ve şekil vermek suretiyle Allahın iradesine müdahale etmektir. Hiç şüphesiz bu din Allah'ın iradesi dışında olan ve Resulullah aleyhissalatu vessellemin yapmadığı tüm bid'at çeşitlerini red etmekle beraber büyük bir sapıklık olarak isimlendirmektedir.
Bid'at ehli yaptıkları bu müdahalelerle dini dizayn etmek, reformize etmek ve bununla beraber dini kendi çıkaranları doğrultusunda şekillendirmektir ve bu dünya ve ahirette büyük tehlike sebep olmaktadır.
Bid'at ehlinin karşı karşıya kaldığı tehlikeler nelerdir?
1- Bid'at ehlinin dünya'da işlediği tüm ameller ahirette kabul edilmez ve reddedilir. Nitekim Resulullah aleyhissalatu vessellem;
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
فَإِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ، وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَشَرَّ الْأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا، وَكُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ، وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ، وَكُلَّ ضَلاَلَةٍ فِي النَّارِ
“Kuşkusuz ki, sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır. Yolların en hayırlısı da Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yoludur. İşlerin en şerlisi ise sonradan uydurulan şeylerdir! Dine sonradan sokulan her şey bid’attır! Her bid’at sapıklıktır ve her sapıklık ta, ateştedir!” (Müslim 867, Nesei 3/188)
قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْاَخْسَر۪ينَ اَعْمَالًاۜ
De ki: “Size amel yönünden en fazla hüsrana uğrayanları haber verelim mi?” (18/Kehf, 103)
اَلَّذ۪ينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا
Onlar ki; dünya hayatındaki çabaları boşa gittiği hâlde, gerçekte iyi şeyler yaptıklarını sanırlar. (18/Kehf, 104)
Bid'atler çeşit çeşit olması hasebiyle kimisi küfre götüren ve kimisi harama götüren türden olması sebebiyle ister asli bid'at olsun ve ister izafi bid'at olsun tüm bu alanlarda yapılan söz ve ameli bid'atlar Allah tarafından kabul edilmez.
2- Bid'atler tevbeye etmeye engeldir: Bid’atleri dinden sayan ve dinde olduğuna inanan kimse kendisinde bunu meşru görür, bu kimse bu bid'adlari yapa yapa büyük bir günah işler, bunun yanlışlığını, kötülüğünü ve sapıklığını hiç aklından bile geçirmez. İşte bu nedenle bu bid'at ehli olan kimselerin tevbelerin kabul edilmemesi ve akıbetlerinin kötü bir sonuçla sonlandırılma korkusu vardır. Nitekim bir hadiste Efendimiz aleyhissalatu vessellem;
Allah bid'at sahibi kişilerin tevbesine engeller. (Hasen Silsiletul Ehadis's Sahiha)
3- Bid'atin bir diğer tehlikesi şefaatten mahrum olmasıdır. Resulullah aleyhisselatu vesselam'ın şefaati hak olmasına rağmen dinde bid'atlar çıkaran, dine kendi çıkarımlarıyla ibadetler ihdas edenlerin ahiret gününde Resulullah aleyhissalatu vessellemin şefaatine nail olamazlar.
Nitekim bir hadiste Efendimiz aleyhisselatu vessellem;
Ben sizden önce havuzun başında olacağım, sizden bazı kimseler bana gösterilecek, onları alayım diye davrandığımda benim yanımdan çekilip alınacaklar. Rabbim onlar benim ashabım diyeceğim. O da onlar senden sonra neler ihdas (Bid’at) ettiler bilmiyorsun diyecek. (Buhari)
Başka bir rivayette: Senden sonra neleri değiştirdiklerini bilmiyorsun diyecek. Ben de benden sonra değiştirenlere azap olsun azap olsun diyeceğim buyurmuştur. (Buhari)
4- Dinde olmayan bir bid’ati çıkarmak onunla amel edilen kimselerin günahlarını irtikap etmektir. Dolayısıyla dinde yeri olmayan bir bid'at çıkaranlar ve bu bid'atleri insanlara öğrettikleri ve yaydıkları kadar onunla amel eden kimselerin günahlarını da yüklenirler. Nitekim bir hadiste Allah resulü aleyhisselatu vesselam:
وَمَنْ سَنَّ فِي الإِسلاَم سُنَّةً سَيِّئَةً كَانَ عَلَيه وِزْرُهَا، وَوِزرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ بعدِه، من غير أن ينقُص مِن أَوزَارِهَم شيء».
Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey eksilmez. (Muslim)
Müslüman hiçbir bid'ate bulaşmaz o tamamıyla Rasulullah aleyhisselatü vessellemin pratik olarak uyguladığı sünnete tabi olan ve sünnetin zıttı olan her bid'atten beri olan kimsedir. Eğer birileri bunun tam aksini yapacak olursa, işte bu kimse başlattığı bu bid’atiyle günahı ve aynı zamanda bu bid'ati öğretip onunla amel eden kim olursa olsun aynı şekilde o günahtan payı alır.
Dolayısıyla bid'at ve her türlü bid'at ehli olanlardan beri olmak, uzak durmak ve buğz etmek durumundayız. Çünkü Efendimiz aleyhissalatu vesselam bid’ati en kötü şekilde zem etmiş ve bizi kendisinden sakındırmıştır. Nitekim efendimiz aleyhisselatu vessellem ilk bidatcilerden olan Haricilere hakkında şunu söylemiştir;
Okun yaydan çıkıp gittiği gibi dinden çıkarlar demiştir. (Buhari)
Çünkü onlar ilk bid'at başlatmaları sebebiyle Efendimiz aleyhisselatu vesselam onları bu yönüyle bid'atcilikle suçlamıştır. Hatta Resulullah aleyhisselatü vessellem Haricilerin en önemli bid'atını şu şekilde tarif etmiştir:
İslam ehli olanları öldürüp putperestleri bırakırlar onlara yetişebilirsen ad kavmini gibi öldüreceğim. (Buhari)
5- Bid'at sahibi lanet edilmeyi hak eden bir melundur. Bid'at ehlinin melun olmasının sebebi ifade ettiğimiz gibi dini eklemeler, çıkartmalar yapmak, dine müdahale etmek olduğu gibi aynı zamanda her çıkan bir bid'at rasulullah'ın sünnetini yok etmek ve unutturma girişimidir. Nitekim bir hadiste;
Kim bu işte bir şeyler ihdas ederse ya da ihdas eden birini barındırırsa Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti üzerine olsun. (Tirmizi)
6- Bid'at ehli züht görünümünde olan kimselerdir. Nitekim Allah resulü aleyhissalatu vessellem haricileri özelliklerini anlatırken şöyle diyor
Onların namazları yanında kendi namazınızı, oruçları yanında kendi orucunuzu azımsarsınız, okun yaydan çıkıp gittiği gibi dinden çıkarlar. (Buhari)
Bu hadis onların ne kadar da ibadette, kullukta, züht ve zikirde Allah'a ibadet ettiğini ama maalesef onların bi'adları sebebiyle aynı oranda Allah'tan uzaklaştığını ifade etmektedir. Bugün maalesef Haricilerin tam aksine karşısında olan Murci akidesine bağlı olan tarikatçılar aynı konuma gelmiş ve onlar da ibadet, zikir ve züht gibi özelliklere taşımakla beraber dinde olmayan bid'atları ortaya koymuş ve bunun sonucunda büyük yaralara sebep olmuştur.
7- Bidat ehlinin şahadeti kabul edilmez: Bid'at ehlinin bir diğer suçu onun dünyada şahitliğinin kabul edilmemesidir. Allah’a, rasulüne ve dine karşı yalan uyduran birinin şehadetini kabul edilmesi asla kabul edilemez. Bu yönüyle alimlerimiz bid'at ehlinin şahitliğini kabul edilmemiştir. Bu kimseyle ilişkiyi koparmamak, arkadaş olmamak ve gezmemek hiç şüphesiz bu kapsamdadır.
Alimler bid’ate davet eden kimselern şahitliğini kabul edilmez. Nitekim imam Nevevi şöyle demiştir: En ideal, en doğru ve dengeli görüş budur. Bu nedenle doğru yolda olan alimler bid'at davetçisi olanlardan tahric yapmamışlardır. (Nevevi şerhü sahih Müslim)
Bid'at ehlinden uzak durmak ve onlarla ilişkiyi kesmek hiç şüphesiz ki Rasulullah aleyhisselatu vessellemden varid olduğu üzere sahabeye uymaktır. Çünkü onlar bidatcilerle ilişkilerini kesmiş ve onlardan beri olduklarını ifade etmişlerdir.
Zaten Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ın heva ve hevesine tabi olan ve bid'atları meydana getirilen kimselerin varlığından bahsetmiştir, bu yönüyle biz bunlardan beri olmak ve uzak olmak durumundayız. Bu ayrılığımız ya da ilişkiyi kesmemiz onlara nasihat ya da sünnete davet etmemize engel olmamalı.
Dolayısıyla bir Müslüman asla bid'at ehli ile selamlaşmaz, onun mezarının başında durmaz, onu dost edinmez, onu terk eder ta ki kendisi hakk’a ve sünnete tabi olana kadar.
İmam Berhabi rahimullah şunları söylemiştir: Ashab-ı Kiram, Tabiin, Tebe tabiin ve Sünnet alimleri bid'at ehline düşmanlık gösterilmesi ve onlarla ilişkilerin kesilmesi konusunda İcma ve İttifak ederek bu görüşü sürdürmüşlerdir. (Age 1 227) Niteki;
وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۜ وَاِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرٰى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ
Ayetlerimize (alaya alma ve yalanlamayla) dalanları gördüğünde -başka bir söze dalıncaya dek- onlardan yüz çevir. Şayet şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra zalimler topluluğuyla beraber oturma! (6/En'âm, 68)
Dolayısıyla ibadetlerin kapsamında olan ve islam'a ait olmayan düşünceler, fikirler ve ibadet çeşitleri meydana getirenler hiç şüphesiz bid’atçilerdirler, bunların tüm söyledikleri reddedilir ve onlarla ilişkiler kesilir.
Alimin ya da davetçinin bid'at ehlinden uzak olması hiç şüphesiz dinin korunmasıdır, çünkü eğer bir kimsenin bid'atçı ile oturup kalkması onu meşrulaştırması, onaylaması ve avamın onlar nezdinde bid'at ehlinin kabul edilmesine sebep olacaktır.
Alimlerimiz heva ehli olan bid'atçilerden ilişkiyi kesme ve onlardan beri olma noktasında kendi hadis kitaplarında ve eserlerinde bununla ilgili bablar açmışlardır. Süneni Ebu Davud 4-198’de ''Heva ehlinden uzak durmak ve onlara buğz etme babı''
Yine bununla beraber İmam Nevevi El-ezkar sayfa 323'te ‘’Bid'at ve masiyet ehli kimseden uzak kalma babı''
Tabiinden Fudaylı bin İyad şöyle demiştir: Bid'at sahibi biriyle oturup kalkan kimseden sakının bid'at sahibi ile oturup kalkanlarakHikmet verilmemiştir. Bid'at sahibi olanla aramda demirden bir kale bulunması bana sevimli gelir. (El Hilye)
Dolayısıyla bid'at ehlinden beri olmak, onlarla ilişkiyi kesme,k onların sohbetlerinde bulunmamak ve hatta onların kitaplarını satmak bile haramdır. Bu yönüyle Biz bid'at ehli değil sünnet ehli ile beraber olmak ve dinin ikamesi uğrunda mücadele etmeliyiz.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ