İsim ve Sıfat Tevhidi
İsim ve Sıfat Tevhidi
İsmin çoğulu olan ‘esma' ve en güzel anlamındaki ‘hüsna' Allah'ın en güzel isimlerini ifade eder. Kur'an ve ve sünnette gelen Allah'ın en güzel isimler, bize rabbimizi tanıtma, niteliğini ve ilahi özellikleri öğretmekle beraber kulluğu ve ibadeti’de bize gösterir.
İsim ve sıfatlar, Allah'ın niteliğini ve rabbani özelliklerini belirtme noktasında Allah'a ait ilahi vasıflardır. Kulların Allah'ı bilmesi, tanıması ve ilahlığının anlaşılmasını sağlayan en önemli unsur, Allah'ın isim ve sıfatlarını bize tanıtan nitelikler ve vasıfları vardır. İşte bu Tevhid'in rükunlarının üçüncüsü olan isim ve sıfat tevhididir.
Örneğin; Allah'ın Eş-şari olması onun kanun koyucu, Allah'ın Er-rahman olması kullarına rahmet etmesi, Allah'ın Ğafur olması kullarını affetmesi, Allah'ın Ğâlık olması onun yaratması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu ve buna benzer isim ve sıfatlar yalnız Alahındır. Kimse bu özellikte Allaha ortak olamaz. Çünkü bu gibi özellikler ilahidir ve kullara düşen bu özellikleri bilmek suretiyle Allah'a teslim olmalarıdır.
وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ٓي اَسْمَٓائِه۪ۜ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimlerinde ilhada/eğriliğe sapanları (kendi hâllerine) bırakın. Yaptıklarının cezasını göreceklerdir. (A'râf, 180)
Allah'ın 99 ismi vardır ve bu isimlerin öğrenilmesi, ezberlenmesi ve amel edilmesi emredilmiştir. (Tirmizi)
Hiç şüphesiz Allah'ın isimleri 99 isimle sınırlı değildir. Bunun dışında hadislerde Allah'a ait isim ve sıfatları vardır.
Allah'ın Zatı ve Fiili Sıfatları Nelerdir?
1- Allah'ın Zati Sıfatları; Ezelden beri kendisiyle muttassıf olduğu ve Allah'ın kendisinden/zatından ayrılmayan konuşma, işitme, hayat, görme, ayak, yüz ve el gibi sıfatlar Allah’ın zati sıfatlarıdır.
Allah'ın zatında bir olmasının anlamı, Allah'ın zatında hiçbir yönden hiç bir varlığa benzememesi, diğer varlıkların da kendi zatlarında hiçbir şekilde Allah'a benzememesini ifade eder. Allah zatıyla parçalardan, uzuvlardan, yerden, mekandan, zamandan, sınırdan, cisim, şekil ve mahlukata ait her şeyden uzak ve yücedir. Allah'ın zatının mahiyeti aklın, mantığın, bilimin ve yeteneğimizin idrak edemeyeceği şeylerdir. Dolayısıyla aklımıza neyi hayal edersek edelim, O aklımıza gelen şey Allah olmayacaktır.
وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ
“Hiçbir şey O’nun dengi değildir.” (ihlas:4)
2- Allah'ın Fiili Sıfatları; Allah'ın razı olması, yaratması, sevmesi, gazaplanması, gülmesi ve iyilik etmesin gibi. Bu sıfatlar mükemmel, kusursuz ve Allah'ın zatına layık olması ve hepsinin kadim, başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur.
لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)
Allah’ın fiillerinde bir olması ve hiçbir mahlukun fiiline benzememesi anlamına gelir. Hiçbir mahlukun fiilleri de asla Allah'ın fiillerine benzemez. Allah dilediğini yapar, dilediğiniz seçer ve kimse onu sorgulayamaz. Çünkü Allah, El-Failul Muhtardır. Allah dışında tüm varlıkların fiilleri, sınırlı, kusurlu ve eksiktir. Allah’tan başkası bu mükemmel sıfatlarla vasfedilmez. O dilediğini yapar, mahlukatı idare eder ve istemedikçe hiçbir şey olmaz.
Allah’ın Fiilleri’nin Mahlukata Etkisi;
Allah'ın fiillerinin her ne kadar mahiyetini idrak edemezsekte, onun ilahi fiillerinin etkisini görürüz.
Örneğin; Allah'ın fiillere etkisi ise onun mahlukatları yaratmasıdır. Güneşi, ayı, yıldızı ve buna benzer tüm varlıkları yaratması, onun mükemmel sıfatlara ve fiillere sahip olduğunu ispatlar.
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِه۪ۜ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا۟
Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O’na ibadet/kulluk yap ve ibadetinde sabırlı ol. O’nun adıyla anılan/O’na denk birini bilir misin? (Meryem, 65)
Allah'ın sıfatları ne zatından ayrıdır ne de zatının kendisidir. Onun zatına layık, ezeli ve ebedidir. Ondan asla sonradan meydana gelen bir sıfat bulunamaz, o mükemmel, onda artma ve eksilme söz konusu olamaz.
Allah'ın bazı isim ve sıfatlarını lafzi açıdan mahlukata verilebilir. Fakat Allah için kullanılan mana ile mahlukat için kullanılan manalar arasında benzerlik asla yoktur. Allah'ın isimleri tevkifidir (Vahiyle Bilinebilir). Sadece Kur'an ve sünnetten öğrenebildiğimiz kadarla yetinebilir, bu konuda akıl, mantık, bilim ve yorum yapılamaz. Çünkü ne akıl ve ne de bilim bu konuda yetkisi yoktur. Bu sebeple kur'an ve sünnette bildirilen isimleri eksiltme ve artma yapmadan olduğu gibi kabul etmek gerekir.
Hiçbir mahlukat Allah'ın zatını, isimlerini, sıfatlarını ya da fiillerini aklıyla ve yeteneğiyle idrak edemez ve mahiyetini hayal edemez. Aklımıza ne gelirse gelsin o asla Allah değildir. O mükemmel ve kusursuz olandır.
وَلَا يُح۪يطُونَ بِه۪ عِلْمًا
Onlar, ilim yönünden O’nu kuşatamazlar. (Tâhâ, 110)
Selim Aklın Kabul Ettiği Allahın Vacip Sıfatları;
İnsan aklı hiç bir sapık ve batıl düşüncelerden etkilenmeden selim bir akıl ile Allahın zatını ve fiillerini kevni/yaratılmış tüm varlıklarda muşahade etmek suretiyle kabul eder.
1- Allah'ın vacibül vücud olması; Allah'ın varlığının zorunlu olması, akıl onun yokluğunu asla kabul edemez.
2- Allah'ın zatında, isim, sıfat ve fiillerinde tek olması; Hiçbir mahluka benzememesi.
3- Allah'ın Kadim olması; Allah'ın bir başlangıcı yoktur. Allah zatıyla hep vardır.
4- Allah'ın Baki olması; Allah hep vardır ve asla yok olmayacaktır.
5- Allah'ın Kaim bi nefsihi olması; Allah'ın hiçbir şeye muhtaç olmaması, fakat bütün varlığın ona muhtaç olması.
6- Muhalif-ün Lil Havadis olması; Bunun manası Allah'ın varlıklara hiçbir yönde asla benzememesi, Allah zatı, isimleri, sıfatları ve fiilleri ile hiçbir varlığa benzemediği gibi hiçbir varlık da ona benzemez.
7- Allah'ın El-Alim olması; Allah'ın her şeyi olmuş, olacak olanları, gelecek ve geçmiş her şey en ince ayrıntısıyla bilen olması ve hiçbir şey ona gizli kalmaması.
8- Allah’ın Murid olması; Kainatta her şey Allah'ın dilemesiyle olmaktadır. Allah dilemeden hiçbir şey olmaz. O faili muhtardır. Yani dilediği olur ve dilemedikçe hiç bir şey olmaz.
9- Allah'ın Kadir olması; Allah'ın her şeye gücü yetmesi ve hiçbir şey onu aciz bırakamaz. O yardıma muhtaç duymadan dilediği şekilde yapandır.
10- Allah'ın Hayy olması; Allah'ın mükemmel hayat sahibi olması mahlukatın gerek ve ihtiyaç duyduğu şeylere asla bağlı ve muhtaç değildir ve o asla ölmez.
11- Allah'ın Sem'i olması; Allah herhangi bir alete, araca ya da organa ihtiyaç duymaksızın her şey en ince ayrıntısıyla duymasıdır.
12- Allah'ın Basir olması; Allah hiçbir organ, araca ve alete ihtiyaç duymadan en ince ayrıntısıyla görendir.
13- Allah’ın Mütekellim olması; Allah zatına layık mütekellim kelam sıfatı vardır. Kelam sıfatı harf ve sesden oluşmaz ve hiçbir yönde mahlukatın kelamına benzemez.
Allah İçin İmkansız Olan Sıfatlar;
Bunlar sıfatların zıttı olan Allah'ta asla bulunmaması gereken sıfatlarlardır. Selim akıl böyle sıfatların Allah'tan bulunmasını asla kabul etmez. Bu sıfatlar Allah için imkansız olan sıfatlar denir. Dolayısıyla Allah'a layık olmayan ve onun için imkansız olan sıfatlar vardır;
Örnek; Hâşa Allah'ın muhtaç olması, Allah'ın aciz olması, Allah’ın cahil olması.
İşte Allah bunlardan münezzehtir. Bunlar asla Allah'a verilemez. Çünkü acziyet, muhtaçlık ve cehalet ifade eden sıfatlar yalnız kusurlu olan varlıklara ait olan özelliklerdir. Mükemmel kusursuz ve her şeyin rabbi olan Allah için bunlar asla söz konusu bile olamaz.
Tefvid Nedir?
Allah'ın müteşabih olan sıfatları konusunda ayet ve hadislerden varit olan isim, sıfat ve fiillerinin manasını Allah'a havale edilmesidir. Selef Alimlerimiz Allah'ın sıfatları konusunda Tefvid metodunu benimsemiş ve onu isim sıfatları konusunda bir ilke olarak kabul etmişlerdir.
İmam Ebu Hanife'nin Tefvid görüşü ile ilgili şöyle demiştir; Allahu Teala'nın kelamı vardır, bizim kelamımız gibi değil, işitir bizim işitmemiz gibi değil, kelamı harf ve aletlerle değil, harfler mahluktur ama Allah'ın kelamı mahluk değildir. Allah vardır ama hiçbir varlığa benzemez. Allah hakkında var demek yani cisim, cevher, araz, had, sınır, bir eşi, misli ve benzeri olmaksızın var demektir. Kur'an'da zikrettiği üzere yed, vech ve nefis diye sıfatları vardır. Kur'an'ın zikrettiği yed, vech ve nefis gibileri onun keyfiyetsiz sıfatlarıdır. Yed sıfatı kudret veya nimet de denilemez. Çünkü burada sıfat iptal olunur, bunları kaderciler ve mutezilenin görüşüdür. Lakin Yedullah demek onun bir sıfatıdır ve keyfiyetsiz aynı şekilde Allah'ın rızası ve gazabı da onun keyfiyetsiz birer sıfatıdır. (Fikhul Ekber 26)
Allah’ın İsimleri ve Sıfatları Tefvikidir;
Kur'an ve sünnette zikri geçmeyen isimler Allah hakkında kullanılamaz. Sıfatlarda, fiillerde veya medh/övülen isimlerinden alınan isimlerin cumhur'un yanında tercih edilen görüşe göre uluhiyet ve rububiyetin kemal'inden noksan sıfatlarla nitelendirilmesini vehmedileceğinden dolayı, Allah hakkında Kur'an ve sünnete geçmeyen lafızları kullanmak caiz değildir. Alimlerin Allah'ın isimlerinin tevkifidir sözündeki kastettikleri budur.
Allah’ın İsimleri Temelde İki Görüş Üzeredir.
1- Allah'ın isimlerinin vahye dayalı yani tevkifi olması,
2- Bir insanın caiz olmayan yöntemle kıyas ve akıl ile Allah'a isim vermeleri.
Ehli sünnet alimlerimiz; Allah'ın isimlerinin ve sıfatlarının tevkifi olduğunu söylemişlerdir. Dolayısıyla Allah'ın Kur'an ve sünnete geçmeyen herhangi bir isimle isimlendirilmesi veya bir vasıfla vasıflandırılması caiz değildir. Bu hususta akıl ve kıyasın hiçbir geçerliliği yoktur.
- Bağdadi; Allah'ın isimleri ve sıfatlarının kaynağı şeriattır. Ümmetin icması, akıl, bilim ve kıyas yolu ile Allaha isim verilemez.
- İmam Eş'ari ve Eşarilerin çoğunluğu ve bağdatlı mutezililer bu görüştedir.
- İmam Gazali isimlerin tevkifi olduğunu söylemiş ama sıfatların böyle olmadığını söylemiştir.
- Basralı Mutezilelere göre ise Allah'ın isimleri tevkifi olmadığı görüşündedirler. Onlara göre akıl kabul ettikten sonra Allahı bir isimle isimlendirimede bir sakınca yoktur. Bunlar Allah'a kıyas yoluyla isim vermenin caiz olduğunu söylemişlerdir.
- Ehli Sünnet Alimleri; Allah'ın isim ve sıfatlarının tevkifi olup Allah'ın hakkında ancak hatadan uzak Kur'an ve sünnette geçen isim ve sıfatların kullanılabileceği görüşünü serd etmişlerdir. Bu en doğru olan görüştür.
Allah’ın İsim ve Sıfatları Konusundaki Esaslar;
1- İsim ve sıfatlar; Teşbih, tecsim, tağyir, tevil, ta'til tekyif ve tahrif yasaktır.
2- Allah'ın vahdaniyeti; Allahı birleyen ve şirkten tenzih eden isim ve sıfatlar vardır. Bunlar; Aliy, vahid, vitir ve kafi gibi isim ve sıfatlardır.
3- Sebebiyet, illet yada malum; Allah dışında her şeyin onun eseri ve yapısı olduğunu ifade eden isim ve sıfatları vardır. Allah'ın Alim, Kadir, Seyyid, Celil, Bedi, Halık, Melik ve Cabbar gibi isimleri örnek verilebilir.
4- Allah'ın her her şeyden tenzih etmek; Yeryüzünü, gökyüzünü ve tüm varlıkları idare ve tasarruf ettiğini ifade eden isim ve sıfatları vardır; Allah'ın El-Kayyum, Kerim, Sabır, Rauf, Samet, Hamid, Mevla, Muiz, Muzil, Muhsin, Mumit gibi isim ve sıfatları vardır.
İsim ve Sıfatları Konusunda Başlıca İlkeler;
1- Sıfatları ayet ve hadislerde geldiği gibi kabul ve ispat etmek.
2- Onlara keyfiyet kazandırmadan iman etmek.
3- Sıfatlar konusunda eksi ya da ilave yapmamak.
4- Sıfatlarla ilgili sadece ayet ve hadislerden gelen hükümlere göre konuşmak.
5- İsim ve sıfatları her türlü kusurdan tenzih etmek.
6- Sıfatları teşbih/benzetme yapmadan kabul etmek.
7- Sıfatları yorumlayarak tahrif etmemek.
8- Allah'ı sıfatlarını temsiliyetini reddetmek.
9- Sıfatları Ta’til/İptal) etmemek.
10- Sıfatları Tevil/Yorum etmemek.
11- Sıfatları Tağyir/Değiştirmemek.
12- Sıfatlara Keyfiyet/Nasıllık kazandırmamak.
13- Sıfatları konusunda sorgulamamak ve sükut etmek.
Ahmed b. Hanbel, sıfatların mecazi olmayıp hakiki olduğunu, bu tür yorumlar yapanların bidat işlemiş olacaklarını savunur. (Ebu Bekir Ahmed b. Muhammed el-Hallal, el-Akide)
Allah Resulü aleyhisselam sahebeye isim ve sıfatları öğretirken onlar bunları geldiği gibi iman ederek, nasıllığını ve niceliğini araştırmıyorlardı. Dolayısıyla sahabeler hiçbir şekilde sıfatları keyfiyetini öğrenme noktasında soru sormamış ve bu soru imam Malik'in ifadesi ile bid’attır.
İsim ve sıfatların en önemli kaidesi Allah kendisini kitabında, Resulullah aleyhisselam sünnetinde bizlere sıfatları nasıl tanıtmışsa başta sahabe ikram olmak üzere, selef alimlerimiz nasıl iman etmişse! Biz de aynı şekilde keyfiyetsiz bir şekilde iman etmekle mükellefiz.
Müteşâbih Nedir?
Müteşabih manası kapalı olan ve açıklanmasına dair herhangi bir delil olmayan, Kur'an ve sünnette bu konuda onu açıklayacak hiçbir delil bildirmeyen kelimedir. Sarih ve zanni anlamda açıklanmayan kelimedir.
Allah'a ait ve müteşabih olan Allah'ın kendisini nitelendirdiği sıfatları vardır. Bunların keyfiyetini bilmeksizin eli, ayağı, yüzü, görmesi, kızması, sevmesi, inmesi, arşa istifa etmesi ve tuzak kurması gibi ilahi sıfatları vardır. Allah'ın bu sıfatlarına iman etmek ve kabul etmek her Müslümanın sorumluluğudur. Bu sıfatların müteşabihattan olmasından dolayı Allah'ın niceliği ve nasıllığı bilinmemesinden dolayı bu sıfatlar tevil etmeksizin, ta’til, tecsim, teşbih, keyfiyet ve yoruma kaçmadan kabul edilmesi gerekir. Çünkü bu sıfatların nasıllığı ve niceliği kur’an ve sünnette açıklanmamıştır.
Kimilerin bu isim ve sıfatları ta;til (iptal) ederek, güya biz bunları insanlara benzetmiş oluruz, söylemi ile sıfatları inkar ederler. Diğer taraftan bu isim ve sıfatları tevil ederek Allah'ın elinden kasıt güç ve kudret olduğunu söyleyerek ya da yüzünden kasıt Allah'ın rızası anlamına geldiğini söyleyerek Allah'ın sıfatlarına bu şekilde sınırlandırmalar getirmek suretiyle bilmekleri ve kendilerine yetki verilmedikleri şeyler konusda konuşmları hem bid’at hemde Allahın ilahi özelliklerini iptal etme anlamı taşır.
Müteşabihatın Üç Özelliği;
1- Kendiliğinden manası gizli ve anlaşılmaz.
2- Akılla ve delille anlaşılması imkansız oluşu.
3- Kitabın ve sünnetin bunu açıklamaması.
- Örnek;Sure başlarında gelen elif, lam ve mim gibi hurufu mukatta harfleri.
- Allah'ın yarattıklarına benziyormuş gibi görünen sıfatlar olan el, yüz, ayak, öfke, sevmek, düşman ve inmek gibi sıfatlar.
- Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir ya da Rabbin ve saf saf olan melekler geldiği zaman gibi ayetler müteşabih’dir.
- Biz bunlara sadece iman ederiz ve manasını Allah'a havale ederiz. Bu yönüyle Resulullah efendimizin övdüğü ilk üç nesil olan selef alimlerimiz müteşabih ayetleri bilmenin mümkün olmadığını dile getirmişlerdir.
Halef Alimlerimize gelince; Onlar Kur'an ve hadislerde geçen bu müteşabih sıfatları tevil etmişlerdir. Özellikle mücessime ve müşebbihe gibi ümmetin kendilerini tekfirde icma ettiği bu sapık mezhepler, Allah'ın bu sıfatlarını cisimlere benzettikleri için, onlar bu fitnenin kapanması ya da delalet ehline cevap verme niteliğinde Allah'ın eline Kudret, Allah'ın yüzüne Rıza, Allah'ın gelmesinden maksat Allah'ın emri, fısıldaşanlar ile beraber olmasından maksat Allah'ın onları ilmiyle kuşatması gibi teviller yapmışlardır. Batıl ehlinin yaydıkları fitne ve sapıklıklarından bu şekilde bid’at bir yorum/tevil yapmışlardır. O dönem sapık fırkalara karşı ve toplumu saptıran bu kimselere cevap verme niteliğinde böyle bir girişimde bulunmuşlardır. Bugün böyle bir durum söz konusu olmadığı için bu gibi teviller doğru görülmemiştir. Bu yönüyle biz selef metodunu benimsemekteyiz.
Selef ve Halef alimlerimiz ittifakla müteşabih naslara iman etmek gerekir ifadesini kullanmışlardır. Sıfatların manalarını araştırmaya gelince selef alimlerimize göre bunu yapmak doğru değildir. Çünkü Müslümanların yükümlü kılındığı bütün emir, yasak ya da farzlarda müteşabih naslara ihtiyaç gerekliliği yoktur. Sıfatları tevil etmenin doğru olmayışı Kur’an, sünnet ve selef alimlerin icmasıdır.
فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
(Allah’ı başka varlıklara, başka varlıkları da Allah’a benzeterek) Allah hakkında örnekler/misaller vermeyin. (Allah hakkında verilecek örneği yalnızca) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nahl, 74)
Ne Resulullah, ne sahabe, ne tabiin, ne etbau tabiin nede dört mezhep imamları ilhada düşmeden müteşabih olan naslara ne bir teşbih, ne örneklendirme, ne benzetme, tevil, temsil, tecsim, keyfiyet, tahrif ve ta'tile girmeden geldiği gibi kabul ettiklerini görürüz. Dolayısıyla Müslüman sıfatların durumunu araştırmadan geldiği gibi kabul etmesi gereken bir hükümdür.
لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)
Müteşabih sıfatları tevil etmek yaratılmış varlıklara benzetmek olur. Burada tahrif, olumsuzluklar ve yanlışlıklara sebep olunmaktadır. Çünkü insan Allah'ın ilahi ve rabbani özelliklerini, sıfatlarını ve zatını keyfiyet açısından bilmesi idrak etmesi gibi bir şey söz konusu değildir.
Hemen şunu ifade edelim ki, Allah'ın isim ya da sıfatlarının insanlara benzerliği aynı olmasını gerektirmez. Nasıl ki bir insanın ayağı ile bir zürafanın ayağı, bir timsahın yüzü ile maymunun yüzü ve bir insanın eli ile bir maymunun eli bir olmadığı gibi, Allah'ın eli, ayağı, yüzü kızması gibi sıfatlar asla yaratılmış olanlara kıyas, kabul ve bir benzerlik söz konusu bile olamaz.
فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
(Allah’ı başka varlıklara, başka varlıkları da Allah’a benzeterek) Allah hakkında örnekler/misaller vermeyin. (Allah hakkında verilecek örneği yalnızca) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nahl, 74)
Allah sıfatlarını tevile götürmek Allah'ın kendisini vasıflandırmadığı, irade buyurmadığı ve razı olmadığı konularda bilmeden konuşmak hüküm koymak manasındadır. Allah'ın sıfatlarını ilgilendiren konularda Allah'ın habir/haberdar olması, Allah'ın gizliyi bilmesi, işitmesi ve görmesi gibi buna benzer ilahi sıfatların keyfiyeti, niceliği ve nasıllığını keyiflendirme, benzetme ve örneklendirme bize verilen bir yetki değildir. Allah'ın kendi zatı ile ilgili bize söylemediği şeyler konusunda bir şeyler söylememiz, Allah konusunda cahilce konuşmamıza ve onu varlıklara benzetmemize sebep olur.
Ebu Hanife der ki; Bir kimse Allah'ın elinin olup olmadığında şüphe ederse o kimse kafirdir. Çünkü böyle olduğu zaman Allah'ın nassını yalanlamış olur.
Yahudi ve Hristiyanlar tahrif olmuş kitaplarında, Allah’ı mahlukata benzetmiş ve onlar Allah'ın haşa yorulduğunu, dinlendiğini ve yakup peygamber ile güreştiğini ve bunun sonucunda yenildiğini, Allah'ın oğlu olduğuna, Allah'ın fakir ve cimri gibi sıfatlarla niteleyen geçmiş kafir toplumlar olmuştur. Bu yüzden isim ve sıfatları tevil, teşbih, tecsim, tekyif ve örneklendirme gibi durumlar isim ve sıfatları tahrif etmek geçmiş toplumlar gibi Allah'a yakışmayan nitelendirmelere sebep olur.
لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ
Ne uyuklama ne de uyku tutar O’nu. Bakara, 255)
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ
Yahudiler: “Allah’ın eli bağlanmıştır/eli sıkı bir cimridir.” dediler. Söyledikleri (bu çirkin söz) nedeniyle elleri bağlandı ve lanetlendiler. (Mâide, 64)
Biz, Allah'ın elinin olduğuna inanırız ve hiçbir yaratılmış varlığa benzetmeyiz. Allah'ın bacağının olduğuna, Allah'ın kızdığına, Allah’ın arşa istiva ettiğine, Allah’ın gördüğüne, Allah’ın yüzünün olduğuna, Allah’ın kızması olduğuna, Allah’ın sevdiğine inanırız ama bunların hiçbirisini hiçbir yaratılmış varlığa benzetmeyiz. Dolayısıyla isim ve sıfatları hiçbir yaratılmışa benzetmeden geldiği gibi kabul etmek isim ve sıfatlarda tevhidde Allahı birlemektir. Bilmediğimiz ve bize açıklanmayan konularda haddimizi bilmek durumundayız.
قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ
De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?” Bakara, 140)
İfade ettiğimiz gibi hiçbir naslarda müteşabihata dair isim ve sıfatları ilgilendiren konularda hiçbir şey söylememiş, onu kapalı tutmuş ve bu konuda resulünü, sahabeyi ve ondan sonraki nesli bize örnek göstermiştir. Dolayısıyla Allah'ın kendisini naslarda tanımladığı üzere, bu sıfatları çarpıtmaksızın, nasıllığını ve niceliğine sorgulamadan zahiri anlamında geldiği gibi kabul eder ve kusursuz olduğunu ikrar ederiz. Kim bunlara muhalefet eder ve bu konuda kur'an ve sünnetin dışına çıkıp kendince yorum, keyfiyet ve örneklendirme gibi buna benzer bir durum söz konusu olursa bu kimsenin küfre düşmesi an meselesi olur.
Allah'ın Güzel İsimleri İle İlgili Belli Şartlar
1- Allah'ın isim ve sıfatları kusursuz kemal sıfatlardır.
لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِۚ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰىۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟
Kötü örnek, ahirete inanmayanlaradır. Allah içinse en yüce örnek vardır. O (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’dir. (Nahl, 60)
2- En güzel isimler yalnız Allah'a aittir.
وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ٓي اَسْمَٓائِه۪ۜ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimlerinde ilhada/eğriliğe sapanları (kendi hâllerine) bırakın. Yaptıklarının cezasını göreceklerdir. (A'râf, 180)
3- İsim ve sıfatlar ancak naslardan geldiği gibi kabul edilir.
4- Allah'ın isim ve sıfatları teklif tecsim, temsil, ta’til, tahrif ve tevil etmeden iman etmeyi gerektirir.
5- İsim ve sıfatların manaları malum keyfiyetleri ise meçhuldur.
6- Allah'ın isimleri ve sıfatları tevkifidir. Yalnız vahye bağlıdır.
7- Allah'ın isim ve sıfatları tevil edilemez. Çünkü bu Allahın sıfatlarına sınırlandırma getirmektir.
8- Allah'ın isimleri sıfatlara delalet eder ama her sıfatı isme delalet etmez.
Örneğin; Allah'ın Rahman ismi onun rahmetine delalet ederken, Allah'ın gazap sıfatı olmasına rağmen bundan dolayı Allah'ın gâsıp ismi verilemez. Çünkü isimlerin tevkifi olması vahye bağlı olması bunu gerektirir.
9- Allah'ın sıfatlarına benzerlik onun kakikatte benzer olduğunu göstermez.
Allah'ın isimleri ve sıfatları konusunda her ne kadar insanların kavramlarıyla aynı olsa da hakikatte benzemezler. Çünkü nasıl ki bir sineğin kanadı ile bir kartalın kanadı birbirine benzemiyorsa Allah'ın sıfatları hiçbir mahluka benzemez.
لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)
10- Allah'ım sıfatları ayrıntılı bir şekilde ispat edilmesi varlıklara benzetilmesi ise nefyedilmiştir.
11- Allah için nefyedilen sıfatların zıtları ispat edilir.
Örneğin; Eksiklik ifade eden selbi sıfatlar reddedilir. Bu sıfatların zıt olan sıfatlar ise kabul edilir.
وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا۟
Senin Rabbin kimseye zulmetmez. (Kehf, 49)
Allah bu ayette kendisi için zalimliği nefyetmiş zulmün zıttı olan adeleti ise kendisine ispat etmiştir.
Kur'an'da Allah'ın uyuklaması ve yorulması nefyedilmiştir. Ama onun her daim diri oluşu ispat edilmiştir.
12- Allah'ın sıfatlarını yaratılmışlara benzetmek, sıfatları iptal etmek ve sıfatları sonradan yazılmış olduğunu kabul etmek küfürdür.
Ehli sünnet müşebbihe ve mücessime gibi fırkaları tekfir etmesinin sebebi budur. Onlar Allah'ın isim ve sıfatlarını cisimlere ya da başka varlıklara benzettikleri için tekfir edilmişlerdir. Allah'ın eli, yüzü, ayağı, kızması ya da öfkelenmesi gibi sıfatları varlıklara benzetmeleri küfürdür.
İmam Naim bin Hammad şöyle demiştir; Kim Allah'ı yarattıklarından bir şeye benzetirse o kafir olur. Kim de Allah'ın kendi zatını nitelendirdiği sıfatlarından birisini inkar ederse o da kafir olur. Allah'ın da resulünün de Allah'ın zatını vasfettiği sıfatları hiçbirisinde teşbih yoktur.
Varlıkların Var Olmaları Açısından Akli Deliller;
1- Zatı itibariyle varlığı vacip/zorunlu olan Allah’tır. Zatı itibarıyla vacip olan Allah'ın bir olmasıdır. Onun dışındaki tüm varlıklara gelince zatları itibari ile mümkün de olabilirler mümkün olmayabilirler de. Allah dışındaki tüm varlıklar yalnız Allah'a bağlıdır. Allah olmasaydı hiçbir varlık olmayacaktı ve hiçlikte kalmaya devam ederdi.
2- Zatları itibarıyla mümkün ve mümkün olmayan zatlar vardır. Allah dışındaki zatlar yokluk, zayıflık, acizlik, muhtaçlık ve noksan sıfatlara sahiptir. Allah ise bunlardan münezzehtir.
Allah’ın İsimlerinin Manaları;
Allah'ın isimlerinin manalarının güzelliğinden biri de onların hem özel isim hem sıfat olmalarıdır. Özel isim olmaları yönüyle birbirlerine eş anlamlıdır. Rahman, rahim, melik, kuddus, kelam, mümin ve müheymin bunlar tek bir zatın özel isimleridir. Bu isimler sıfat olmaları bakımından birbirinden farklı manalardadırlar. Çünkü Rahman sıfatı yaratma sıfatından, rızık verme sıfatı ilim sıfatından farklıdır.
Allah dışındaki varlıkların isimlerine gelince bu kimselerin isimleri onların sıfatlarına delalet etmezler isim ve sıfat aynı olmazlar. Bir kimsenin adı Adil olabilir. Ama bu aynı zamanda zalim de olabilir, ya da bir kimsenin ismi güzel olur ama çirkinde olabilir. Allah'ın isimlerinden bir güzeli de bunların noksanlık kusur ve kötülük manalarından uzak olmasıdır.
Allah’ın İsimlerine İman Üç Esas Üzere Kuruludur;
1- İsme iman.
2- İsmin delalet ettiği manalara iman.
3- Etkilerine iman.
1- İsme iman; Allah'ın rahim olduğuna merhamet sahibi olduğuna ve rahmetin herşeyi kuşattığını inanırız.
2- İsmin delalet ettiği mana ise; Allah'ın Alim olduğuna yani ilim sahibi olduğuna ve ilmin her şeyi kuşattığına inanırız bu da delalet ettiği manadır.
3- İsmin etkilerine gelince; Alim isminin etkilerine iman ise; Rabbimiz her şey ilmiyle bilgisi ile kuşatmıştır. Dolayısıyla Allah'ın her ismi belli etkisinin olup, O şeyle alakalı olduğunu görürüz.
لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)
Mezheplerin Sıfat Görüşü;
Mu'tezile ve cehmiyeler Allah'ın sıfatlarını değil isimlerini kabul etmişler. Allah işitme olmaksızın işitici, görme olmaksızın görücü ve kudret olmaksızın kadir olandır. o ilmi ve hayatıyla değil zatı itibari ile bilen ve diri olandır.
NOT; İsmin varlığı sıfatın varlığına delalet eder, ancak sıfatın varlığı böyle değildir o ismin varlığına delalet etmez. Allah'ın bir sıfatının olduğunu ortaya koyduğumuzda deliller de o anlamda bir isim yok ise biz Allah'ın aynı anlamda isminin de bulunduğunu söyleyemeyiz.
MESELA; Kelam konuşma sıfatıdır. Biz Allah Musa ile gerçekten konuştu. Bu ayete göre Allah'ın kelam sıfatı vardır. Ancak Allah'ın isimlerinden birinin mütekellim konuşan olduğunu söyleyemeyiz. Neden çünkü buna ilgili bir nas yoktur.
Allah’ın İsimleri Türev İtibariyle İki Çeşittir.
1- Türeyen isimler. 2- Türemeyen isimler.
Türeyen isimler iki çeşittir.
1- Allah'da olan bir sıfattan türeyen isimler; Bunlar Kadir, Alim, Hayy, Semi, Basir ve Mürid gibi bunlar Allah'ın ezeli isimleridir.
2- Fiilden türeyen Müştak isimler. Buda iki türlüdür;
a- Allah'ın fiilinden türeyen isimler halık yaratan, razık rızık veren, munim ihsan eden gibi.
b- Başkasının fiilinden türeyen Mabud ibadet edilen ve şekur iyilikleri kat kat fazlasıyla ödüllendiren gibi.
Manaya Delaleti Açısında Allahın İsimleri Dört Kısımdır.
1- Sadece Allah'ın zatına delalet eden isimler. Allah lafzı gibi. Nitekim Allah lafzı kendi zatına delalet etmektedir. Allah lafzı sayesinde kendisini diğer bütün isimleri bilinir.
Mesela; Rahman Allah'ın isimlerindendir. Ancak Allah lafzı Rahman'ın isimlerindendir denilemez.
2- Zatında sabit olan sıfatlara delalet eden isimler. El- Alim, El-Kadir ve El Basir gibi.
3- Bir şeyin kendisine nispet edildiğine delalet eden isimler; El-halık ve Er-razık gibi.
4- Allahın adını olumsuz düşüncelerden nefyedildiğine delalet eden isimler. El-Aliy ve El-kuddus gibi.
İlahi Sıfatlar Dört Kısımdır.
1- Sıfatı Akliye; Akıl yolu ile ispat edilen sıfatlardır. İlim, Kudret, İrade, Hayat, Semi gibi.
2- Sıfatı Haberiye; Aklın ancak naslar ışığında ispat edebildiği sıfatlardır. İspat edilebilen sadık haberlerin ulaşması yolu iledir. Yüz, el, göz, arşa istiva etmesi, Allah'ın gelmesi, rıza, sevgi, öfke, kızgınlık ve hoşnutsuzluk gibi sıfatlardır.
3- Sıfatı Fiiliye; Allah'ın iradesi ve kudreti ile alakalı sıfatlardır. Allah her zaman ve sürekli olarak dilediğini yapandır. Baki olan, söyleyen, konuşan, yaratan ve bütün işleri evirip çeviren, arşa istifa etmesi, gelmesi, inmesi, gülmesi, rıza göstermesi, rızık vermesi ve diriltip öldürmesi bu kabildendir.
4- Sıfatı Nefsiye: Sadece zata delalet eden subuti sıfatlardır. Allah'ın var olması gibi. Bu sadece bir sıfattır o da Allah'ın vücut varlık sıfatıdır. Allah'ın zatında ayrılmayıp ezelden ebede kadar kendisi hakkında olması gereken sıfatlardır.
Örnek; Hayat, ilim, kudret, kuvvet, şeref, yücelik, celal, yüz ve irade gibi sıfatlar.
İsim ve Sıfatlar Konusunda Üç Ekol
1- Muattile Ekolü; Allah hakkında ispat edilmesi gereken isim ve sıfatların içini boş bırakıp işlevsiz halde bırakanlardır. Kur'an ve sünnetteki nasları zahirinden çeviren tevilciler'de bu kabildendir. İsim ve sıfat red ederek isim ve sıfatların manasını vermeksizin lafzını ispat etmek suretiyle sıfatları inkar etmek büyük bir sapmadır.
2- Müşebbihe ve Mücessime Ekolü; Allah'ın sıfatlarını mahlukatlara benzetenlerdir. Bu sapık fırka Allah'ın işitmesi benim işitmem gibidir. Demişlerdir. Selef bu kimseleri tekfir etmiştir.
3- Selef Ekolü; İsim ve sıfatları teşbih, tecsim, tağyir, tevil ve tekyif etmeden geldiği gibi kabul eder. Bu kur’an ve sünettin ruhuna uygun olan en doğru inançdır.
Ehli Sünnetin İsim ve Sıfatlara Bakışı
1-Selef Alimlerimiz; Kur'an ve sünnetle sabit olan isim ve sıfatları inkar ve tevilden uzak bir şekilde herhangi bir noksan ve ziyadede bulunmaksızın iman etmekte ve teslim olmaktadır.
2- Selef Alimlerimiz; Allah'ın isim ve sıfatlarının tevkifi olduğuna inanır. Bu nedenle şeriatın izin vermediği isim ve sıfatları Allah hakkında kullanmaz.
3- Selef Alimlerimiz; Allah'ın isim ve sıfatlarını manası malum yani belli keyfiyeti meçhul belirsiz bir şekilde ispat ederler.
Nitekim; İmam Malik şöyle demektedir; İstiva malum keyfiyeti meçhul buna iman etmek vacip ve bunun hakkında soru sormak ise bidattır. (Fethul bari)
4- Selef Alimlerimiz; Allah'ın sıfatlarının kemâl derecesine ulaştığına inanır. Eğer Allah'ın kemal sıfatlarla nitelenmediği takdirde kendi sıfatlarından noksanlık ulaşacaktır. Haşa lillah.
5- Selef Alimlerimiz; Allah'ın isimlerinin kemal ve azamete delalet ettiği için Allah'ın en güzel isimleri sahip olduğuna inanır. Bu nedenle rabbimiz bu isimlerle dua etmemizi istemiştir
وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ٓي اَسْمَٓائِه۪ۜ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimlerinde ilhada/eğriliğe sapanları (kendi hâllerine) bırakın. Yaptıklarının cezasını göreceklerdir. A'râf, 180)
Sahabe’nin İsim ve Sıfat Konusundaki Tutumları
Kur'an ve rasulullah'ın öğreticiliğinden sahabelerin muhatap olduğu ve vahyin hergün indiği o dönemde Allah'ın eli, ayağı, yüzü, arşa istifa etmesi, kızması, tuzak kurması, göğe inmesi gibi Allah'a ait sıfatlar konusunda Peygamber Efendimize soru sorma gereği duymadan olduğu gibi iman etmişlerdir. Hatta bu isim ve sıfatları konusunda ne bir soru, ne hadis ve nede ayet onların keyfiyetini açıklama konusunda varit olmuş değildir. Sahabiyi ikram ilhada düşmeden teşbih, örneklendirme, benzetme te'vil, temsil, tecsim, keyfiyet, tahrif, ta'tile girmeden aynen kabul etmişlerdir. Ve bir Müslüman sıfatların mahiyetini araştırmadan aynen kabul etmesi onun üzerine farz olan bir emirdir.
لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)
Allah kendisi için neyi isbat ve neyi nefyetmiş ise sahabe ve seleflerimiz kur'an'a ve sünnete öyle teslim olmuşlardır. İşte Rabbimizin sıfatların nasıllığını ve niceliğini araştırmadan kabul etmek durumundayız.
Mesala: Rabbimiz Allah kerim kitabında, bizlere her şeyi gördüğünü, duyduğunu ve haberdar olduğunu, karanlıkları, gizliyi, açığı ve sineleri bildiğine beyan etmektedir. Ama bu görme, duyma, haberdar olma gibi ilahi özelliklerin nasıllığı, niceliğini, benzetme, keyfiyetlendirme yada örneklendirme gibi konular Allah'ın bildiği ama kullarına açmadığı ve sorumlu kılmadığı bir konudur.
Nitekim imam Ebu Hanife der ki; "Bir kimse Allah'ın elinin olup olmadığında şüphe ederse, o kimse kafirdir. Çünkü böyle olduğu zaman Allah'ın nass'ını yalanlamış olur.
Bilinmesi Gereken Kavramlar
Tağyir; Allahın isim yada sıfatlarını asli durumundan koparıp değiştirmek suretiyle farklı manalar vermektir.
İlhad: Haktan sapmak İslam dininin koymuş olduğu kurallara karşı gelmek ve sapmak demektir
Ta'til: Allah'ın sıfatlarını kabul etmemek veya bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmek demektir
Tahrif: bir nassı veya lafzı anlam olarak değiştirerek, Onun zahiri anlamından uzaklaştırıp ancak zayıf bir ihtimalle lafzın delalet ettiği bir anlama göre açıklamaktır, buna göre her tahrif aynı zamanda ta;til yani iptal etmektir. Fakat her ta'til tahrif değildir.
Tekyif: Allah'ın sıfatları noktasında nasıllığı ve niceliği araştırmaktır.
Temsil: Allah'ın sıfatlarını bir şeye benzetmek, bazı yönlerden benzer olduğunu söylemektir.
Tevil: Bir şeyin benzeri yada bazı yönlerden benzer olduğunu kabul etmek demektir.
Tecsim; Allaha ait isim ve sıfatları varlıklardan oluşan cisimlere benzetmektir.
Teşbih; Bir şeyi Allah’ın isim ve sıfatlarına benzetmek olarak tabir edilir.
Rabbimizin haberi sıfatlarından olan istilâ, uluvv, suûd ve irtifa gibi haberî terimler, Allahın yüceliğini ve büyüklüğünü ifade eder.
İstiva Konusu;
1- Kasas 14 aytinde olduğu gibi istiva ‘kemale, olgunlaşma, olgunluğa kavuşma’ manasından gelmiştir.
2- Bakara 19 ayetinde istiva ‘yöneldi, kast etti’ manasındadır.
3-Zuhruf 13 ayetinde istiva ‘yükselme ve istikrar yani yerleşme, karar bulma manasındadır.
“Şüphesiz ki Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş’a istiva edendir…” Bu ayetin manası; Allah’ın büyüklüğüne ve yüceliğine yaraşır bir şekilde arş’ın üstünde yerleşmesidir.
Nitekim; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’
“Allah yaratmayı bitirince Arş’ına istiva etti.” (Zehebi el-Uluv)
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Allah sevdiği şeyleri yaratmayı bitirince Arş’a istiva etti.” (Taberi Camiu’l-Beyan)
Bir adam, İmam Malik’e Allah’ın Arş’a istivası hakkında soru sordu:
Nasıl istiva etti? diye sorunca başını öne eğdi ve kendisini ter bastı.
Sonra, İstiva bilinmeyen bir şey değildir, fakat niteliği akıl ile bilinemez. Ona inanmak farz, onun keyfiyeti hakkında soru sormak ise bid’attır. Ben senin ancak bir bid’atçı olduğunu zannediyorum, dedikten sonra adamın meclisten çıkarılmasını emretti.” (Zehebi el-Uluv)
İstiva kavram olarak hiç şüphesiz ilk anda manası yükseklik ve istikrar manasındadır. Fakat kyfiyeti/niceliği yada niteliği ne yetenek, bilim nede akıl ile bilinemez: Dolayısıyla Allahın Arşı’a istivasının niteliğini, niceliğini yada nasıllığını anlamamız mümkün değildir. Çünkü bu konuda varid bir nass olmadığı bu içtihadi bir meselede değildir.
Allahın isim ve sıfatları Allahın zatı, isimleri ve fiilleri ile ilgilidir. Dünyada ne bir resul, ne bir nebi neden bir insan görmüş değilki bu konuda söz sahibi olsun. Bu sıfatlar ancak sınırları belli olan haberle (nass) bilinir. Dolayısıyla istiva konusunda soru sormak, araştırma yapmak ve ilk akla gelen anlamın dışında konuşmak bid'attır. Zaten imam malik bunu kast ederek Allahın sıfatları konusunda ile geri konuşmanın ilhada ve sapmaya sebep olmasından dolayı bu soruyu sormayı bile yasaklamıştır.
Tev’il Konusunda Görüşler;
Allah'ın sıfatları konusunda te'vili başlatanlar, Mu’teziledir.. Onlara göre "istivâ", istilâ ve hâkimiyeti altına alma anlamındadır. (Eş'arî, Makalâtu'l İslâmiyyîn)
Mu'tezile, kulların vasıflandığı sıfatlarla nitelenmesinin caiz olmayacağını, bunların kabulünün teşbihi gerektireceğini söylemiştir. Bu çığırı ilk başlatan Ca'd b. Dirhem ve sonra Cehm b. Safvândır. (İbnu'l-Esir, el-Kâmil)
Bunlar İstivâ sözünü zahirine hamledersek, Allah hakkında mekân ve yön tayin etmiş oluruz ki, bu, ancak cisimler için söz konusudur. Bu sebeple de bu âyetleri te'vil etmeyenleri Mucessime ve Muşebbihe olmakla itham ederler.
Sufyan b. Uyeyne: "Allah’ın sıfatlarının tefsirinin onları okumaktan ibaret olduğunu Allah ve Rasulu dışında kimsenin bu sıfatlar hakkında açıklamada bulunmaya hakkı olmadığını söylemiştir." (Sabuni, Akidetu’s-Selef, s. 120. 36-142-143)
Tev’il Yapmayanlar.
Te'vile sapmayıp "istiva" lafzını zâhiri üzere anlayanları da iki gruba ayırmak mümkündür:
1- Tev’il yapmayarak Allah'ı cisim olduğunu ve Allahı yarattıklarına benzetenler.
İstiva konusunda onlar insanın kürsiye oturması gibi Allah'ında arş’a oturduğunu, insanlarda olduğu gibi hâşa Allah'ın da et, kemik ve kandan olup el, ayak, baş ve gövdesinin bulunduğunu söyleyen ve kendilerine "Mücessime ve Müşebbihe" ismi verilmiştir. Bun ümmetin ittifakıyla tekfir edilmiştir.
2- Allah'ı yaratıklarına benzetmeyi red edenler; Bu gruptakiler selefin izinden giden ehli sünnetin görüşüdür. İmam Eş'arî "Makalâtu'l İslâmiyyin" isimli eserinde şöyle der;
Nitekim Ehli hadis; Allah hâşa cisim değildir ve yarattıklarına benzemez. O, Arş'ın üzerindedir. Nitekim;"O Rahman, Arş'a istivâ etti" buyurulmuştur. Allah'ın söylediğinden öteye gitmez, söz söylemeyiz. Aksine, keyfiyetsiz olarak istivâ etmiştir, deriz" (Eş'arî).
İmam eş’ari, anlatmak istediğimiz konuyu özetleyerek bu konun kapalı, sınırları belli ve ancak sıfatların zahirine hamledilmesi gerektiği açığa çıkmış oluyor.
Ebû Hanife; "Bilmiyorum, Rabbim gökte midir, yerde midir" diyen kâfir olur.
Mezheplere Göre Sıfatlar;
1- Mü’tezile ne sıfat ne de fiilin Allah’ın zatına layık olmadığını iddia ederek sıfatları inkâr etmiştir. Allah’ın kıyamet günü görülemeyeceği ve Kur’an’ın yaratılmış olduğu gibi görüşleri benimsemiştir. Mü’tezilenin tevhid anlayışı budur. Yunan felsefecileri de bu görüşü benimsemişlerdir. Yunan felsefecileri, Allah zatı ile alim olduğunu, zatı dışında başka bir şey bilmediğini ve Allah kelamının yaratılmış olup ses ve harflerden oluştuğunu iddia etmişlerdir.
2- Eş’arîler, Allah’ın sıfatlarının varlığını kabul ederek onları subuti ve haberî olmak üzere iki kısma ayırırlar. Subuti sıfatları hayat, ilim, kudret, irade, sem’, basar ve kelam olmak üzere yediye ayırırlar. Bunlara subuti sıfatlar dedikleri gibi zati sıfatlar da diyorlar. Haberî sıfatları ise Allah’ın şanına layık bir şekilde, Allah’tan ta’tîl, tecsîm ve her türlü noksanı uzak tutarak te’vîl ederler.
3- Maturidîler, subuti sıfatları sekize çıkarıp her sıfat için Allah’ın zatına ait gerçek manalar isbat etmişler. Onlar da Allah hakkında tecsîm ve teşbihi kabul etmezler. Matüridiler, fiili sıfatlara yaratmak, rızıklandırmak, nimetlendirmek, iyilikte bulunmak ve affetmek anlamlarını verirler. Matüridi âlimler, Eşarilere mühalefet ederek bu sıfatların kadîm olduğunu iddia ederler.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ