18 Ekim 2024, 18:24 tarihinde eklendi

İslam’i İzzetli Ve Cesurca Yaşamak.

İslam’i İzzetli Ve Cesurca Yaşamak.

İslam’i İzzetli Ve Cesurca Yaşamak.

Ey Kardeşim bu rabbani din Mekke’de Resulullah’ın tek başına insanları davet ettiği, insanların onu horladığı, dışladığı, hakaret, işkence, suikast ve benzeri bir çok saldırılara rağmen azim, sebat ve sabırla tevhide davet ettiği dinin adıdır. Sahabeler birbir iman ediyor ve önlerine gelen her türlü dayatma, zorbalık, işkence ve ölümlere karşı dağ gibi duruyor ve sebat ediyordu.

Sonra Allah onlara hicret kapısını açtı. Onlar Medine'yi yurt edindiler. Allah onlara akidevi, sosyal, siyasi, ekonomik, askeri ve sıfırdan rabbani bir toplumun oluşması için bir zemin hazırladı. Ve bunun sonucunda bir İslam devleti, hükümeti, lideri ve yöneticileri olduğu rabbani bir nizam kuruldu. Bu dinin bağlıları Resulullah’ın vefatından sonra dünyanın iki süper gücü olan bugün'ün Amerikası, Çin ve Rusyası olan o günün Pers imparatorluğu ve Bizans imparatorluğu‘nu darmadağın ederek tevhidin sancağını Asya, Çin, Avrupa ve dünyanın dört bir yerine taşıdılar. Öyle ki bu din 1200 yıl boyunca insanları kulak kulluktan, şirkten, küfürden, tağutlara ibadetten, ekonomik sömürüden, adaletsizlikten, eşitsizlikten ve her türlü kötülükten korudu.

Öyle bir karanlık döneme geldik ki bir asır önce hilafet kaldırıldı, İslam coğrafyasındadaki tüm bölgeler batının boyundurluğunda, onların laik-demokratik ideolojik dinlerine teslim olarak bağımsız ülkeler haline geldiler ve kendi toplumlarını ideolojik şirk ve küfür dinleri ile yönettiler.

Öyle ki batının boyundurluğunda hizmetçisi, uşağı konumunda olan, egemenlik ve iktidarlarını batıya borçlu olan bu yerli yöneticiler artık batının eliyle İslam coğrafyasının sömüre biliyor, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını gasp edebiliyor, işgallerin önünü açabiliyor, savaşların, ölümlerin, sapmaların, şirkin, küfrün, kula kulluğun ve her türlü murdarlığa sebep oluyor. 

Artık yeniden Mekke dönemine geçmiş ve yeniden İslami bir diriliş‘in hayata egemen olması için Resulullah’ın şahsında ve Rabbani hareket metodu tabi olmak suretiyle insanları tevhide, Allah’ı birliğine davet etmek tüm Müslümanlara farz olmuştur.

Artık Resulullah ve Ashâb-ı gibi Mekke’de kendilerinin karşılaştıkları tüm zorlu şartlar bugün yeniden söz konusu olmuş ve tevhide davet edenler horlanıyor, hakaret, işkence, zindan, dışlama ve daha nice kötülüklere mü’minler maruz kalıyor. Nitekim Allah Resulü bu gerceği şöyle ifade etmiştir.

بدأ الإسلام غريباً وسيعود غريباً كما بدأ فطوبى للغرباء

İslam ğarib olarak başladı ve başladığı gibi (günün birinde) ğarib haline dönüşecektir. Ne mutlu o ğarib (mûmin)lere.

 قيل: يا رسول الله! من الغرباء؟ قال: الذين يصلحون إذا فسد الناس

 

Kimler gariptir ya Resulullah? Diye sorulunca şöyle dedi: İnsanlar bozulduğu zaman düzeltmeye çalışanlardır. (Ahmed)

Bugün Ebu Bekir’ler, Ömerler, Osmanlar, Ali ve Halid bin Velidler aranıyor. 

Bugün ümmete yön verecek rabbani imam ebu Hanifeler, imam Malikler, imam Şafiiler imam Ahmedler ve benzeri âlimler aranıyor.

Öyle ki kardeşim bugün, Allahın dinini koruyacak, muhafaza edecek, Allah adına cihat edecek, küfrün belini kıracak, şirkin kalerini dağıtacak Selahattin Eyyubiler ve Fatih Sultan Mehmet’ler aranıyor.

Ey kardeşim! Gelecek kaygısı taşımayan, rızık endişesi olmayan, dünyaya kul-köle olmayan, samimi, ihlaslı ve âlemlerin Rabbi olan Allahın iradesine bağlı kalarak Allahın dine yardım eden yiğitler aranıyor.

Ey Kardeşim Bilki Bu Dava İmtihanlarla Doludur. 

Nasıl ki Resulullah, Ashab-ı ve sonra onların yolunun yolcuları bela, musibet, sıkıntı, açlık ve kötülükle karşı karşıya geldiyseler sen de bugün benzerleriyle karşı karşıya geleceksin.

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ 

Sizden önceki toplumların başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onların başına çeşitli yoksulluklar ve musibetler geldi. Öylesine sarsıldılar ki; (sonunda) Resûl ve onunla beraber olan müminler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” dediler. Dikkat edin! Şüphesiz ki Allah’ın yardımı yakındır. (2/Bakara, 214)

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِر۪ينَ 

Allah sizin aranızdan cihad edenleri ve sabredenleri açığa çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? (Ali İmran: 142)

Ey kardeşim bu imtihanlara karşı eğer sabreder, tahammül eder, sebat ve istikrar gösterirsen senin için rahmet kapıları açılacak dünyanı'da ve ahiretini'de imar etmiş olacaksın.

Davan'da Sabır ve Azim Göster Çünkü Bu Düşmanı Ve Tuzağını Yok Eder.

Ey kardeşim sen hakkın yanındasın ve senin hayatına yön veren Allah iken, batıl ise hiçbir delili olmayan heva ve hevesin ürünüdür. Onların hak eline karşı bir gücü olamaz, çünkü onların tuzağı bozuk, hileleri zayıf, nefislerine düşkün ve dünya’ya çakılan kimselerdir.

مَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ 

 (Küfre meyil gösterenler) tuzak kurdular, Allah da (onların tuzaklarını bozmak ve müminlere yardım etmek için onların tuzaklarına karşı) tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. (Ali İmran: 54)

Tevhid ehli karşısında akidevi, siyasi, ekonomik ve bir yaşam programı olarak ilmen ve imanen zayıf kalanlar şüphesiz ki tarihte olduğu gibi zorbalık, işkence, tehdit ve dayatmalar yapacaktır. bunu şüphesiz yapacaklardır.

قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهًا غَيْر۪ي لَاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُون۪ينَ 

Demişti ki: “Şayet benim dışımda bir ilah edinecek olursan, hiç şüphesiz, seni hapse atacağım.” (26/Şuarâ, 29)

Ey kardeşim bak Bilal en kötü işkence, zorbalık ve ölüm ile karşı karşıya kalmasına rağmen ‘’ Ehad, Ehad’' diye bağırıyordu. Ümmeye İbni Halef ise ona söz geçiremediği için kahroluyordu.

Ey kardeşim Ammar, Musab, Habbab İbni Eret, Abdullah ibni Mesut ve daha niceleri işkence, zülüm, kötülük ve zorbalıkla karşılaştıklarında onlar sarsılmaz bir dağ gibi imanlarını haykırıyorlardı.

Ey kardeşim Ahmed bin Hanbel Kur’an‘ın mahluk yaratılmış olduğuna itiraz ettiği için o gün zalimlerin bu fitnesini kabul etmediği için dayak, kırbaç, hapis ve her türlü işkenceye sabrediyordu.

Taşıdığın Can Allah’tan Sana Bir Emanettir.

Ey kardeşim sahip olduğun canın, nefsin, malın ve mülkün Allah’tan sana bir emanettir. Şu yeryüzünü ona ibadet, itaat ve onun iradesine göre yaşamakla görevlendirildiN. Ey kardeşim hainlerden olma! Allah’a isyan edenlerden olma? Ey kardeşim Allahın sana tevdi ettiği görev yerlerine dönme vaktin gelmedi mi?

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ 

 Ey iman edenler! Sizi can yakıcı azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? (61/Saff, 10)

تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَۙ

Allah’a ve Resûl’üne iman edersiniz, mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Şayet bilirseniz bu sizin için en hayırlı olandır. (61/Saff, 11)

يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۙ 

 (Buna karşılık Allah da) günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere ve Adn Cennetlerinde çok güzel/hoş meskenlere yerleştirir. Bu, büyük kurtuluştur/kazançtır. (61/Saff, 12)

Tembellik Yapanlar Ahirette Pişmanlık Duyar

Sen davayı terk edince, sen Allahın dininden yüz çevirince, sen mala-mülke ve hatta Allahın düşmanlarının en büyük destekçisi olduğunda İslam işgal edildi, Müslümanlar yenilgiyle tanıştı ve zalimler İslam coğrafyasında Müslümanlara savaş açarak kulları Allah ile bağlarını kopardı.

وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلًا 

 O gün, zalim ellerini ısırır ve der ki: “Keşke Resûl ile beraber bir yol edinseymişim (ona tabi olsaymışım)!” (25/Furkân, 27)

يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَانًا خَل۪يلًا 

“Eyvahlar olsun! Vay başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseymişim.” (25/Furkân, 28)

لَقَدْ اَضَلَّن۪ي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَٓاءَن۪يۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولًا 

 “Andolsun ki o, zikir/Kur’ân bana geldikten sonra beni ondan saptırdı. Şeytan, (önce vaadlerde bulunan sonra da) insanı yardımsız yarı yolda bırakandır.” (25/Furkân, 29)

Bu Din Onurlu ve İzzetli Erkek Adamları Omuzlarında Yükselir.

Ey kardeşim şunu bil ki ilahi öğretilerin hayata egemen olması, İslam’ın iktidar olması, kulların kullara kulluktan kurtulması, şirkin-küfrün dağılması ve tağutların egemenliğinin sonlandırılması ancak ve ancak doğru tercihte bulunmuş samimi, ihlaslı, azim, istikrar, sabır, tahammül ve âlemlerin Rabbi olan Allah’ı birleyen yiğitlerin omuzlarında yükselir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın/birbirinize sabrı tavsiye edin ve nöbet tutun. Allah’tan korkup sakının ki kurtuluşa eresiniz.

Ey kardeşim şunu bil ki tembellik, cehalet, acizlik ve köle ruhlu psikolojisini taşıyanlar özgür ve bağımsız olamazlar. Dünyaya, mala, mülke çakılan, gelecek kaygısı, rızık endişesi olan, dünya sevgisi olup ve ölüm korkusu taşıyanlar asla Allahın razı olduğu ve onayladığı kullar olamazlar. Onlar ancak ahirette zelil bir hayatı yaşarlar. Nitekim Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki:

“Diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.” Bunun üzerine sahabiler şaşkınlıkla sorarlar:

“Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?” Efendimiz (s.a.v): “Hayır” der. “Bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz -çokluğunuz- bir akıntıya taşınan çer-çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.”

Bunun üzerine sahabilerden biri sorar: “Vehn nedir ya Rasûlullah?..”

O da buyurdu ki: “Dünya sevgisi ve ölümü sevmemek, ondan nefret etmek.” (Süneni Ebû Davut, Müsnedi Ahmed) 

Ey kardeşim Allah sana fırsat veriyor. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali gibi nice yiğitlerin azmini, kahramanlığını ve imanın kurtuluş fırsatını veriyor. Onların azmi ve mücadelesi sonucunda yeryüzünde İslam egemen oldu. Bizler en az onlar gibi azim etmedikçe bu ümmet nasıl ayağa kalkamaz. Bak kardeşim senin için Enes Bin Nadr’dan ibret var;

O öyle bir savaştı ki onun bedeninde 80’den fazla yara olduğu tespit edildi, öyle ki cesedi paramparça olmuş, kız kardeşinden başka kimse onu tanıyamamıştı, kız kardeşi ise onu parmağında tanıyabildi.

Musab bin Umeyr gibi yiğitler çıkmadan nasıl bu din hayata egemen olur! O ki Mekke’de en zengin en varlıklı bir kimseydi, hiç kimse ona kıyas bile edilemezdi. Yemesi, içmesi ve giymesi tamamı ile gıptayla bakılacak bir konumdaydı. Ama o Allah ve Resulü seçti açlığı, sıkıntıyı, belayı, musibeti ve Allah yolunda mücadele etmeyi tercih etti. Nitekim Musab bin Umeyr;

Uhud Savaşı’nda sancağı taşırken sağ elinin kesildiğini bunun üzerine sol eliyle sancağı taşıdığını onun da elinin kesildiğini Musab kollarından kalan parçalar ile sancağı taşıdığını ve ölünceye kadar ona kılıçla vurulması ondaki azmi ve izzeti göstermez mi?

Ey kardeşim Halit bin Halid'in azmini görmedin mi? Onun 120 savaşta cihat meydanlarında düşmanların saflarında nasıl azim ve ihlasla savaşıp din hayata egemen olsun diye mücadele ettiğini görmedin mi?

Ey kardeşim Selahaddin Eyyubi’nin o mücadelesi ve istikrarının haberi sana gelmedi mi? O saltanatı, ihtişamı ve lüksü bırakmış sıcak çölün ortasında cihat için beslenen atlar ve ordular hazırlıyordu, kışın sert soğuğuna yazın çöl sıcağına dayanarak Kudüs’ü feth etmedi mi? İslam dünyasında fitnenin başı olan Fatimi devletini yıkmadığımı?

İmanın Lezzetini Alma Vaktin Gelmedi Mi?

Ey kardeşim bu dava zor, güçlüklerle donanmış dikenli ve çilelidir. Nitekim Resulullah ve Ashâb-ı bunlara katlanmadı mı? Bak sonra onların azmi ve sabrı onları dünyada ve ahirette bir yıldız haline getirmedi mi? Onları harekete geçiren, zorluklara karşı tahammül verdiren, sabra götüren, işkence suikast ve ölümlere karşı dayanıklı kılan tek şey imanın lezzetiydi.

İman öyle bir şey ki kalbe girdiğinde bütün azalarına hatta iliklerine kadar hissettirir. Öyle ki iman insana Allah’tan başka ibadet edilecek, sevilecek, itaat edecek ve uğurun da ölecek tağutları inkar ederek insanı cihat’a hazırlar.

Bak kardeşim Halit bin Velid nasıl da imanın lezzetini haykırıyor: Benim onu sevdiğim ya da kendisinden çocuk müjdesi aldığım bir gelinin getirildiği hiçbir gece bana soğu şiddetli buzu çok sabahında düşmanla karşılaştığım bir seriyyeden daha ssevimli değildir. (Ebu Nuaym hilye 1/103) 

Bak kardeşim imanın lezzetini ortaya koyan bir hadise:

Uhud savaşında önce Abdullah ibni Cahş ve Saad ibni ebi Vakkas ile birlikte bir kenara çekilmiş dua etmeleri ve her birinin dua edenin duasının kabul olması için Rabbinden dilekte bulunması üzerinde ittifak etmişlerdi. Abdullah ibni Cahş'ın duası şuydu: Allah’ım beni öfkesi şiddetli cesareti fazla olan biriyle rızıklandır. Senin için onunla savaşayım ve o da benimle savaşsın sonra beni ele geçirsin burnumu ve kulaklarımı kesip koparsın, yarın seninle buluştuğum da sen diyeceksin ki ey Abdullah burnun ve kulakların neden kesildi? Ben de diyeceğim ki Sen ve Resulün için bunun üzerine sen doğru söyledin diyeceksin. (Hakim 2/76)

Görev Yerini Terk Eden ve Müslüman İddiasını Taşıyanlara Haykırın!

Ey kardeşim onlara ilan et ve onlara seslen ve de ki: Siz dünya hayatına çakıldınız, malın ve mülkün kulu olmayı tercih ettiniz, gelecek kaygılarınız ve endişeleriniz sizi kula kul yaptı, dünya hayatındaki mükafat talebiniz ahiretteki mükafatı tepti ve ahirete hüsrana uğrayanlardan oldunuz.

 وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ 

 Dünya hayatı, aldatıcı bir faydalanmadan başka bir şey değildir. (57/Hadîd, 20)

Ve onlara deyin ki ne kâfirlerin ne müşriklerin engellemeleri ne de sizin tembelliğiniz, cehaletiniz ve acizliğiniz İslam’ın gelişine engel olmayacak. İslam tüm ideolojik dinlere üstün gelecek ve insanlığı tekrar kurtaraktır.

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ 

 Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah, nurunu tamamlayacak olandır. (61/Saff, 8)

هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ 

Müşrikler hoşlanmasa da, tüm dinlere üstün gelsin diye, Resûl’ünü hidayet ve hak dinle gönderen O’dur. (9/Tevbe, 33)

Vallahi biz fetihleri görebiliyoruz. Berlin, Londra, Beyaz Saray ve daha niceleri Allahın hükmüne hükmedilen hilafetin şubeleri olacaktır. Nitekim iktidar ve egemenlik vaad eden Allahın şu sözüne kulak ver;

 

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًاۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـًٔاۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 

\Allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere vadetti: Onlardan öncekileri yeryüzünün halifeleri kıldığı gibi onları da yeryüzünün halifeleri kılacak, razı olduğu dinlerinde kendilerine iktidar/güç verecek ve korkularından sonra onları emniyete kavuşturacaktır. (Bu vaatte bulunduklarım) bana ibadet eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Kim de bundan sonra kâfir olursa işte bunlar, fasıkların ta kendileridir! (24/Nûr, 55)

 

Gürsel Gürbüz


 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *