04 Ocak 2024, 20:41 tarihinde eklendi

Şefaat Ve Çeşitleri Nelerdir?

Şefaat Ve Çeşitleri Nelerdir?

İstişfa استشفا - Şefaat Ve Çeşitleri Nelerdir?

Şef kökünden türeyen şeffaat sözlükte “Tek olan, bir şeyin dengi veya benzeriyle çift hale getirmek manasındadır.

Terim Olarak; Birinin işini görmeye çalışmak, bir talepin yerine getirilmesi için birinin aracı olması yada bir suçlunun affedilmesi için aracı olmak gibi manalara gelir.

Dini Istılahda; Ahirette Allah'ın kendilerinden razı olduğu, izin verdiği ve kendilerine şefaat yetkisi verilen kimselerin bir müminin günahlarının affedilmesi, cehennemden çıkarılması cennete girmesi yada cennette yüksek derecelere ulaşması için kendilerine şefaat yetkisi verilen kimselerin aracı olmasını ifade eder.

 

Kur’anda Müsbet ve Menfi Açısından Şefaat;

1- Müspet Olan Şafaat; Allah'ın kabul ettiği, sınırlarını belirlediği izin, rıza ve yetki verdiği şartlar içerisinde rahmetinin gereği Peygamberlere, meleklere, sıddıklara, şehitlere ve salih kullara tanıdığı bir makamdır. Dikkat edilmesi gereken husus burada şefaatin dünyevi bir hüküm olmaması ve muayyen değil mutlak olmasıdır

وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى

O’nun razı olduklarından başkasına şefaat etmezler. (Enbiyâ, 28)

مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ 

 O’nun izni olmaksızın hiç kimse şefaat edemez. (10/Yûnus, 3)

2- Menfi olan Şefaat; Nefyedilen/yasaklanan bu şefaat mekke müşrikleri bir takım varlıkları kendilerine şefaat edeceklerine inanmalarında dolayı nefyedilmiştir. Onlar putların ve salih kulların kendilerine şefaat edeceklerine inanıyorlardı. Allah’ta onların şefaat yetkilerinin olmadığını ve böyle bir iddianın batıl olduğunu söyleyerek bu tür şefaatin olmadığını beyan etmiştir. Dolayısıyla Allahın izin ve razı olmadığı varlıkarı zanlarınca şefaat mamakamına oturtarak onlara ibadet ediyorlardı. Maalesef şefaat ile ilgili bu menfi ayetleri okuyanlar toptan şefaatin olmadığını söyleyerek delalete düşmüşlerdir.

وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْز۪ي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْـًٔا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 

Öyle bir günden sakının ki; (o gün) hiçbir nefis bir başkasının yerine geçmez, hiç kimseden şefaat kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz ve onlara yardım da edilmez. (Bakara, 48)

مَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ حَم۪يمٍ وَلَا شَف۪يعٍ يُطَاعُۜ 

Zalimler için ne yakın bir dost ne de şefaati yerine getirilen bir şefaatçi vardır. (Mü’min)

 

Batıl Şefaatlere Örnek;

Mesela; Hiristiyanlar İsa aleyhisselam'ın kendilerine şefaat edeceğine inanıyorlar ama Allah onların bu şefaati nefy ediyor.

Yahudiler Musa aleyhiselam'ın şefaat edeceğine inanıyorlar Allah bunların şefaatlerinide nefy ediyor. 

Burada isa aleyhisselam'ın ve Musa aleyhi selamın şefaat edemeyeceğinden dolayı değildir.  Bilakis Allah'ın bu Yahudi ve Hristiyanlar'dan razı olmamasından dolayıdır.

Müşrikler putların kendilerini Allah katında şefaatci olacağına inanarak dua, kurban ve adak gibi ibadet çeşitlerini putlara yapıyorlardı.

Nuh aleyhi selamın kavmi salih kullar olarak isimlendirdikleri kimseleri kendileri için şefaatçı kılarak ibadetleri onlara yapıyorlardı. İste bunlar şirk olan şefaat çeşitleridir.

 

Şeffat Konusunda İnançlar;

1- Mekke müşrikleri salih insanları ve putlarının şefaatçi olarak kabul ediyor ve onlara ibadet ediyorlardı, bu putların Allah katında şefaat edecekleri zannıyla dua, kurban, sığınma fayda ve zarar gibi ibadetleri bunlara yaparak Allaha ortak koşuyorlardı.

اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ 

Dikkat edin! Halis olan din Allah’ındır. O’nun dışında veliler edinenler (derler ki): “Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye bunlara ibadet ediyoruz.” Allah, ihtilaf ettikleri konularda aralarında hükmedecektir. Şüphesiz ki Allah, yalancı ve kâfir olan kimseyi hidayet etmez. (Zümer, 3)

2- Hariciler, Mutezile, bugünün mealcileri ve hadis inkarcıları da şefaati inkar etmişlerdir. Bunlar kur'an-ı Kerim'deki müsbet şefaat ile menfi şefaat arasını ayıramadıkları için şefaat inkarına düşmüşlerdir. 

3- Bugün muasır murcie konumunda olan ve kendisini Ehli Sünnetin kalesi olarak tanımlayanlar, şefaat konusunda büyük bir sapmaya neden olmuşlardır. Bu taife kur'an-ı kerim'in ve sünnetin şefaat ile ilgili ortaya koyduğu şartları ve sadece ahirette ilgili olan bir hükmü dünyevileştirerek salih insanlar yada Allah dostu dedikleri kimselere zatlarında şefaat makamı tanıdılar. Bu kimselere şefaatin şartlarını göz ardı ederek büyük bir bid’ate neden oldular.

3- Ehli sünnet; Şefaatin hak olduğuna inanan ve bunun ahiretle ilgili bir hüküm olduğuna, mahşer gününde Allah'ın razı ve izni doğrultusunda şefaatin gerçekleşeceğine inanan vasat kesimdir.

 

Muayyen Şefaatin Şartları Üçtür;

1- İzin 2- Rıza 3- Uhrevi Oluşu

1-  Allah'ın şefaat edecek olana şefaat edebilmesi için o kimseye izin vermesi.

مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ 

 O’nun izni olmaksızın hiç kimse şefaat edemez. (Yûnus, 3)

2- Allah’ın hem şefaat edecek olandan hem de şefaat edilecek olanlardan razı olması gerekmektedir.

وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى

O’nun razı olduklarından başkasına şefaat etmezler. (Enbiyâ, 28)

3- Şefaatin Uhrevi Oluşu

Şefaat dileme yada talep etme dünyevi olarak sadece Allahtan istenir. Ahirette şefaat talebi Allahın izin ve rızasına bağlı olduğu için uhrevidir. Şefaatin uhrevi oluşunun en büyük delili Allahın kur’anda müsbet ve menfi şefaat ayetleri ile mekke müşriklerinin dünyevi şefaat inançlarını yererek red etmesinden anlıyoruz. Nitekim başka ayetlerde;

يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا 

 O gün, Er-Rahmân’ın izin verip sözünden razı oldukları dışında, hiç kimsenin şefaatinin bir faydası olmayacaktır. (Tâhâ, 109)

"Benim şefaatim kıyamet gününde ümmetimden büyük günah işleyenleredir." (İbn Mace)

Şefaat haktır ve şefaat isteme olayı ahiretle ilgili bir durumdur. Allah'ın izin vermesi razı olması ve yetki vermesi ilgili bir durumdur. Bu üçü tahakkuk edildiğinde müspet şefaat gerçekleşir.

Şüphesiz ki Allah peygamberlere, sıddıklara, şehitlere, salih kullarına ve meleklere şefaat hakkı verecektir. Bugün salih kul, evliya yada şehid konumunda olan kimselerden istenmez.  Çünkü Allahın kimden razı olduğunu ve kime izin verdiğini bilmememiz ve şefaatin bir dua, aracı kılma, rica, ümit talep ve işini görme gibi bir ibadet çeşiti olduğu için bu sadece Allahtan istenmeli.

وَلَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ عِنْدَهُٓ اِلَّا لِمَنْ اَذِنَ لَهُۜ 

 

 O’nun katında izin verdikleri dışında, hiç kimsenin şefaati fayda sağlamaz. (Sebe: 23)

 

Resulullah’ın Ahirette Şefaati;

Diğer tüm nebilere şefaat hakkı verildiği gibi Rasulullaha da şefaat hakkı verilmiş ve aynı zamanda mahşer gününde Rasulullaha özgü büyük günah işleyen kimseler için şefaat isteme yetkisi verilecektir. Peygamberimiz kime şefaat edeceği ise belli değildir. Yine Allah izin vermediği sürece peygamber bile şefaat edemez.

Şefaat hadisinde varid olduğu üzere Peygamberimiz izin istedikten sonra ona verecektir. Çünkü Rasulullah secdeye kapanacak Allah'tan şefaat talebinde bulunacak, işte bu bir ibadet, bir kulluk ve bir duadır. 

Benden evvel hiç kimseye verilmemiş beş şey hepsi bana verilmiştir hadisinde Rasulullah aleyhisselam şöyle der;

واعيت الشفاعة

Bana şefaat hakkı verildi. (Buhari)

1-Cennette derecelerin yükselmesi için yapılan şefaat.

2- Arasatta insanlara şefaat emesi.

3- Ebu Talib'in azabının hafifletilmesi için şefaat etmesi.

4- Hesapsız cennete girecek olan kimselere şefaat etmesi. 

5- Sevap ve günahları aynı olan kimselere şefaat etmesi. 

6- Cehennemi hak etmiş kimselere şefaat etmesi.

7- Büyük günah işleyen kimselere şefaat etmesi.

 Allah tarafından şefaat hakkı kazanan kimse dilediğine şefaat edemez. Ancak Allahın razı ve izniyle kayıtlıdır.

 

Resulullah’ın Dünya’da Kabrinin Başında Şefaati;

Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ın kabrini ziyaret eden kimse Peygamberimizden şefaat talep edebilir. Peygamberimizden Allah'ın onu bağışlaması, ona rahmet etmesi ya da Allah'a dua etmesi manasında bir kimse Peygamberimizden şefaat talep edebilir. Çünkü hadislerde muayen olarak Peygamberimize şefaat yetkisi verilmiştir.

Sahih delillere baktığımızda Rasulullah aleyhissalatu vessellemden şefaat talep edilmiş ve kendisi de şefaat edeceğini beyan etmiştir. Çünkü o kabrinde diri ve sesleri işitir. Zaten sahabeler de hayattayken kendisinden şefaat talebinde bulunmuşlardır;

سألت -ص - ان يشفع لى يوم القيامة فقال انا فاعل 

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den kıyamet gününde bana şefaat etmesini istedim. Bana bunu yapacağım dedi. (Tirmizi Ahmet sahih) 

İbni Ebi Şeybe sahih senetle şöyle rivayet etti; Ömer zamanında Müslümanlara kıtlık isabet etti. Bunun üzerine bir adam Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin kabrine gelerek şöyle dedi; Ey Allah'ın resulü ümmetine yağmur yağdırması için Allah'a dua et. Çünkü onlar helak oldular sonra bu adama uykusundan biri gelip şöyle dedi Ömer'e git.  Rüyayı gören kişi Bilal Bin el-hariz El müzenidir. O sahabedir.

Dolayısıyla bir kimse Resulullah (s.a.s)’in kabri başında Allah katında kendisine şefaat etmesini istemesi ameli olarak caiz ve şeran'da makbuldür.

 

Şefaat Dünyevi Ve Uhrevi Açısında İki Türlüdür 

1- Dünyevi açıdan caiz olan şefaat 

Bir kimse tanıdığı bir müslüman kardeşinden, salih bir kuldan ya da bir evliyadan kendisi adına Allah'a dua etmesini talep etmesi. Bunun şartı kendisinde dua talep edilen kimsenin gaibde olmaması ve ölü olmamasıdır. Bu tür şefaat yalnız yüz yüze olan kimseler için geçerlidir. 

Şefaate Örnek; hocam benim için Allah'a dua eder misiniz?

Çocuğum olmuyor olması için ya da bir işe girebilmem için bana dua edermisiniz? Gibi buna benzer aracılık/şefaat caizdir.

Buradaki şefaat/aracılık'tan kasıt salih kul olarak düşünülen kimsenin kendisine dua etmesini isteyerek bir faydayı celb etmesi ve bir zararı def etmesi adına talep etmesidir. Tabi yukarıdaki şartlar dikkate alınarak yapılması şeklinde caiz olur.

 

Uhrevi Açıdan Caiz Olmayan Şefaat

Uhrevi şefaat kişinin dünyada günahların affedilmesi, cehennemden kurtulması, cennete girebilmesi için talep edilen bu şefaat yalnız Allah'tan istenilir. Çünkü buradaki talep/istek olan şefaat de ümit, korku, tevekkül ve dua gibi ibadet çeşitleri vardır ve bu yalnız Allah'a yapılır.

Ayetlerde inzal olduğu üzere şefaat yetkisinin peygamberlere, sıddıklara, şehitlere yada Allah dostlarına verileceğidir. Ama buradaki şefaat ahiretle ilgili muayyen olmayan mutlak olan şefaattir.

Muayen olarak peygamber hariç hiç kimse bu konuda şefaat yetkisinde değildir. Hiç kimse salih kul olarak isimlendirilen ya da şehit olan kimselere bana ahirette şefaatçi ol diye bir talepte bulunamaz. Bunun temel sebebi Allah'ın kur'an-ı Kerim'de kitabında şefaati iki şarta bina etmesinden dolayıdır. Birincisi; Allah'ın rızası ikincisi; Allah'ın o kimse için izin vermesidir.

Dolayısıyla Allah'ın kendisi için izin vermediği ya da razı olmadığı yada durumunu bilmediğimiz kimseden şefaat talep etmek kendince hüküm koymaktır ve Allah'tan başkasına ibadet etmenin yolunun açılması demektir. Nitekim şefaat yetkisinin kendinde olduğunu ve hiç kimsenin bu konuda ortak olmadığını ifade eden ayet bu söylediklerimizi delillendirmektedir.

قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ

 De ki: “Şefaatin tümü Allah’ındır. (Zümer: 44)

Dolayısıyla ahiretle ilgili olan bir hükmü dünyevileştirmek Allah'ın razı olmadığı ve izin vermediği ve bizim için gayb olan bir konuda bilmeden gidip muayyen olarak bir başkasının zatından şefaat talep etmek caiz değildir. Çünkü o kimseler muayyen olarak Allah tarafından kendilerine şefaat yetkisi verilmiş kimseler değildir ki onlara şefaat etsinler.

لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْدًاۢ 

Er-Rahmân’ın katında söz almış olanların dışında, hiç kimse şefaat yetkisini elinde bulundurmayacaktır. (/Meryem, 87)

Kendini şefaat konumunda gören ve insanların kendisinden şefaat talep etmesinden razı olan ya da bir alimi yada şehidi onun zatında mutlak olarak şefaat edebileceğine inanması büyük bir sapmadır.

Not; Şefaatin şirke düşürmesinin illeti şefaat makamında olan kimseye mutlak anlamda şartlar göz ardı edilerek o kimsenin zatında şefaatin olacağına itikad etmesidir.

 

Gürsel Gürbüz


 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *