Reşat Halife’nin “Resûl” Olduğu İddiası: İcma, Akıl, Tarih ve Usûl Açısından Batıl’dır.
Reşat Halife’nin “Resûl” Olduğu İddiası: İcma, Akıl, Tarih ve Usûl Açısından Batıl’dır.
İcmâ, fıkıh usulünde şu şekilde tanımlanır:
Rasulullah’ın vefatından sonra, herhangi bir devirde, Müslüman müçtehitlerin dini bir meselede ittifak etmeleri.” (Bkz: Cessâs, İbn Hazm, Şâtıbî)
İcma, Kur’an ve sünnetten sonra üçüncü bağlayıcı delildir. Üzerinde icma oluşmuş bir hükme muhalefet bâtıldır, bid’attır, küfre kadar götürebilir.
1- Reşat Halife’yi “resul” görmek, icmaya muhalefettir;
Rasulullah’ın (s.a.v.) son peygamber olduğu hükmü, sadece ayetle değil, ümmetin icmasıyla da sabittir.
• İslam ümmeti 14 asır boyunca Rasulullah’tan sonra hiçbir kimseye “resûl” ya da “nebi” dememiştir.
• Reşat Halife’ye “resûl” demek; bu icmayı inkâr, bu da batıl bir fırka haline gelmektir.
2- Rasulullah’ın Son Resûl Olduğu Üzerine Oluşmuş İcma
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ
Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o Allah’ın resulü ve nebîlerin sonuncusudur (خَاتَمَ النَّبِيِّينَ). (Ahzâb, 33/40)
Bu Açıklamaya Göre;
Bu ayette Rasulullah’ın sıfatı iki şekilde geçiyor:
“Allah’ın Resûlü (رَسُولُ اللَّهِ)”,
“Nebilerin sonuncusu (خَاتَمَ النَّبِيِّينَ)”.
Arapça dil kaidesi gereği, eğer bir şahsa iki sıfat verilirse, bu sıfatlar tek bir zatı niteler. Burada hem resûl hem nebi olan bir kişiden bahsediliyor: O’da Muhammed aleyhisselam’dır.
“Son Nebi” ifadesi “Son Resul” Anlamını’da Taşır Mı?
Evet. Çünkü:
A- Resul, nebi olmayı da kapsar.
B- Eğer nebilik sona ermişse, o zaman vahiy kesilmiştir.
B- Vahiy kesildiyse, artık yeni bir resul de gönderilemez. Çünkü resul, ancak vahiy ile olur.
Net kural: Nebilik sona ermişse, resullük de sona ermiştir.
Dolayısıyla "hâtemü’n-nebiyyîn" denilerek hem nebîlik hem de risalet sona erdirilmiştir, çünkü resuller de nebi statüsündedir. Nitekim Araplar bir sonun ifade etmek için şu tabileri kullanırlar;
"Hâtemü’l-kitâb → Kitabın sonu" yani artık ona ek yapılamaz.
"Hâtemü’l-umûr" → "İşlerin sonu" yani tamamlanmışlık.
"Hâtemü’n-nebiyyîn" →"Nebilik mührü, nebilerin sonuncusu "
Hâtemü’l-ahbâr" → "Haberlerin sonu" yani hem nebi ve resullerin sonu ve artık yeni haber yok anlamındadır..
"Hâtemü’l-âlemîn" → "Âlemlerin sonuncusu" başka alem yok.
Hateme arap dilinde kesin bir sonluluk bildirir. Tıpkı bir mektubun sonuna mühür vurulması gibi, peygamberlik de Muhammed (s.a.v.) ile mühürlenmiştir.
Peki bu ne demek?
Allah Resulü unvanıyla birlikte nebilerin sonuncusu olarak nitelenmesi, onun hem resul hem de nebi olduğunu gösterir.
Nebilerin sonuncusu ise otomatik olarak resullerin de sonuncusu anlamına gelir, yani Resul olan bir kişi, mutlaka nebidir. Çünkü vahiy alması gerekir ve bu da nebiliğin şartıdır. Bu kaide ile Reşat Halife gibi benzeri kimseler asla Resul olmadığı ispatlanmış olur.
Sahabe icması: Veda Hutbesi’nde “Benden sonra bir peygamber gelmeyecek” buyurulmuş, hiçbir sahabe bunu tartışmamıştır.
Tâbiîn ve müçtehitler: Ebu Hanife, Malik, Şafii, Ahmed b. Hanbel ve diğer müçtehitlerin hiçbirinde “Hz. Muhammed’den sonra resul gelebilir” diye bir görüş yoktur.
Kelam alimleri: İmam Mâturîdî, Eş’arî, Taftazânî, Nesefî gibi âlimlerin tümü “nübüvvet kapısı kapanmıştır” görüşünde ittifak etmiştir.
Sonuç: Reşat Halife’ye resûl demek, Kur’an’a ve hadislerle birlikte 14 asırlık ümmet icmasına aykırıdır ve bu sebeple kesin olarak batıldır.
Akli ve Mantiki Açıdan;
A- Resûl Vahiy Almalıdır.
• Kur’an’da resûl, doğrudan Allah’tan vahiy alan kimsedir (Bkz: Şuara, 192-195).
• Aklen, Allah’ın resûl seçtiği biri ancak doğrudan ilahî bir bilgiye sahip olabilir.
• Reşat Halife böyle bir vahiy aldığını söylememiştir; sadece “Kur’an’da matematiksel mucize keşfettim” demiştir.
• Matematiksel keşif, ilahî görev değildir. Her matematikçi resûl olsaydı, ilahî sistem dağılırdı.
B- Muhammed’e İtaatin Son Peygambere İtaat Olması
• Kur’an, Rasulullaha itaati farz kılmıştır. Onun dışında bir otorite oluşturmak aklen Kur’an’a alternatif oluşturmak demektir.
• Reşat Halife’yi resûl kabul edenler, onun fikirlerini Kur’an’a eşitlemekte, hatta sünneti reddederek onu tek kaynak haline getirmektedir.
Hadis Delilleriyle Pekiştirme;
“Benden sonra nebi yoktur.”
(Tirmizî, Menâkıb, 1; Müsned, 3/267)
“Benimle peygamberlerin örneği, bir bina gibidir. İnsanlar binayı geziyor, ama bir tuğla eksik. O eksik tuğla benim.”
(Buhârî, Menâkıb, 17)
Bu hadisler, Rasulullah aleyhisselam’ın hem son olduğunu hem de onunla binanın tamamlandığını açıkça beyan eder.
"Benimle benden önceki peygamberlerin durumu, şu adam gibidir: Bir saray yapmış, onu güzelleştirmiş, ancak bir köşesinde bir kerpiç eksik bırakmıştır. İnsanlar onu dolaşıp hayran olurlar ve 'Şu kerpiç de konulsa ne güzel olur!' derler. İşte ben o kerpicim, ben peygamberlerin sonuncusuyum."** (Buhârî, Menâkıb 18)
Tarihi Açıdan;
Reşat Halife’nin İddialarıyla Ortaya Çıkışı
• Reşat Halife 20. yüzyılın sonlarında ABD’de yaşamış bir kişidir.
• “Kur’an’daki 19 sayısı mucizesini keşfettiğini” iddia ederek “ben resûlüm” demiştir.
• Ancak bu fikirleri ne sahabe, ne tâbiîn, ne müçtehitler, ne de muteber âlimler tarafından asla kabul edilmemiştir.
1400 Yıl Boyunca Hiçbir Alimin “Resûl Gelebilir” Dememesi
• Tarihte, sahih İslam’ın temsilcileri içinde bir tek kişi bile Rasulullah’dan sonra resûl gelmiş diyemez.
• Reşat Halife’ye resûl diyenler ise 20. yüzyılda çıkmış birkaç bireyden ibarettir.
Usul Açısından;
Nübüvvet ve Risalet Tevkîfîdir
• Tevkîfî: Yani Allah’tan başkası tarafından belirlenemez.
• Resûl olunup olunmadığı sadece Allah tarafından bildirilebilir.
• Reşat Halife’nin resûl olduğunu ilan eden herhangi bir ayet yoktur.
Usûlde “zarûrât-ı dîniyye” inkârı küfre götürür
* Rasulullah’ın son peygamber olduğu bilgisi, İslam’ın zarûrî (kesin) hükümlerindendir.
• Bunu inkâr eden kişi –usul alimlerine göre– dinden çıkar.
• Reşat Halife’ye resûl demek, zarûrât-ı dîniyyeyi inkâr anlamına gelir.
Dolayısıyla İslam ümmeti 1400 yıldır, Resulullah’dan sonra hiçbir resul veya nebi gelmeyeceği konusunda ittifak etmiştir. Bunlar;
• Sahabe,
• Tabiîn,
• Mezhep imamları,
• Kelam âlimleri,
• Hadis ve tefsir âlimleri
Dolayısıyla bu icma arafından kesintisiz şekilde böyle gelmiştir. Aksi görüşler, ümmetin dışına çıkmak anlamına gelir. Dolayısıyla Bu icmâ, dinin korunmuşluğunun (ismet) bir gereğidir.
İslâm tarihinde ikinci bir Resûl kabul edilmemiştir. Öyleki nice sahtekar nebi ve resullerin iddiası tarihde söz konusu olsa dahi kur’ani deliller bu kimsenin red edilmesine sebep olmuştur.
• Sahabe devrinden günümüze kadar İslâm ümmeti, Muhammed aleyhisselam’ın:
• Son peygamber (nebî),
• Son elçi (resûl) olduğunu oy birliğiyle kabul etmiştir.
Reşat Halife ve Benzerlerinin İddiaları Boşunadır;
• Bir kimse “Ben resulüm” diyorsa:
• Ya vahiy aldığını iddia ediyordur (ki bu onu nebî yapar),
• Ya Kur’an dışında bir mesaj getirdiğini iddia ediyordur (ki bu batıldır).
• Böyle bir kişi ya yalancıdır ya da sapıtmıştır.
Kur’an’da Rasulullah’ın son peygamber olduğu bildirildikten sonra, bir resul beklentisi İslam dışı bir görüştür.
• Reşat Halife’nin “ben resulüm” iddiası, Kur’an’a, Arapçaya ve ümmetin icmasına tamamen aykırıdır.
• Kendisini resul ilan eden herkes, ya ilahî vahyin geldiğini iddia etmekte ya da bir ümmete tebliğle görevlendirildiğini iddia etmektedir. Bu da onu otomatik olarak “nebî” yapar, ki bu Ahzâb 40’a aykırıdır.
Aklen ve Usulen Delil: Risaletin Devamı, Dini Bozar;
• Şayet bir resûl daha gelecek olsaydı, bu:
• Ya Kur’an’ı neshederdi (hükümsüz kılardı),
• Ya da eksik olduğunu gösterirdi.
• Fakat Kur’an’da:
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam’ı seçtim.”
(Mâide, 5/3)
Bu ayetle birlikte din tamamlanmış, başka bir resûle ve vahye ihtiyaç kalmamıştır.
Mantıki Çıkarım;
Eğer "hâtemü’n-nebiyyîn" ifadesi son peygamberliği kesin olarak belirtmiyorsa, o zaman Kur’ân’ın diğer hükümlerinde de şüphe oluşur. Bu, İslâm’ın temel inançlarını dinamitlemek anlamına gelir.
Reşad Halife gibi iddiacılar, kendilerini "resul" olarak tanımlayarak kelime oyunu yaparlar. Oysa Kur’ân’da resuller de nebi statüsündedir (ör: Hz. İsa "resul" olarak anılır, fakat aynı zamanda nebidir).
Dolayısıyla eğer birisi "resul" olduğunu iddia ederse, o kişi aynı zamanda "nebî" olmak zorundadır. "Hâtemü’n-nebiyyîn" dendiğine göre, ondan sonra ne resul ne de nebi gelebilir.
"Hâtemü’n-nebiyyîn" ifadesi, tüm peygamberliğin sonudur.
"Resul" kavramı, "nebî"yi içine alır. Dolayısıyla resullük de bitmiştir.
Kur’ân, sünnet ve icmâ, bu gerçeği teyit eder.
Bu ayeti "sadece nebîlik bitti, resullük devam ediyor" diye yorumlamak, Arap dili kurallarına aykırıdır.
Kim Muhammed’den sonra peygamberlik iddia ederse, o, Kur’ân’ı, sünneti ve ümmetin icmâsını inkâr etmiş olur."
Bu deliller, Reşat Halife gibi iddiacıların sapkın görüşlerini kesin olarak çürütür. Çünkü;
Nebilik bittiyse resullük de biter"
Resul" olabilmek için "nebî" olmak şarttır.
Eğer nebilik son bulmuşsa, resullük de son bulmuştur. Çünkü resul, nebî olmadan var olamaz.
Sonuç
Kur’an, Arap dili, siyak ve sibak, ümmetin anlayışı açısından Resulullah (s.a.v):
• Hem resul hem nebidir.
• Son nebi olması, aynı zamanda son resul olduğu anlamına gelir.
• Ondan sonra gelen hiç kimse resul ya da nebi olamaz.
• Aksi iddialar İslam dışı görüşlerdir.
• Kur’an, lisan, icma, usul, hadis ve akıl açısından:
Muhammed son nebîdir.
Bu da onun son resul olduğunu ispat eder.
Ondan sonra hiçbir nebi ve resûl gelmeyecektir.
Aksi iddialar ancak küfür, dalâlet veya zındıklıkla açıklanabilir.
Rasulullah (s.a.v.), hem son nebi hem de son resuldür. Bu, Kur’ân’ın açık beyanı, sünnetin sahih nakli ve ümmetin icmâsı ile sabittir. Bu gerçeğe aykırı davrananlar, İslâm’ın temel akidesini reddetmiş kafirler olurlar.
"Kim Muhammed’den sonra bir peygamber olduğunu iddia ederse, o, Muhammed’i yalanlamış olur. Kim de Muhammed’i yalanlarsa, Kur’ân’ı yalanlamış olur. Kim Kur’ân’ı yalanlarsa, Allah’ı yalanlamış olur." (İmâm-ı Rabbânî)
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ