Kafir, Müşrik ve Münafık Oldukları Kesin Olan Kimselerin Cenaze Namazı, İstiğfar ve Rahmet Okumak İttifakla Haramdır.
Kafir, Müşrik ve Münafık Oldukları Kesin Olan Kimselerin Cenaze Namazı, İstiğfar ve Rahmet Okumak İttifakla Haramdır.
İslam ilahi nizam'ın egemen olmadığı ve Rabbani yönetimin iktidarda olmadığı cahiliye ülkelerinde yaşayan insanların durumu kapalıdır. Başka bir ifade ile islam coğrafyasında yaşayan ve İslam'a kendini nispet eden tanımadığımız, bilmediğimiz insanlara kafir ismini vermek ya da Mü'min ismini vermek doğru değildir. Çünkü bugün toplum olarak ateist, deist, laik, kemalist ve sosyalist gibi ideolojik dinlere kendini nisbet eden ve politik tanrılar konumunda olan tağutlara ibadet eden bir toplumun içinde yaşıyoruz, bugün müminlerin olduğu gibi kafirlerin, müşriklerin ve münafıkların olduğu bir hayatın içerisindeyiz. Onlarla olan ilişkilerimiz ancak onların İslam'ı sabit olduktan sonra onlarla İslami ilişkileri içerisinde olmasıdır. İşte bu sebeple bugün İslam coğrafyasındaki tüm ülkeler her ne kadar kendilerini İslam'a nispet etseler de bu kimselere kafir, müşrik ya da mü'min ismi verilmez ta ki kendilerinin durumu öğrenilene kadar. Nitekim;
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ضَرَبْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقٰٓى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًاۚ تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۘ فَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَث۪يرَةٌۜ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman (emin olmak için) meseleleri açıklığa kavuşturun. Size selam veren kimseye, dünya hayatının malını isteyerek: “Sen mümin değilsin.” demeyin. (Oysa) Allah’ın yanında çok fazla ganimet vardır. Siz de bundan önce böyleydiniz. Allah size (hidayet edip küfürden kurtararak) iyilikte bulundu. (Emin olmak için) meseleleri açıklığa kavuşturun. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (4/Nisâ, 94)
Bu ayeti kerimede Allah Selam vermeyi İslam'ın bir alameti olarak görmüş ve selam verenlere ''Sen Mümin değilsin' demeyi bize yasaklamıştır. Ve sonra Allah ‘'Meseleleri açıklığa kavuşturun'' ayeti ile o kimsenin Müslüman mı değil mi? Öğrenilmesini ve araştırılmasını bize emretmiştir. O halde namaz, oruç, zekat gibi islam alameti taşıyan kimseler kafir ve müşrik ismi verilmediği yani sen Mü'min değilsin’’ diyemediğimiz gibi müslüman ismini veremeyiz ta ki ayetin sonunda buyurduğu gibi ‘'Meseleler açıklığa kavuşturun'' ayeti ile o kimsenin İslam'ın sabit olması için onun durumunun yani tevhidinin öğrenilmesi gerekir.
Bu sebeple bir zamanlar Darü'l İslam olan ve sonra Darü'l Küfür hükmünü alan bu ülkelerdeki insanların cenazelerinde namaz kılmak, onlara istiğfarda bulunmak, onlara dua etmek ve Allah'ın onlara rahmet etmesini dilemek ancak o kimsenin müslümanlığının kesin ve sabit olması gerekir. Bilmediğimiz, tanımadığımız ve akidesi konusunda hiçbir malumata sahib olmadığımız kimselere rahmet, istiğfar, dua ya da cenaze namazlarını kılmak caiz değildir. Bunun temel sebebi müşriklerin namazlarının kılınması, onlara rahmet okunması ve istiğfarda bulunmasının yasaklamasıdır. O halde bize düşen Müslümanlığı sabit olanların namazını kılmak, rahmet okumak ve istiğfarda bulunmak olmalı ve İslamı sabit olmayanları Allah'a havale etmek ve İslami uygulamalardan uzaklaşmamızdır.
Kafir, müşrik ve münafık oldukları sabit, kesin ve kat-i olan ve hiçbir şekilde zan ve şüphe olmayan bu kimselere dua etmek, istiğfarda bulunmak, onlara rahmet okumak asla caiz değildir haramdır.
Nitekim Efendimiz aleyhisselatü vessellemin amcası ve annesi için istiğfar dilemişti Allah ona bu istiğfarı yasakladı;
سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ اَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ لَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ
Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de fark etmez. Allah, onları bağışlamayacaktır. Şüphesiz ki Allah, fasıklar topluluğunu hidayet etmez. (63/Münafikûn, 6)
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟
Şüphesiz ki kâfir olan ve kâfir olarak can verenler, yeryüzü dolusu altını (azaptan kurtulmak için) fidye verseler de hiçbirinden kabul edilmez. Bunlara can yakıcı bir azap vardır ve onların yardımcıları da yoktur. (Ali İmran: 91)
الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي كُلَّ كَفُورٍۚ
Kâfirlere ise cehennem ateşi vardır. Ne haklarında ölmeleri için hüküm verilir, ne de (ateşin) azabı hafifletilir. Biz, her nankör olanı işte böyle cezalandırırız. (35/Fâtır, 36)
İstiğfar, dua etmek, rahmet okumak, Kur'an okumak, onlara selam vermek, onların azaptan kurtulmaları için başlarında beklemek ancak mümin olarak ölmüş kimseler için söz konusudur. Hiç kimse hiçbir şekilde şirk ve küfür üzere ölmüş bir kimse için istiğfarda bulunamaz.
Rabbimiz neden kafir ve Müşrikler için istiğfarı, rahmeti ve duayı yasaklamış sorusuna gelince... Çünkü onlar yeryüzünde Allah'a şirk koşmuş, küfre düşmüş ve alemlerin rabbi olan Allah'ın dinden yüz çevirmiş bu sebeple Allah'ın yeryüzündeki rahmet,\ rızası ve kurtuluşa sebep olan kitap ve sünnete tabi olmamış, bilakis şirk ve küfrü tercih ettikleri için ve bu zulümlerin peşinden gittikleri için onlara ahirette istiğfar, rahmet, cenaze namazlarını kılmak ve onlar için dua talebinde bulunulamaz. Çünkü dünyada onlar şirke bulaştılar ve küfre düştüler bu inancın sonsuz olması azabı sonsuz kılmakta bu da onlara rahmetten ve istiğfirdan alıkoydu ve Allah da bunu müşriklere haram kılmıştır.
Şüphesiz yeryüzünde müşrik ve kafir olarak ölen kimselerin azapları birbirinden farklıdır. Kimisi en çetin azaba dücar iken, kimileri biraz daha hafif azap bile azaplandırılmaktadırlar. Bunun örneği Resulullah efendimiz Aleyhisselam'ın İbni Abbas ile ilgili söylediği şu hadistir;
عن أبي سعيد الخدري؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم ذكر عنده عمه أبو طالب. فقال "لعله تنفعه شفاعتي يوم القيامة. فيجعل في ضحضاح من نار، يبلغ كعبيه، يغلي منه دماغه".
Ebu Said el-Hudri'den naklen rivayet etti ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda amcası Ebu Talib'ten söz edilince şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde şefaatimin ona fayda vermesi umulur. Bunun neticesinde topuklarına kadar varan bir ateşe konulur ve ondan dolayı da beyni kaynar. “ (Buhari)
Dolayısıyla kafirler ve müşrikler İslam'a düşmanlıkları, dostlukları ve yardımları durumuna göre cezalandırılırlar. Nitekim Allah;
اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟
(Şahsi arzu ve isteklere göre) haram ayların (yerlerini değiştirip) ertelemek, küfürde ileri gitmektir. Bununla kâfirler saptırılır. Allah’ın haram kıldığına sayı bakımından uydurmak için onu bir yıl haram, bir yıl da helal kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram kıldığı (ayları) helal kılmış oluyorlar. Kötü amelleri onlara süslü gösterildi. Allah, kâfirler topluluğunu hidayet etmez. (9/Tevbe, 37)
Bu ayet küfrün derece ve mertebeleri olduğunada delalet etmektedir.
O halde bir müslüman en yakın akrabası olsa dahi asla müşrik ve kafir oldukdan sonra onlara rahmet ve istiğfarda bulunamaz. Nitekim; İbrahim aleyhisselam'ın babası için istiğfarda bulunması sebebiyle Allah resulü aleyhisselatü vessellem de amcası için istiğfarda bulunmak istediğinde şu ayet inzal oldu.
مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِك۪ينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬ل۪ي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ
Alevli ateşin ehli oldukları netleştikten sonra, akraba dahi olsalar, Nebi’nin ve müminlerin müşrikler için (Allah’tan) bağışlanma talep etmeleri söz konusu olamaz. (9/Tevbe, 113)
Allah azze ve celle sonra İbrahim aleyhisselam'ın babasına olan istiğfarının özürünü şu ayette ortaya koydu;
وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُۜ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ
İbrahim’in babası için bağışlanma istemesi, sadece ona verdiği sözü yerine getirmek içindi. Babasının Allah düşmanı olduğu açığa çıkınca, ondan teberrî etti/uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim, (çokça “ah” çeken, dertli, duygulu) ince kalpli ve yumuşak huylu biriydi. (9/Tevbe, 114)
يلقى ابراهيم اباه ازر يوم القيامه وعلى وجه ازر قطره وغبره فيقول له ابراهيم الم اقل لك لا تعصني فيقول له ابوه فاليوم لا اعصيك فيقول ابراهيم يا ربي انت وعدتني ان لا تخزني يوم يبعثون واي خزي اخزى من ابي البعد فيقول الله عز وجل اني حرمت الجنه على الكافرين ثم يقال انظر ما تحت رجليك فينظر فاذا هو بالذبح متلطخ فيؤخذ بقوائمه فيلقى في النار
“İbrahim, kıyamet günü babası Azer’le karşılaşır. Azer’in yüzünde toz-duman vardır. İbrahim (babasının bu haline üzüldüğü için): 'Ben sana, bana isyan etme, demedim mi?' diye çıkışır. Babası: 'Bugün artık sana isyan etmem.' der. Bunun üzerine İbrahim (as),
'Ya Rabb! Kıyamet günü beni perişan etmeyeceğine dair söz vermiştin. Şimdi babamın rahmetten uzak kalmasından daha büyük bir perişanlık var mı?' diye Allah’a şekvada bulunur. Allah ise,
'Muhakkak ki ben cenneti kâfirlere haram kıldım.' diye cevap verir.
"Sonra Hz. İbrahim’e 'ayaklarının altına bakması' söylenir. Hz. İbrahim bakar ki orada pis kokan çamura bulaşmış bir Ayı görür. Derken, kol ve bacaklarından tutulup cehenneme atılır.” (Buhari)
Dolayısıyla İbrahim aleyhisselam Allah'ın düşmanı olduğu, şirki ve küfürü açık olduktan sonra artık onun da müşrik olarak ölmüş babasına rahmet, istiğfar, cenaze namazı ve duada bulunması yasaklanmıştır.
Kimileri şunu söyleyebilir! Ya bir insana istiğfarda bulunmak, duada bulunmak ve rahmette bulunmak ne kötü bir zarar var diyebilir? Bu aslında dini bilmemek ve Allah'ın iradesini tanımamaktan geçer, çünkü Allah kendisine azap ederken, kendisini affetmeyeceğini, ebedi cehenneme gireceğini ve rahmet etmeyeceğinı Kerim kitabında ortaya koyarken bu ayette muhalefet ederek Allahın istiğfar etmediğine istiğfarda bulunmak ve rahmet etmediğine rahmet etmek büyük bir cehalet ve aynı zamanda Allah'ın iradesini hiçe sayarak Allah'ı hükmünü küçümsemektir.
Burada İbrahim aleyhisselam babasına ona söz vermek suretiyle senin için Allah istiğfarda bulunacağım demesi sebebiyle Allah ona babasına istiğfar etmeyi yasaklamıştır.
Nitekim Rabbimiz olan Allah resulüne annesi için istiğfar etme yasaklamıştı
استاذنت ربي ان استغفر لامي فلم ياذن لي واستاذنت ان ازور قبرها فاذن لي
“Annem için istiğfarda bulunmak hususunda Rabbimden izin istedim. Fakat bana izin verilmedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim; ona izin verildi. (Müslim Cenaiz, 106)
Rabbimiz İbrahim aleyhisselam'ın babasının müşrik olması sebebiyle istiğfarı ve rahmeti yasaklar sonra Resulullah efendimizin annesi, babası ve amcasını Müşrik olarak ölmesi sebebiyle istiğfarı ve rahmeti yasaklar. Dolayısıyla bunda çıkaracak en önemli ders biz Müslümanlar, bu meselenin Allah'ın hükmüne bağlı kaldığını ve Allah'ın hükümlerine göre hareket etmemiz gerektiği ortaya çıkar. Kim Mü'min ve müslümansa ona rahmet, istiğfar ve cenaze namazını kılmak vacip iken, kim kafir ve müşrik olduğu sabitse ona istiğfar, ona duada bulunmak ve namazını kılmak ise haram olur.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ