Lafzın Manada Kullanılması Açısından Hakikat, Mecaz, Sarih ve Kinaye Nedir?
Lafzın Manada Kullanılması Açısından Hakikat, Mecaz, Sarih ve Kinaye Nedir?
Lafız, konulduğu lügat manasında yahut başka manada kullanılışı itibariyla dört kısma ayrılır. Bunlar;
1- Hakikat
2- Mecaz
3- Sarîh,
4- Kinâye'dir. Bu lafızları kısaca izah edelim.
1- Hakikat;
Hakikat lafızların nevileri ve mahiyetleri vardır.
Hakikat tarifi vaaz olunduğu ve tahsis edildiği manada kullanılan lafızlardır. Bunlar da kendi aralarında hakikat açısından farklı ıstılahlarda olurlar. Bunlar;
Lügavi, Şeri, Örfi ve Istılah şeklinde olurlar.
a- Lugavi Hakikat: Bu konulduğu sözlük manasında kullanılan lafızdır. Yıldızlar, güneş ve benzeri gibi şeyler bunlar herkes tarafından bilinen anlaşılan şeylerdir.
b- Şeri Hakikat: Bu Kur’an ve sünnetten başka bir ifadeyle Allah ve Resulü’nün kast ettiği manada kullanılan lafızlardır. Zekat, hac salat ve benzeri malum lafızlardır.
c- Örfi Hakikat: Bu ise bir topluluğun bir milletin kendi örf ve adetleri sonucunda kullanılan lafızlardır. Mesela, "es-seyyare" lafzı, umum örfde bildiğimiz nakil vasıtası otomobil, otobüs için kullanılır, "ed-dâbbe" lafzı, aslında kaç ayaklı olursa olsun hayvan manasına geldiği halde, umumi örfde dört ayaklı hayvan için kullanılır.
Hakikatin Hükmü Nedir?
Hakikat aslında üç hüküm ile meydana gelir;
a- Hakikat lafzı için konulan mananın sabit olmasıdır. Başka bir ifade ile söyleyen bu manayı kast etsin veya kast etmesin müsavidir, hakikat lafzı âm, has, emir ve nehiy olarak gelebilir.
''Ey iman edenler ruku ve secde ediniz’’ ayetinde bu emir olarak gelmiştir ve bu ayet emir itibarıyla has ama emir olunan itibari ile de umum âm’dır.
''Zinaya yaklaşmayın''. (İsra: 32)
''Hükümle sabit olmadıkça Allahın haram kıldığı cana kıymayın'’ Enam: 151 bu da nehiy/yasak olan hakikate örnektir. Bu iki ayet Nehy yasak açısından has iken hitap olunan şahıslar itibarıyla âm’dır.
İster nehiy ister emir sigasıyla gelsin ister has ister am olsun mükellefler birey ya da toplum olarak muhataplar bunları yerine getirmeleri farzdır.
b- Hakikat lafzı için konulan mananın, bu lafzından ayrılmamasıdır. Misal: baba (eb) kelimesi, "baba" manasını ifade etmez diyemeyiz. "Ahmet, Sabri'nin oğluna 1000 TL. vasiyet etti". Bu vasiyet Sabir'nin oğlu için geçerlidir. "Bu vasiyet, Sabrinin oğluna yapılmamış" manasına gelmez.
c- Hakikat mecaza tercih edilir. Mecelleden ‘'Manada asıl olan manayı hakikattir'' kaidesi bunu ifade eder.
Dolayısıyla lafzın hakiki manası ile anlaşılması mümkün ise hüküm hakikat hakkında sabit olur mecaz hakkında sabit olmaz.
''Kelamın ihmalinden evladır'' kaidesi göre eğer bir söz hakikat açısından bir mana ifade etmiyorsa ve karine söz konusuysa mecaza gidilir.
2- Mecaz Nedir?
Mecaz hakikatin tam tersine ilk konulduğu mananın bir ilgi ve münasebet dolayısıyla onun dışındaki bir manada kullanılan söze mecaz denir.
Başka bir ifade ile konulduğu ilk manadan başka bir manada kullanılan lafza mecaz denir.
Dolayısıyla hakiki mana ile kullanılan ikinci mana arasında bir alaka ve o hakiki mananın kast edilmesine engel bir karine bulunursa mecaza yorumlanır. Misal;
“Aslan Mehmet" dendiğinde kasdedilen mecazi mana yani cesurluk vasfı bakımından, aslan lafzının hakiki manası ile kullanıldığı mana arasında bir benaerlik ilişkisi vardır. Eğer mecazda alaka "benzerlik" ise buna "istiare" , (benzer- -likten başkası ise buna "mecaz-ı mürsel" adı verilir. Benzerlik dışındaki alaka çeşitlerine örnek olarak "cüzilik-küllilik" ilişkisi zikredilebilir. Misal;
Kur'ân'daki boyun (köle) azadı" ifadesinde, kölenin bir cüzü boyun) zikredilip köle kasdedilmiş, "parmaklarını kulaklarına tıkarlar" ifadesinde ise parmaklar zikredilip parmak uçları kasdedilmiştir."Karine"ise lafzın hakiki manasında kullanılmadığını göstermeye elverişli belirti demektir.
Mecaz Açısından Alaka ve Nevileri
Mecaz da kullanılan mana ile hakikatin manası arasında bir alaka ve münasebet bulunur ve bunların da çeşitleri vardır.
1- Müşabehet: Bu lafzın hakiki manasıyla mecaz manasının muayyen ortak bir vasıfta birbirine benzemesi yada birleşmesidir. Nitekim, benzeyene müşebbeh benzetilene müşebbehun bih denir.
Resulullah aleyhisselam Medine’ye hicret ettikten sonra onu gören Müslümanlar ''üzerimize aydoğdu'’ dediler, bu ifade gökteki ayın parlaklığı ile Resulullah’ın yüzünün nuraniliği arasında ortaklık sebebiyledir. Allah Resulü burada müşebbeh iken ay ise müşebbehun bih’dir.
2- Kevnu'l Sabık: Bu bir şeyin daha önceki vasfi ile isimlendirilmesidir. Misal; ''Yetimlere mallarını veriniz'' ayetinde geçen yetimler ifadesi mecazdır, çünkü ayette buluğa ermiş ve reşit olmuş olduğu halde ona mecazen yine yetim denmiştir.
3- Kevnul lahı: Bu bir olayın bir şeyin istikbal’de gerçekleşmesini ve bir durumu ifade eder. ''Kim bir maktülü öldürürse kısas hükmü olur'' ifadesinde olduğu gibi öldürülen kişiye maktul denilir.
Mecaz ile Hakikat Arasındaki Alaka
Âlimlere göre mecaz da kullanılan mana ile hakikatin manası arasında alaka yani bir birlik vardır. Bu sebeple ittisal iki şekilde görülür;
a- Manevi ittisal
b- Surî ittisal
Mecazi mana ile hakiki mana arasında mana ve vasif yönde bir birleşme varsa buna İstiare denir.
Mecazın Hükmü Nedir?
1- Bu bir şeyin mecazi mananın sabit olması ve hükmünün buna tahakkuk etmesi ile ilgilidir. Misal;
اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ
Yahut kadınlarınıza dokunduğunuzda. (Nisa: 43) ayetinde dokunma mecazi olan cinsi münasebet manasındadır, hakiki manası olan elle dokunma manasında değildir.
2- Hakiki mananın anlaşılması mümkünse mecaz mana itibar olunmaz, çünkü hakikat asıl mecaz ise hakikatin halefidir. Asıl dururken halef bakılmaz, eğer bu hafızada hakiki bana anlaşılmıyorsa o zaman mecazi manasına bakılır.
Kur'an'da ve Sünnette mecaz Var Mıdır?
Cumhur ulemaya göre Kur'an ve Sünnette mecaz vardır. İbni Teymiye gibi bazı alimlere göre mecaz yoktur.
Sarih Nedir?
Sarih kendisinin kastedilen mana çok kullanılmasından dolayı açık ve bilinen bir lafızdır. Sarih lafız hem hakikat olabileceği gibi mecaz da olabilir.
Hakikat açısından misal verecek olursak: Talakla nikah bağın boşanma ile ilgili çokça kullanan sarih bir sözdür.
Yine bununla beraber idare, hibe, vakıf ve benzeri şeyleri de açık, net sarih ve hakikat kısmındadır. Bunlardan herhangi biri söylense onunla ne kastedildiği bir karineye ihtiyaç duymadan anlaşılır.
Sarih: Hakikat veya mecaz olsun çok kullanıldığından dolayı manası açıkça ortaya çıkan kelimedir. Satın aldım, sattım ve evlendim gibi kelimeler sarih kelimeler ile şer'i hükümleri sabit olup niyetine bakılmaksızın konuştuğu cümleler tahakkuk eder. İster mütekellim söylediği kelamı irade etsin yada etmesin kelam hakikat veya mecaz olsun fark etmez hükümler terettüp eder. Bir kişi hanımına sen boşsun derse boşanma olur. Niyet etsin ve etmesin talak gerçekleşir.
Mecaz açısından sarih misaller: Şu tencereden yemem, bu ağaçtan yemem ve bu çeşmeden içmem gibi sözler mecaz kısmında olan açık şeylerdir. Halbuki bundan kasıt tenceredeki yemeği, ağaçtaki meyveyi ve çeşmeden akan suyu içmemek söz konusudur, burada herhangi bir kimse buradan kastedilen mecazın ne olduğu hemen anlar.
Sarih’in Hükmü Nedir?
Sarih ifade olan hükümler niyete bakılmaksızın hükme bağlanır ve sabit olan bir hükümdür. Konuşan kimsenin niyeti, kalbi ne olursa olsun hükmün Kelâm’dan çıkmasıyla söylenmesi ile artık hükme bağlanmasıdır. Misal;
Sarih yani açık bir şekilde hiç bir mecaz yada kinaye bırakmayacak şekilde küfür sözü ve küfür fiili işleyenler niyet ve kalbe bakılmadan bu açıdan tekfir etmek vacip olur. Başka bir misal;
Ben bu malımı sana sattım demesi gibi onun niyetine kalbine bakmadan anlaşma söz konusu olur.
Kinaye Nedir?
Kinaye lügat manası örtmek ve gizlemek anlamlarındadır, bir şey söylerken söylenenlerden başka bir şey kastetmektir.
Kinaye: İster hakikat veya mecaz olsun, kendi içinde anlamı gizli kaldığından dolayı karine olmaksızın anlaşılmayan kelimelerdir. Kinayenin hükmü ancak niyet veya yerine geçen hali karineler ile sabit olur. Niyete ve karinelere bakılır yoksa amel edilmez. Kinaye de asıl olan niyettir.
Kinayenin kendisi ile kast edilen mana hemen zihne gelmeyen kapalı kalan lafız hem hükmü gereğinin ancak niyete veya halin delaletine göre sabit olmasıdır.
Istılah açısından: Kinaye kendisinden maksat olan mana az ya da farklı kullanılmasından dolayı kapalı olan ve gerçek manası açık bir karine ile ancak anlaşılan bir lafızdır. Dolayısıyla kinaye söyleyenin buna ne kast ettiğica olduğu için kapalı olduğu için anlamakta ilk etapta zorluk çeker.
Başka bir ifade ile kinaye kendisi ile kasdedilen mana hemen zihne gelivermeyen ve kapalı kalan lafızdır. Misal;
Erkeğin, karısına dilediğin yere git" sözü ile talak (boşama) manası veya başka mana kasdetmiş olması mümkündür. Kinayenin hükmü, gereğinin ancak niyete veya halin delâletine göre sabit olmasıdır.
Kinaye gibi söz yada fiilerde bulunmak tekfire engel olmakla beraber hiç kimse bu durumda tekfir edemez. Tekfir ancak kişinin niyet ve itirafı iledir. Misal;
Kişi içki yada kumar oynaması ve bunu konuşurken sanki razı olmuş gibi bir tavır takınma söz konusu olduğunda bu kimsenin içki ve kumar gibi şeriatin vaciplerinde olması sebebiyle niyet ve kalbine sorulması ve eğer helal görürlürse tekfir edilir haram görürse fasık ismini alır.
Usul alimlerimiz kinayeler birer hakikat olabileceği gibi aynı zamanda mecaz olacağını da söylemişlerdir. Herkes tarafından bilinip kullanılır hale gelmemiş mecaz da kinaydir.
Kinayenin Hükmü Nedir?
Kinay ile gerçekleşen sözler hükmü ancak niyet, halin söz ve fiillerin açık ve net bir şekilde delalet ile sabit olması gerekir. Eğer açık net bir durum söz konusu değilse niyete sorulur ona göre hüküm verilir. Dolayısıyla kinaye lafızlarda niyete sorulur. Misal;
Bir kimse zan, göreceli ve ihtimali bir küfür sözü küfür fiili işlese bu kimse bu durumu açık net sarih olmaması sebebiyle tekfir edilemez, çünkü bu durum kinayeli durumdur ve bu kimsenin niyetine sorulması vacip olur, niyetine göre hüküm belirlenir.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ