Fıkıh: Namaz'ın Hükmü
Fıkıh: Namaz'ın Hükmü
Namaz İslam'ın beş şartlarından biri ve isra hadisesinde Allah’ın, Rasülüne ve ümmetine armağan ettiği bir ibadettir ki amelde beş ecirde elli sevaptır.
Namaz, Allah'a kulluğun, itaat ve teslimiyetin en büyük şiarı, ruhların ve nefislerin ıslah olması ve kendisi ile dua edilen, hidayet olunan en önemli vasıtadır. Namaz İslam’ın ve İslam ümmeti arasındaki takva, iyilik, yardımlaşma, dayanışma ve sosyolojik hayatın en önemli birimidir. Nitekim;
Enes b Malik radıyallahu anh'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir. Namazlar Rasulullah aleyhisselatu vessellem'in İsra'ya götürüldüğü gece elli vakit olarak farz kılındı. Sonra beş vakit olana kadar eksiltildi. Sonra ona: "Ey Muhammed söz benim nezdimde değiştirilmez. Bu beş vakit karşılığında sana elli vakit sevabı verilecektir" diye seslenildi. (Tirmizi Buhari)
Talha b Ubeydullah radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre bedevi bir arap, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi. Saçı başı birbirine karışıktı. "Ey Allah'ın Rasulü bana Allah'ın farz kıldığı namazı bildir" dedi. Rasulullah aleyhisselatü vessellem farz olan namazlar beş vakittir. Senin tatavvu/nafile olarak bir şeyler kılman müstesna buyurdu. (Buhari)
Abdullah İbni Ömer radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
بُنِيَ الإِسْلاَمُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّه وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّه، وَإِقَامِ الصَّلاَةِ، وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ، وَالْحَجِّ، وَصَوْمِ رَمَضَانَ
İslam beş temel üzerine bina edilmiştir. Allah'tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın resulü olduğunu şehadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek, beytullah hacetmek ve ramazan ayı orucunu tutmak (Müslim Buhari)
Efendimiz namazların hepsini kendisinin kıldığı gibi kılmamızı emretmiş. Nitekim:
وصَلُّوا كَمَا رَأَيتُمُونِي أُصَلِّي
Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öyle namaz kılın. (Muttefekun Aleyh)
Namazı Terk Etmenin Hükmü
İslam alimleri icma ile namazın farz olduğunu inatla terk eden ve inkar eden kimsenin kafir olduğu ve İslam milletinden çıkacağı konusunda icma etmişlerdir. Fakat namazın farz olduğuna inanmakla beraber namazı terk eden kimsenin hükmü hakkında alimler farklı görüşler sert etmişlerdir. Şüphesiz farklı görüşlerin sebebi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemden inkar ederek terk eden ile tembellikten dolayı terk edenin arasında fark gözetmeksizin namazı terk edene kafir adını veren hadislerin olmasıdır. Nitekim;
Cabir radıyallahu anh'ın şöyle dedi rivayet edilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhisselam şöyle buyurdu:
إن بين الرجل وبين الشرك والكفر ترك الصلاة.
İnsan ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır. (Muslim)
Bureyde radiyallahu anh dedi ki; Rasulullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyururken dinledim.
العهد الذي بيننا وبينهم الصلاة. فمن تركها فقد كفر.
Bizimle onlar arasındaki ahit namazdır. Kim onu terk ederse kâfir olur.
(Tirmizi)
Bu hadisler tetkik edildiğinde doğru olan buradaki küfür ile kast edilen müslümanın İslam milletten çıkarmayan küçük küfür olmasıdır. Dolayısıyla bu hadisler ile diğer hadisleri bir araya getirdiğimizde çıkan sonuç onun büyük küfür olmadığıdır.
Nitekim Ubada bin Samit radıyallahu anh'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhisselam şöyle buyururken dinledim: Allah beş vakit namazı kullarına farz kılmıştır. Kim bunları yerine getirir, haklarını hafife almaz, onlardan herhangi bir şey zayi etmezse, o kimsenin cennete gireceğine dair Allah'ın nezdinde bir ahdi bulunur. Her kimde onları yerine getirmezse onun da Allah nezdinde herhangi bir ahdi olmaz. Dilerse onu azaplandırır dilerse ona günahlarını bağışlar. (Tirmizi)
Dolayısıyla bu gibi hadisleri cem ettiğimizde namaz kılmayan kimsenin durumunu Allah'a havale edilmiş ve namazı terk eden kimsenin büyük küfür yada büyük şirk değil küçük şirk ve küçük küfür işlenildiği sonucu çıkmaktadır. Allah büyük şirki asla affetmeyeceğini beyan etmiştir. Nitekim;
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَع۪يدًا
Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun (şirkin) dışında kalanları dilediğine bağışlar. Kim de Allah’a şirk koşarsa (geri dönüşü zor) uzak bir sapıtmayla sapıtmış olur. (Nisâ, 116)
Huzeyfe b Yaman radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; İslam bir elbisenin değişik renkleri silinip gittiği gibi silinecektir. O kadar ki oruç, namaz, hac ve sadakanın ne olduğu bilinmeyecektir. Yüce Allah'ın kitabı üzerine bir gecede yürünülecek ve yeryüzünde ondan bir ayet dahi kalmayacaktır. İsanlardan bir kesim geriye kalacak oldukça yaşlı başlı kimseler diyeceklerki, biz babalarımızı şu sözü söylerken yetiştik. Onlar la ilahe illallah diyorlardı. Bu sebeple biz de onu söylüyoruz. Bunun üzerine Sıla ona (Huzeyfe’ye) peki onlar namazın, orucun, haccın ve sadakanın ne olduğunu bilmedikleri halde La İlahe İllallah'ın onlara ne faydası olacaktır? Huzeyfa ondan yüz çevirdi. Sıla ona bu sözleri üç defa tekrarladı. Huzeyfe'de her seferinde ondan yüz çeviriyordu, sonra üçüncüsünde ona yönelerek Sıla bu söz onları cehennem ateşinden kurtaracaktır. Dedi üç defa tekrarladı. (Sahih İbni Mace)
Mezheplerin Namazı Terk Edenleri Kimseler Konusundaki Görüşleri
- Hanbeli: Namazı terk eden kişiyi tekfir eder. Onların tekfir etmesinin temel sebebi sahabelerden gelen rivayetlerin sahih olması sebebiyledir. Hz Ömer, İbni Abbas, İbni Mesud, Muaz, Cabir bin Abdullah ve Ebu Derda radiyallahu anhum bunlardandır. Tüm bu sahabeler küfrü nedeni ile namazı terk edenin öldürülmesi gerektiğini söylemişlerdir.
- Maliki ve Şafii: Bazı sahabeler ise namazı terk eden kimseleri tekfir etmemekte ve tevbeye davet edilmeli eğer tevbe etmez ise Maliki ve Şafi mezhebine göre öldürülür. Nitekim bunların delili;
وَالْفِتْنَةُ اَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِۚ
Fitne/şirk öldürmekten daha beterdir. (Bakara, 191)
- Ebu Hanife: Namaz kılmayan bir kimsenin kafir olmadığını ve öldürülmemesi gerektiğini söyleyerek fasık der. Kendisine tazir cezası uygulanır ve namaz kılana kadar hapsedilir.
Namaz Kimlere Farzdır?
Namaz akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olan her Müslümanın kendisiyle sorumlu olduğu farz bir ibadettir.
Nitekim Ali radıyallahu anh Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu bize nakletmiştir.
"رُفِعَ الْقَلَمُ عن ثلاثة: عن النائم حتى يَسْتَيْقِظَ، وعن الصبي حتى يَحْتَلِمَ، وعن المجنون حتى يَعْقِلَ".
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Üç gruptan kalem kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından." ( Tirmizi)
Dolayısıyla namazı kılmayanlar Allah ve Rasulünü inkar eden kafirler, aklı olmayan deliler ve hayatı son bulmuş ölüler dışında iman eden herkes üzerinde farz olan bir ibadettir.
Hemen şunu ifade edelim ki bir çocuğun anne ve babası mutlaka çocuğa namazı emretmesi gerekir. Çünkü bu vaciptir. Her ne kadar küçük çocuğun namaz kılması farz olmasa da namaz kılmaya alıştırılması gerekir.
Nitekim Amr bin Şuayb babasından o'da dedesinden dedi ki; Rasulullah sallallahu aleyhisselam şöyle buyurdu: Çocuklarınız 7 yaşında oldukları vakit namaz kılmalarını emredin 10 yaşında oldukları halde kılmazlarsa onları dövün ve yataklardan aralarını ayırın. (Abu Davud Ahmed)
Hangi Vakitlerde Namaz Kılınır?
Cabir bin Abdullah radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre Cebrail aleyhisselam Resulullah aleyhisselatu vessellem'e gelerek kalk ve namaz kıl dedi. Güneş batıya doğru kayınca öğle namazını kıldı, daha sonra ikindi vakti geldi ona gelerek kalk ve namaz kıl dedi, o da her bir şeyin gölgesi kendisi kadar olduğu vakit ikindi namazını kıldı, sonra akşam vakti ona gelerek kalk namaz kıl dedi, o da güneş battığında akşam namazını kıldı sonra yatsı vakti ona gelerek kalk ve namaz kıl dedi, o da şafak güneş battıktan sonraki kırmızılık kaybolunca yatsı namazını kıldı, sonra tan yeri ağarınca ona geldi ve kalk namaz kıl dedi, o da tan yeri aydınlandığında ya da Fecir çıktığında sabah namazını kıldı. (Sahih Ahmed)
Bu be buna benzer onlarca Mütevatir hadislere göre namaz beş vakittir. Bunlar;
1- Öğle Namazı: Vakti güneşin zevalinden batıya doğru kaymasından başlar her şeyin gölgesi bir misli oluncaya kadar devam eder. Nitekim;
Resulullah aleyhisselam öğle namazını güneş batıya doğru kayınca kılardı. (Müslim)
2-İkindi namazı her şeyin gölgesi bir misli olduğu zamandan başlar güneşin batımına kadardır. Fazla sıcak olduğunda ikindi namazını serin vakitlerde kılmak müstehaptır. Nitekim;
Sıcak şiddetli ise namazı serin vaktinde bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti cehennemin kaynamasındandır. (Müslim)
Bununla beraber Resulullah aleyhisselam ikindi namazını erken kılmıştır. Nitekim Enes Resulullah aleyhisselam ikindi namazını güneş yüksekte ve diri iken kılardı dedi.
İkindi namazını bilerek kaza etmek günahtır. Nitekim hadislerde;
İkindi namazını kaçıran adeta ailesini ve malını kaybetmiş gibidir. (Müslim)
3- Akşam Namazı: Vakti güneşin batımından başlar şafak batımı sonrası kırmızılık kayboluncaya kadar devam eder. Nitekim;
Rasulullah aleyhisselatu vesellem: Akşam namazının vakti şafak kaybolmadıkça devam eder. Buyurmuştur. (Müslim)
Akşam namazını erken kılmak müstehap onu geciktirmek ise mekruhtur. Nitekim Rasulullah aleyhi selam bir hadislerinde: Ümmetim akşam namazını yıldızlar birbirine girinceye yani gökte yıldız görülmeleri çoğalıncaya kadar geciktirmedikleri sürece hayır ile yahut fıtrat üzere kalmaya devam edecektir. (Ebu Davud Sahih Hasan)
4- Yatsı Namazı: Vakti şafağın kayboluşundan itibaren başlayıp gece yarısına kadar devam eder. Nitekim: Resulullah aleyhisselatü vessellem yatsı namazın vakti gece yarısına kadar devam eder. Buyurmuştur. (Müslim)
Eğer zorluk söz konusu değilse yatsı namazını geciktirmek müstehaptır. Nitekim;
Ayşe annemiz dedi ki; Bir gece Rasulullah aleyhisselam büsbütün geçinceye kadar yatsı namazını geciktirdi. Hatta mescittekiler uyudu sonra çıktı. Namaz kıldı ve şöyle buyurdu; Şüphesiz ki yatsının vakti budur, ancak ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım bu vakitte kıldırır ve kılınmalarını emrederdim. (Müslim Sahih)
5- Sabah/Fecr Namazı: Bu namazın vakti tan yerinin ağrımasından başlayıp güneşin doğuşuna kadar devam eder. Nitekim Rasulullah aleyhisselatu vessellem; Sabah namazının vakti tan yerinin ağrıması ile başlar güneş doğana kadar devam eder. Buyurmuştur. (Müslim)
Sabah namazının ilk vaktinde erken kılınmak müstehaptır. Nitekim; Aişe radıyallahu anha şöyle dediği rivayet edilmiştir. Mümin hanımlar örtülerine sarmalanmış oldukları halde sabah namazına gelir. Rasulullah aleyhisselam ile birlikte namaz kılar sonra da namazı kılar kılmaz geri dönerlerdi. Etraf iyice aydınlanmadığından ötürü de kimse onları tanımazdı. (Buhari)
Namaz hangi vakitte kılınırsa kılınsın o vakitten çıkmadığı sürece kılınan namaz sahihtir. Velev ki namaz ortasında başka bir vakit gelse dahi. Nitekim bir hadiste Resulullah aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
Her kim güneş doğmadan önce sabah namazının bir rekatına yetişirse sabah namazına yetişmiş olur. Her kim güneş batmadan önce ikindi namazının bir rekatına yetişirse ikindi namaza yetişmiş olur. (Buhari)
Vaktinden Kılınmayan Namazların Kazasının Hükmü
Bir kimse uyku yada unutkanlık gibi sebeplereden dolayı namazı kılmaması hemen hatırladıkdan sonra kılması gerekir.
Resulullah Aleyhisselam şöyle buyurdu; Her kim bir namazı kılmayı unutur yahut uykudayken geçirirse o namazın kefareti onu hatırladığı vakit kılmasıdır. (Sahih Müslim)
Kasten Vakti çıkıncaya kadar ya da hayatında kasten namazı terk eden kimsenin namazının kazasına gelince bu bugün bununla ilgili iki farklı görüş vardır.
Birinici Görüş: Namazı kasten terk eden kimsenin namazı kaza etmemesidir.
Bilerek kasten namazı terk eden kimsenin namazı iade etmesine gerek yoktur demelerinin temel sebebi, namazın vakti çıkana kadar yada kasten terk eden kimsenin terk ettiği bu namazı kaza etmesi vacip olsaydı Allah, Resulüne belirtir, unutmaz ve açıklamasını yapardı demeleridir.
وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّاۚ
Rabbin unutan değildir. (Meryem, 64)
Bu görüştekiler Kur'an ve sünnetin getirmediği bir şer'i hükmün batıl olduğunu söylemişlerdir.
İkinci Görüş: Madem namazı kasten terk ekmek küçük küfür ve kişiyi islam milletinden çıkarmıyor ve bu namazın farz olduğuna iman ediyorsa kişi pişmanlık duymak suretiyle bilerek daha önce kılmadığı namazları kılabilir demişlerdir. Çünkü bu kimse namazı bilerek terk etmiyordu ve racih görüş onun müslümanı oluşuydu. O halde onun için sorumluluk devam etmektedir.
عن عمر بن الخطاب رضي الله عنه قال: قلت: يا رسول الله، إني كنت نَذَرْتُ في الجَاهلية أن أعتكف ليلة -وفي رواية: يومًا- في المسجد الحرام ؟ قال: «فَأَوْفِ بِنَذْرِكَ».
Ömer b Hattab radıyallahu anh anlatıyor: Bir keresinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem'e: Ya Rasûlallah! Ben cahiliye devrinde Mescid-i Haram’da bir gece başka bir rivayette bir gün itikaf etmeyi nezretmiştim/adamıştım, ne yapayım? diye sordum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de: Adağını yerine getir. buyurdu. (Sahih Muttefekun Aleyh)
Cahiliye döneminde Ömer radıyallahu anh Adak adaması ve bu adağı geciktirmesi sebebiyle bu adağı Resulullah'ın yerine getirmesini istemesi nasıl ki bir sorumluluksa namaz ise bu adaktan daha mühim ve önemli bir farz olması hasebi ile yerine getirmesinin daha evla olduğudur. Demişlerdir.
Namaz Kılmanın Yasaklandığı Kerahat Vakitler
Efendimiz aleyhisselatu vessellem bizlere namaz kılmayı ya da ölülerimizi gömmeyi yasakladığı üç vakitleri bildirmiştir.
Ukbe b Amr radıyallahu anh Rasulullah aleyhisselam'dan şöyle rivayet etmiştir; Güneş aydınlığını etrafa yayarak doğduğu vakitten itibaren yükselinceye kadar, öğle vakti güneşin dimdik olduğu vakitten itibaren, güneş batıya doğru meyledinceye kadar ve güneş batmaya doğru meylettiğinden itibaren batıncaya kadar. (Müslim Sahih)
Bu üç kerahat vaktitlerinde namazı kılmayanlar bu vakitlerde namazlarını hemen kılarlar.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ