01 Aralık 2024, 23:53 tarihinde eklendi

Musa Aleyhisselam ve Hızır Aleyhisselam Kıssası ve Çıkarılacak Derlser Nelerdir?

Musa Aleyhisselam ve Hızır Aleyhisselam Kıssası ve Çıkarılacak Derlser Nelerdir?

Musa Aleyhisselam ve Hızır Aleyhisselam Kıssası ve Çıkarılacak Derlser Nelerdir?

Allah, Musa aleyhisselam'ı İsrailoğullarına gönderdi, çünkü artık israiloğulları ahlaki bozulma, akideleri dağılmış, imanları yıkılmış ve bir ıslahatçı peygambere ihtiyaç duyuyorlardı ve bunun sonucunda Allah Musa aleyhisselam'ı gönderir, onları hayatın her alanında sosyal, siyasi, ekonomik ve ahlaki bir yaşam programı olarak Allah'ı birlemeye, Allah'a ibadet etmeye, Allah'ın emrinde, Allah'ın boyundurluğunda ve yol göstericiliğinde bir hayat ve yaşam programı noktasında ilahi öğretilere davet etmiştir.

Musa aleyhisselam günün birinde yine İsrailoğullarına Allah'ın dinine bağlı kalmaları, imanı sevmeleri ve salih amel işlemleri noktasında teşvikte bulunuyordu, bu vaz ve nasihatlar karşısında etkilenen ve Musa aleyhisselam'ın ilmine hayran kalan o günün İsrailoğulları Musa aleyhisselam'a  İnsanların en bilgini kimdir? diye sorarlar. Musa aleyhisselam bu soruya hiç düşünmeden ‘’Benim'' diye cevap verir.

Evet gerçekten Musa aleyhisselam aslında onun risaleti konusunda hiç şüphesiz büyük bir ilim sahibiydi ama ‘’Benim'' kelimesi karşısında Allah onu uyarmıştı, çünkü ilmin kaynağı Allah idi ve bunu Allah'a havale etmesi gerekiyordu. Ve sonra bu uyarıdan sonra Allah Musa aleyhisselam'a kendi katında kendisinden başka birine ilim ve hikmet verdiğini ve bu kimsenin iki denizin buluştuğu yerde olduğunu, yanına gittiğinde kendi ilmiyle onun ilminin kıyas edildiğinde, Musa aleyhisselam’ın ilminin ne denli az olduğunu görecekti.

Musa aleyhisselam ‘’Benim'' söylemi karşısında büyük bir pişmanlık duydu ve Allah'ın gazabından Allah'a sığındı ve ilmi, hikmeti öğrenebilmek adına ve Allah'ın emrini yerine getirme noktasında iki deniz arasında bulunan o salih kulla tanışmak ve onun ilminden faydalanmak için yola koyuldu.

Musa Aleyhisselam ve Yanındaki Genç;

Musa aleyhisselam bu gençle yola koyulduktan sonra Allah'tan o salih kulun nerede bulacağı konusunda bir alamet istedi. Nitekim 

Allah Kerim kitabında ‘'Dağarcığına büyük bir balık al balığın nerede yitirirsen salih kulu orada bulacaksı''n diye alamet verdi.

Musa aleyhisselam bu alameti yerine getirebilmek adına darağacına balığı koydu ve yanına en iyi talebesi olan Yuşa Bin Nun'u aldı ve ikisi Sina çölünün o kavurucu sıcağında yola koyuldular, bu yolculuk o kadar zor, meşakkatli ve ağır geldiki Yuşa Bin Nun en son yorulmuş ve bitkin düşmüştü ama Musa aleyhisselam ilme ulaşmak Allah'ın emrini yerine getirme noktasında ısrarcıydı ve nitekim ikisi de bu yolculuğu yerine getirme noktasında yola koyuldular. Gerçekten ilim ve hikmet büyük ve önemli bir şey ki ancak akıl sahibi olan insanların bu yolda fedakarlık, samimiyet, ihlas ve gayret göstermeleri gereken büyük bir nimet olduğunu anlar. Nitekim onların bu yolculuğu sürecinde ilmi talep etme noktasında ısrarcı, samimi ve ihlaslı olmaları Kur'an'ı Kerim'de şu şekilde ifade edilmiştir;

(Hatırlayın!) Hani Musa, yanındaki gence demişti ki: “İki denizin buluştuğu yere varıncaya kadar ara vermeden gidecek, (gerekirse bu yolda/uğurda) uzun zaman geçireceğim.” (18/Kehf, 60)

Kaya Yanında Dinlenme;

Bu uzun ve meşakkatli yolculuktan sonra Musa aleyhisselam ve Yuşa bin Nun kaya'nın dibinde gelen serin rüzgar ve dinlenme ile uykuya dalmıştı, bu esnada Yuşa bin Nun kendisi etrafı kontrol ederken bir anda boş olduğu anda balık kumsala doğru gelen bir dalga ile denize ulaştı, burada Yuşa'nın Büyük bir şaşkınlık ve aynı zamanda ne yapacağını anlamayarak öyle kalakalmıştı sonra şeytan ona balığın kayboluşunu unutturur.

İki denizin buluştuğu yere ulaştıklarında, balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitti. (18/Kehf, 61)

Şeytanın Unutturması;

Kaya yanında uykudan uyanan Musa aleyhisselam arkadaşıyla beraber dinlenmiş bir şekilde yola koyulurlar ve ne zaman ki gölgelik bulunan bir yere geldiklerinde Musa aleyhisselam Yuşa bin Nun'a hadi azığımızı getir de yiyelim der.

 (İki denizin buluştuğu yeri) geçince gence demişti ki: “Yiyeceğimizi getir. Andolsun ki bu yolculuğumuzdan (sebep) pek yorulduk.” (18/Kehf, 62)

Musa aleyhisselam balığı isteyince Yuşa bin Nun balığın gözleri önünde kayalığın dibinde dalgaların içerisinde kaybolduğunu hatırladı ve sonra Musa aleyhisselam'a şunu söyledi, dinlendiğim kaya'nın yanında ben balığın dalgaların yardımıyla denize ulaştığını gördüm ama şeytan bana unutturdu dedi.

İşte Bu Bizim Aradığımız Şey;

Musa aleyhisselam bu olayı duyar duymaz Allah'ın kendileri için alamet kıldığı şeyi anlar ve ondan sonra gerisi geriye dönerler ve hızlı bir şekilde hiçbir şey yemeden o kayaya doğru hareket ettiler;

(Genç) demişti ki: “Kayaya sığındığımız zaman (var ya) hatırladın mı? İşte orada balığı unuttum. Onu hatırlamamı yalnızca şeytan unutturdu. O, ilginç bir şekilde denizde yolunu tuttu ve kaçtı.” (18/Kehf, 63)

Ve Hızır aleyhisselam;

Musa aleyhisselam hızır'ı görür görmez, onun Allah'ın salih kullarından olduğunu anlar, onun giyim kuşam ve yüzündeki ifadeler tamamıyla Allah'a iman eden salih kulun alametiydi ve Musa aleyhisselam kendisini Hızır ile tanıştırır. Musa aleyhisselam ve Yuşa bin Nun Hızır aleyhisselam'ın görürler ve bu yolculukta artık Musa aleyhisselam ve Hızır beraber gideceklerdi.

Allah, Hızıra kendisine rahmet ettiği ve ilim öğrettiği kullarından biri diye tasvir ederek, Musa aleyhisselam'a ilmi ve hikmeti öğretecekti, dikkat edin! Buradaki ilim ve hikmet dünyevi ilim ve hikmet değildir. Bu olayların iç yüzünü öğrenme İlmi ve hikmeti idi. Çünkü Musa aleyhisselam zaten ilim ve hikmet sahibi idi, ama Musa aleyhisselam'daki eksik ilim tamamıyla vahiya bağlı olan ve insan yapısının doğasında bilmesi imkansız olduğu ve ancak insana Allah'ın vahyedebileceği ilmi Allah kuluna göstermek istiyordu.

Musa aleyhisselam samimi ve ihlaslı bir şekilde bu ilme ulaşabilmek adına sabırsız bir şekilde Hızır aleyhisselam ile beraber bu ilmi öğrenmek istiyordu ve buna karşılık Hızır aleyhisselam ona ilim için benimle beraber olman gücünün üstünde büyük bir sabrı gerektirir, Sen buna güç yetiremezsin, uzun bir deneyim, tecrübe, eğitim ve sabır bunların hepsine sahip olman gerekir.Hızır aleyhisselam Musa aleyhisselam'a aklın, gözlerin ve bilginin anlayamadığı ve kavrayamadığı şeyleri göreceksin, sen buna sabredemezsin ve sen perdenin arkasındaki olayları göremezsin, diyordu.

Musa ve Hızır aleyhimesselam'in bu ilim yolculuğu aslında dünyevi olarak insanların kendisiyle mesul olduğu bir ilim değildir. Buradaki hikmet Allah biz kullarına nice dünyada gerçekleşen bela, müsibet ya da hayır gibi görünen şeyler aslında bir hesap, bir plan, bir amaç ve bir hedef içindir. İnsanlar kendi beşeri gözlem, tecrübe, akıl ve varsayımlarıyla bunları kavramada eksik olur, burada Allah insana dünyada oluşan birçok olayların arkasında bir ilim, hikmet ve bir sebep olduğunu insanların bunu anlamamalarının gayet normal olduğunu vurgulamak adına Musa aleyhisselamı bu ilim yolculuğuna çıkarır.

İlim Yolculuğunda Hızır'ın Musa Aleyhisselam'a Koştuğu Şart;

قَالَ لَهُ مُوسٰى هَلْ اَتَّبِعُكَ عَلٰٓى اَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا 

 Musa ona demişti ki: “Sana öğretilen doğrulardan/isabetli bilgilerden bana öğretmen için sana tabi olayım mı?” (18/Kehf, 66)

قَالَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْرًا 

Demişti ki: “Sen, benimle beraberliğe sabredemezsin!” (18/Kehf, 67)

وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلٰى مَا لَمْ تُحِطْ بِه۪ خُبْرًا 

“Hem hakikatini kavrayamadığın (sana verilmemiş bilgiye) nasıl sabredeceksin ki?” (18/Kehf, 68)

Hızır Aleyhisselam Musa aleyhisselam'a baş başa iken yolculukta  soru sormamasını ve sabırlı olmasını istemişti.

قَالَ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ صَابِرًا وَلَٓا اَعْص۪ي لَكَ اَمْرًا 

(Musa) demişti ki: “İnşallah beni sabreden biri olarak bulacaksın ve senin hiçbir emrine karşı gelmeyeceğim.” (18/Kehf, 69)

Hızır aleyhisselam bu şartı koşmasının temel sebebi yukarıda da ifade ettiğimiz gibi aklın, gözlerin ve birçok duyu organlarının algılamayacağı, kavramayacağı ve anlamayacağı meselelerle karşılaşacağını beyan etmesi içindi ve onun bundan dolayı hızlı bir şekilde tepki vermesini istemiyordu. Çünkü bu ilim vahye dayalı ve tüm olayların arkasında ilim, hikmet, gaye, hedef ve rabbani bir irade vardı. Musa aleyhisselam ise tamamıyla peygamber olmasından dolayı zahire göre hükmediyor ve bu yönüyle zahirde cereyan etmeyen olayların hikmetini anlamıyordu. Çünkü bu ilim ancak vahiy ile biline bilen şeylerdi.

Musa aleyhisselam Hızır aleyhisselam'a taahhüt veriyor ve asla ona karşı gelmeyeceğini, ona karşı sabırlı olacağını ve bu beraberlikte asla soru sormayacak ve bu yolculukta gerçekleşen olayların hikmetini ve kapalı durumların açıklanmasını Hızır aleyhisselam anlatacaktı.

İlahi İlme Doğru Yolculuk;

Hızır aleyhisselam denizde dalgaları yararak geçen gemi kaptanına bizi de al diye işarette bulunur, ne istediklerini sorar Hızır aleyhisselam bizleri karşı tarafa götürmeni istiyorum der. Kaptan onlara misafirperverliği gösterir, çünkü Kaptan Hızırla daha önce tanışmış ve onun kim olduğunu biliyordu ve ondan da hiçbir ücret kabul etmedi, sonra gemiye binerler ve denize açılırlar. Musa aleyhisselam da Hızır geminin bir kenarında oturmuş konuşurlarken bir serçenin denize yaklaşarak suyu bir kere gagaladığını sonra da geminin bir köşesine konduğunu görürler bunun üzerine Hızır Musa'ya Ey Musa benim ve senin iliminin Allah'ın ilmine nispeti ancak şu serçenin denizden gagası ile aldığı su kadardır, dedi. Hızır, Musa aleyhisselam bu sözü söyleyince ikiside ne kadar zayıf, bilgesiz ve ilimsiz olduklarını Allah'ın ilmini her şeyi kuşattığını hatırlatma açısında bu yolculukta ilim talep ederken sabırlı olmayı bir yandan telkin ediyordu. Çünkü Musa aleyhisselam kavminin içerisinde en ilim sahibi olduğunu iddia etmişti ve bu söylemiyle Ey Musa sen nasıl olur da insanların en bilgini olduğunu söylersin? demek suretiyle ona bu yolculukta Allah'ın ilmini, mütevaziliği ve ahlakıyla ahlaklanması gerektiğini Musa aleyhisselam'ın şahsında bizlere öğretiyordu.

Gerçekleşen İlk Olay: Geminin Delinmesi;

Tam gemi sahile onların varacakları yere gelirken Hızır aleyhisselam eline aldığı bir Keser ile geminin tahtasına delik açtı ve gemi sahile doğru hızla giderken su olmaya başlar. Musa aleyhisselam hayret ve büyük bir şaşkınlıkla nasıl olur da senden ücret almayan, sana iyi davranan ve misafirperverliği senden esirgemeyen insanların gemisine zarar verebilirsin? Doğrusu bu yaptığın hoş değil demek suretiyle bu olay karşısında Musa aleyhisselam sessizliğini bozuyor. Halbuki bu yolculukta o sabredecek ve soru sormama konusunda Hızır aleyhisselama söz vermişti.

Sonra Hızır, Musa aleyhisselam'a seni daha önce bu şartlarla uyarmamış mıydım? Sabredecektin, soru sormayacaktın, Nerede kaldı senin bu sözün? demek suretiyle Musa aleyhisselam'ı uyarıyordu, bunun üzerine Musa aleyhisselam unuttuğunu ve unutkanlığın kendi elinde olmadığını ve bunu bir mazeret olduğunu ve beni zor durumda bırakma demek suretiyle mazeretini beyan ediyordu ve Hızır aleyhisselam onun bu özrünü kabul eder sonra gemiden indikten sonra sahile doğru yönelirler.

Gerçekleşen İkinci Olay: Çocuk Öldürmesi;

Musa ve Hızır bir köye yaklaştıktan sonra çocukların oyun oynadıklarını görür ve eğlenen bu çocuklardan bir tanesini Hızır aleyhisselam kendine doğru hızlı bir şekilde ve sert çeker çocukları olaydan dolayı korkudan kaçar ve en sonunda Hızır aleyhisselam çocuğun boynunu iki eliyle sıkar boğazından ellerini çektiğinde ise çocuğun ruhunu teslim ettiğini Musa aleyhisselam görür.

Musa aleyhisselam bu gerçekleşen olaya karşı sabır gösteremez. Çünkü gözlerinin önünde bir çocuk öldürülmüştü, hem de bir çocuk ve bu cinayet karşısında Musa aleyhisselam sessiz kalamazdı. Öfkeli ve Kızgın bir şekilde günahı olmayan masum bir çocuğu nasıl öldürebilirsin? dedi. Bunun üzerine Hızır aleyhisselam kızgın ve  gülümsemeyle bakarak Musa'ya seninle çok işim var. Halbuki benimle olan beraberliğe sabredeceğini söylemiştin, Musa aleyhisselam sonra bu durumu farkına varır susar ve ve bir daha soru sormayacağını söyler eğer soru soracak olursam benimle olan beraberliği bitirebilirsin der.

Gerçekleşen Üçüncü Olay: Yıkılmış Duvar;

Bu olaydan sonra Musa aleyhisselam ve Hızır o köyün dışına doğru yürümeye başlarlar, ikisi de acıkmış ve kendilerine misafir edecek ve yedirecek birilerini ararlar, ancak çaldığı her kapıda insanlar onları misafir etmek yada onları yedirmek istemezler. Onlar bu köyden çıkarken kasabanın bir yerinde yer alan bir bahçenin duvarının yıkılmak üzere olduğunu gördüler. Hızır aleyhisselam hemen kolları sıvayarak düşmek üzere olan duvarı tekrardan inşa ederek sağlamlaştırır ve Musa aleyhisselam onun bu durumuna şaşkın bir şekilde bakar ve en sonunda kendisini tutamayarak isteseydin yaptığın bu çalışmaya karşılık ücretini alırdın dedi.

Musa Aleyhisselam artık son sorusun sormuş ve artık yolculuk bitecekti. Çünkü Hızır aleyhisselam Musa aleyhisselam'a sabır, tahammül ve ilahi öğretilerin öğretilmesi noktasında ona fırsatlar vermişti ve en sonunda Ey Musa senin benimle olan beraberliğin son buldu, artık sen kendi yoluna ben kendi yoluma demek suretiyle Hızır aleyhisselam Musa aleyhisselam'a gerçekleşen o üç olayı bir bir anlatmaya başlar.

İlahi Öğretilerin İç Yüzü;

Hızır aleyhisselam birinci olayla ilgili; Altını deldiğim ve zarar verdiğim gemi sahipleri miskin kimseler idi, ben gemiyi delerek, kusurlu ve işlemez hale getirdim. Çünkü orada eline geçirdiği her gemiyi gasp eden zalim bir kimse vardı ve ben bunu yapmakla o miskinlerin gemisini ele geçirmekten kurtardım.

İkinci olay; Öldürdüğüm çocuğa gelince o çocuk salih bir anne ve babanın evladıydı, bu çocuğa gelince küfrü, sapkınlığı ve bozuk yaşantısıyla anne ve babasına büyük sıkıntılar verecekti. Bu nedenle Rabbim bu çocuğu ilim, fikir ve amelde parmakla gösterecek sevecen pırlanta gibi bir kalbi olan bir çocukla değiştirmek istedi, işte Allah bu sebeple bu çocuğu öldürmemi ve ondan daha hayırlı bir evladı vereceğini ve aynı zamanda anne ve babasını küfrü ve şirke düşme fitnesinden korumuş oldu.

Üçüncü Olay; Onardığım duvara gelince bu bahçe duvarı sahipleri iki yetim çocuğa aitti. Duvarın hemen altında kendilerine ait bir hazine vardı, bu iki yetimin babaları da salih bir insandı, işte bundan dolayı Allah bu iki yetimin büyüyüp kendi hazinelerini çıkarmaları için bu duvarı yapmamı istedi.

Bir Peygamberin bilmediği ama başka salih bir kulun bildiği bu ilim neydi? hiç şüphesiz bu kıssa Kur'an'ın en özlü kıssaları olması sebebiyle birçok hikmetler barındırır. Bugün dünyada savaşlar olmakta, ölümler, zulümler, bebekler, çocuklar öldürülmekte ve birçok kötülük yapılmaktadır. Hiç şüphesiz bu gerçekleşen olaylar Allah'ın ilmi, kudreti ve kontrolünde gerçekleştirmektedir. Peki bu olayların arkasında bir hikmet var mıdır? Evet Musa da Hızır aleyhimasselam'ın öğretileri aslında bize kıyamete kadar öğretecek birçok hikmeti barındırmakta. O halde bireysel, toplumsal ya da uluslararası arasında gerçekleşen her büyük olay ya da küçük olay bizim zahiren göremediğimiz belli hikmet ve hayırlara bina edilme üzere cereyan etmektedir. Biz bir şeyi şer görürüz halbuki o bir zaman sonra hayır olur. Biz bir hayır görürüz sonra bir bakarız ki bir zaman olur ki o Hayır gördüğümüz şer olmuştur. Nitekim;

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـًٔا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟ 

Hoşlanmadığınız hâlde savaş size farz kılındı. (Olur ki) hoşunuza gitmeyenler sizin için hayır, hoşunuza gidenlerse sizin için şer olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (2/Bakara, 216)

Bu Kıssadan Çıkarılacak Dersler Nelerdir?

1- Musa Aleyhisselam'ın cemaatleşmesi.

2- Bu cemaate ilim, hikmet ve nasihatte bulunması.

3- İlimde tevazu sahibi olmak.

4- İslam davetçileri davetlerinde ilim ve hikmet üzere olması.

5- İlimde sabır, gayret, ısrarcı ve tahammül gösterip samimi ve ihlaslı olmak ve peşini bırakmamak.

6- İlim ve dava adamlarıyla yol yürümek arkadaşlık etmek

7- Bu kısa bize zahire göre hükmetmeyi ve insanların iç/gizli yönlerini araştırmayı yasaklaması

8- Haram, şirk, küfür ve kötülük yapanlar mutlaka uyarılmalıdır.

9- Bazen gördüğümüz olumsuzluklara karşı hemen tepki vermemek

10 Bir insan kendisinden daha ilim sahibi olan bir kimseye eğitiminde tabi olması.

11- Zahirde gerçekleşen şer dışında kendisini ilgilendirmeyen meselelere insanların karışmaması.

12- Salih amelde ısrarcı olmak.

13- Kulun farzları, emirleri bilmesi, itaatle tüm gayretini göstermek suretiyle mücadele etmesi.

14- Allah'ın davasına ilim ve hikmetle sarılıp da bu yoldan mücadele etmek.

15- Olumsuz gerçekleşen bazı şerlerde hayır ve hayrın bazısında şer'in olması.

Musa ve Hızır Kıssasında Gerçekleşen Tahrifler;

Bugün kendilerine şeyh, salih kul, evliya ve sofi isimleri ile isimlendiren tarikatçılar ve benzeri akımlar bu kısayı maalesef tahrif ederek bağlamından koparıp bugün tağut/pratik tanrıların en büyük destekçileri oldular. Onlar Maalesef bu kıssayı topluma tahrif edici bir üslupla anlatarak şirkin ve küfrün kapılarını açmak suretiyle Allah'ın düşmanlarını onaylatma girişiminde bulundular. Onlar;

1- Bu kıssaya dayanarak bazıları Hızır'ın Musa aleyhisselam'dan daha üstün olduğunu dile getirmişlerdir. Bu büyük bir cehalettir. Çünkü kıssa da Hızır aleyhisselam ''Ben ancak bana vahiyle söylenen şeyi yapıyorum'' demesi onun Musa aleyhisselam'dan ilim yönüyle üstün olduğu anlamına gelmez.

2- Bazı cahil sofiler ‘’Leduni'' ilmi bizde var demek suretiyle kendilerini ilimde üstün göstermeye çalışırlar ve batıl tevil ve tahrifleri ile haramı helal ve helali haram ederler.

3- Yine bazı Sofiler bu kıssadan Allah'ın hükümleri konusunda evliya ve seçkin insanların bu hükümlere ihtiyaç yoktur ve bu hükümler ancak evliya dışında olan insanları bağladığını söylerler. Bu ayeti tahrif etmekle beraber zulmün kapılarının açılması demektir.

 

Gürsel Gürbüz

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *