Hadislerin Tedvin Edilmesi
Hadislerin Tedvin Edilmesi
Hadislerin Tedvin edilmesi sağlıklı bir şekilde ister şifahi ister kitabet/yazılı ister amel etmek suretiyle sahabe, tabiin etbau tabin ve sonraki nesiller bu dinin diğer yarısı olan hadisleri bize getirmişlerdir. Hiç şüphesiz bu hadislerin tedvin edilmesinde rol oynayan bu takva ehli ve muhlis müslümanlar bütün şartlara riayet ederek hadisleri uydurmalardan ayırmışlardır. Nitekim onlar bunu yaparken şu iki ayeti dikkate alarak yapmışlardır
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ
Ey iman edenler! Fasık biri size bir haber getirdiğinde, onu (iyice araştırıp doğru olup olmadığını) açıklığa kavuşturun. Ta ki bilmeden bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmayasınız. (49/Hucurât, 6)
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لًا
Bilgin olmayan şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp (gördüğünden, duyduğundan, niyetlenip azmettiğinden) bunların hepsinden sorumludur. (17/İsrâ, 36)
Bugün ideolojik dinlerin kendilerine verdiği fırsatla fitne yayan hadis inkarcıları acaba o insanların bu ayetlerden habersiz ve gafil olduklarını mı zannediyorlar? Halbuki onların doğruluğu, akidelerinin paklığı ve dürüstlüğü bu hadis inkarcılar karşısında üstün olduğu herkes tarafından bilinen bir husustur.
Nitekim Allah Resulü başka bir hadiste: Kim bile bile bana isnat ederek yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın. (Ahmed, Buhari)
Yukarıdaki nasları kendileri için emir telakki eden bu alimlerimiz Allah resulü aleyhisselatu vesselam'ın hadislerine atılacak her türlü iftira ve yalan isnatlara karşı hadis usulünü geliştirerek, Allah'ın tevfik ve yardımıyla Resulullah'ın öğretilerini bize getirmişlerdir.
Zaten hadisleri sahabe, tabiin ve sonraki nesillerin pratik bir şekilde uygulamaları ve bunu hayatlarında yaşamaları, hükmetmeleri, amel etmeleri, kitabet olarak yazılmasının varlığı söz konusu olmuştur. Nasıl ki herhangi bir toplumun örf ve kültürü her ne kadar yazılı olmasa da pratik olarak yaşanması nesilden nesile gelmesine sebep olup kaybolmuyorsa işte Rasulullah'ın hadis ve sünnetleri bir pratik hayat olarak nesilden nesile gelmiştir.
Muarızlanmış şöyle bir iddia ortaya atabilirler! Onlar derler ki; Rasulullah'ın hadislerinde varit olduğu üzere hadisleri yazmayı yasakladı, o halde neden hadisleri bu kadar önemsiyorsunuz? Biz onlara cevaben deriz ki; Yasaklamasının hikmeti Kur'an'ı öğretilerin anlaşılması, Allah'ın kelamının iliklere kadar sinmesi, hadislerin Allah'ın kitabıyla karışmaması ve aynı zamanda nakledilen hadislerdeki ehemmiyet ve titizliğini göstermek ve mü'minlerin ayetler ile hadisleri ayırt edebilecek bir olgunluğa ulaşması sebebiyle kısa bir süreliğine yasaklama söz konusudur. Halbuki Rasulullah aleyhissalatu vesellem başta komşu devlet başkanlarına mektup yazması, vali ve komutanlara talimat vermesi, Hudeybiye antlaşması, Medine anayasa vesikası ile ilgili yazılar yazması yine bununla beraber sahabeden Abdullah bin Amr bin As hadis kitabı olan Es-Sahifetu’s Sadıka'sında toplaması yine Yemenli Ebu Şah Resulullah'tan hutbe yazdırmasını isteyip vermesi yine bununla beraber Resulullah bazı sahabelere Ali, Amir bin Hazm gibi sahabeye hadis yazması konusunda izin vermesi bir bütün ve tamamı ile yasaklamamıştır.
Şu ilginç ayrıntıya da dikkat çekmek istiyorum ki. Bu hadis ve sünnet inkarcıları neden peki inkar ettikleri hadisi bize delil getirerek Rasulullah hadisleri yazmayı yasaklamadı mı? hadisini bize delil getiriyorlar. İşlerine geldiklerinde hadisi alıyorlar işlerine gelmedi mi almıyorlar! Bu onların cehaletlerine delili olmaz mı?
Sahabe karşılarında bir resule bir peygambere inandıklarını çok iyi biliyorlardı. İşte bu sebeple sahabe Rasulullah'tan bilgi almaya son derece arzulu ve son derece dikkatli idi. Nitekim Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhu şöyle söylüyor: Onlar başlarına birer kuş konmuşçasına dinlemekteydiler. (Buhari)
Resulullah efendimiz hayatta iken bütün sahabe bir anda Resulullah’ın dersi ve ilmi meclislerinde bulunmuyorlardı, derslerde bulunanlar Resulullah'tan öğrendiklerini diğer sahabeleri öğretiyor ve diğer sahabelerde aynı diğerleri gibi onunla amel ediyorlardı.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ