Şirk, Bid’at ve Caiz Açısından Aracılık/Tevessül
Şirk, Bid’at ve Caiz Açısından Aracılık/Tevessül
İnsanların şirke düşmesinin temel sebebi, onların din konusunda cehalete düşmesidir. Allah'ın isimlerini, sıfatlarını, fiillerini ve Rabbimizin ilahi özelliklerinin bilinmemesi şirke sebeptir. Laik ve demokratik sistemin egemenliğinde din derslerinin yasaklanması toplumun din konusunda cahil olmasına sebep olmuştur.
Tasavvufçular kendilerine şeyh, kutup, gavs, veli yada evliya ismi ile isimlendirdikleri kimseleri olağan üstü ve ilahi özelliklerle vasfetmek suretiyle bugün ehli sünnetin çizgisinden çıkmış bid’at, hurafe ve birçok batıl menkıbelerin boyundurluğunda sapmalara sebep olmuştur.
مَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ
Allah’a gerektiği gibi/şanına yakışır şekilde saygı göstermediler. (Allah’ın kudret ve yüceliğini gereği gibi anlayıp kavrayamadılar.) Şüphesiz ki Allah, (güç ve kuvvet sahibi olan) Kaviy, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz’dir. (Hac, 74
Bu delalet fırkaları yalnız Allaha yapılması gereken ibadet çeşitlerini maalesef ümit ve korku ile bu kimselerden dua talebinde, faydanın celp, zararını def ve varlıklar üzerinde kontrolü olduğunu düşündükleri yapay tanrılar icat ettiler.
Onlar Allah'a teşbih/kıyas etmek suretiyle Allah'tan yardım yada dua talebinde bulunmayı doktordan, manavdan yada işciden istemeyi bir tuttular. Yine bu cehalet önderleri Allah’a bağlanmayı eczaneye ve trafoya benzettiler.
فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
(Allah’ı başka varlıklara, başka varlıkları da Allah’a benzeterek) Allah hakkında örnekler/misaller vermeyin. (Allah hakkında verilecek örneği yalnızca) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nahl, 74)
Onlar bir insanın cumhurbaşkanı ya da devlet başkanına çıkabilmesi ve ihtiyacını gidermesi için nasıl ki bir aracıya ihtiyaçı varsa! Kişi Allah'a ulaşabilmesi için illa kendi yapay tanrılarına müracaat etmek suretiyle Allah'a ulaşabilmesi gerekir düşüncesi ile batıl bir kıyas yaptılar. Bu delalet önderleri Allah'ın her an gördüğü (El-Basir), her an duyduğu (Es-Semi), kulun tüm tevbelerini her an kabul eden (Et- Tevvab), Allah kullarının dualarına icabet eden (Mucibu’da’va), her şeyden haberdar (El-Habir) ve Allahın kişiye şah damarından daha yakın olduğunu unuttular. İlla birilerini aracı kılma kılmayı şart koştular ve bunun sonucunda insanların Allahtan başkasına ibadet yollarını açtılar.
اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ
Dikkat edin! Halis olan din Allah’ındır. O’nun dışında veliler edinenler (derler ki): “Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye bunlara ibadet ediyoruz.” (Zümer, 3)
Doktora, eczaneye, manava, fabrikaya, kabloya, trafoya, devlet başkanına, elektriğe gibi dünya işleri konusunda kıyas yapmak mücessime ve müşebbihe gibi ehli sünnetin tekfir ettiği delalet fırkalarına benzemek ve onların yolundan gitmektir.
وَذٰلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذ۪ي ظَنَنْتُمْ بِرَبِّكُمْ اَرْدٰيكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Bu, sizin Rabbinize karşı beslediğiniz ve sizi helaka sürükleyen zannınızdır. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldunuz. (Fussilet, 23)
Tevessül/Aracılık üç şekilde görülür.
Şirk, Bid’at ve Meşru Aracılık
1- Şirk olan Tevessül/Aracılık; Allah'ın isim ve sıfatlarını ilgilendiren ve sadece Allah'tan başkasına dua talebinde bulunmak, Allah'tan başkasına sığınmak, Allah'tan başkasınında fayda verdiğine, zararı def ettiğine ve Allah'tan başkasının'da tevbeleri kabul ettiğini inanma şeklinde görülür.
Şirk olan Aracılığa örnek;
Başımda bela var yetiş ya şeyhim.
Yardımına muhatacım ya gavs.
Medet ya Abdul kadir beni kurtar.
Gibi yardım, sığınma, dua talebinde bulunma gibi Allaha yapılması gereken ibadet çeşitlerini başka varlıklara direk tanımaları onların büyük şirke düşmesine sebep olmuştur.
هُوَ الْحَيُّ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
O (hayat sahibi ve her canlıya hayat veren) El-Hayy’dır. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (O hâlde) dini O’na halis kılarak kendisine dua edin. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. (Mü’min 65)
2- Bidat/Haram olan Tevessül/Aracılık; Bu daha çok haram olan bir bidattır. Bir kimsenin evliya, salih kul ya da Allah dostu ve şeyh diye isimlendirdikleri varlıkların Allah katındaki değerleri sebebiyle onların isimlerini araya koymak suretiyle direk Allah’tan istedikleri haram olan ibadetlerdir.
Bid'at olan aracılıktaki illet, bu kimselerin Allah katında değerli ve sadık kullar olması düşüncesi ile direkt Allah'tan istenmek suretiyle onların aracı kılınmasıdır. Eğer direkt değil de onlardan istenirse bu büyük şirk olur. Yine bununla beraber bid'at olan aracılıkta kişi eylemleriyle bu kimselere sunarsa bu büyük şirk hükümünü alır.
Bid'at olan aracılığa örnek;
Allah'ım filan şeyhin hürmetine bana yardım et.
Allah'ım filan salih kulu'nun hürmetine/hatırına şu belaları bizden def et.
Babanın hürmetine, annenin hürmetine şu ay’ın, şu haftanın hürmetine gibi sözler bid'at aracılıktır.
İmam Ebu Hanife rahimehullah;
“Hiç kimsenin Allah’tan başka biriyle Allah’a dua etmesi doğru değildir.”
“Ben dua eden bir kimsenin ‘Arşının izzet makamları’ veya ‘kullarından falanın hakkı için’ diye dua etmesini kerih görüyorum.” (Hanefi Fıkhı)
Hanefî fakih İmam Kâsanî; “Kişinin dua ederken: ‘Nebilerinin, rasûllerinin ve falan kişinin hatırı için senden istiyorum’ demesi mekruh olur; çünkü hiç kimsenin Allah üzerinde bir hakkı yoktur.” (Bedaiu's Sanai)
İmam Muhammed ve imam Ebu Yusuf gibi Hanefi alimler bu bid;at olan aracılığın tahrimen mekruh yani harama yakın olduğunu söylemişlerdir.
3- Meşru olan Tevessül/Aracılık;
İlahi öğretiler, Kur'an ve Sünnet bizlere aracılığın ancak şu üç şekilde caiz olabileceğini bize öğretmiştir.
1- Allah'ın isim ve sıfatları ile yapılan aracılık.
Bir Müslüman Allahın isim ve sıfatlarını aracı kılmak suretiyle Allaha muhtaçlığını arz etmeli. Çünkü Allah kulların küçük-büyük tüm yönelişlerini kendisine yapılmasını ister.
Örneğin;
Ey Rezzak olan Allah’ım, ismin hürmetine beni rızıklandır.
Ey Vehhab olan Allah’ım, El-vehhab ismin hürmetine bana çocuk nasip et.
Ey Tevvab olan Allah’ım, Et-tevvab ismin hürmetine tevbelerimi kabul et.
Ey Şafi olan Allah’ım, Eş-şafi olan isminle bana şifa ver.
وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ
En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. (A'râf, 180)
Bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında şöyle dua etti:
“Allah’ım! Senden başka hiçbir ilahın olmadığına, Senin tek ve Samed olduğuna, doğurmadığına, başka birisi tarafından doğrulmadığına ve hiçbir şeyin senin dengin olmadığına şehadet ettiğim için (yani bunun hatırına) Senden istiyorum.” Bunu duyan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adama:
“Allah’tan öyle bir isimle istedin ki, O, bununla istenince verir, bunu zikrederek dua edene icabet eder” buyurdu. (Abu Davud)
2- Salih Amellerle Yapılan Tevessül/Aracılık
Bir kulun kalbi ile, eylem ve söylemleri ile Allah'ı tasdik etmesi ve onunla amel etmesi ve bunu aracı kılmak suretiyle Allah'tan istek ve talepte bulunması caizdir.
Kişi Allah'a iman etmesi, dine tabi olduğunu, Rasulullah'a olan itaati, kıldığı namaz, tuttuğu oruç, verdiği zekat ya da gündelik hayatın içerisinde Allah için yapılan her türlü iyilik olan eylem ve söylemleri aracı kılmak caizdir.
Örneğin; Allah’ım sana olan imanım için sende yardım istiyorum.
Allah’ım Reslüne itaat ve tabi oluşum hürmetine işimi kolaylaştır.
اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ
(Cenneti hak eden takva sahipleri) derler ki: “Rabbimiz! Şüphesiz ki bizler, iman ettik. Günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru.” (Âli İmran: 16)
رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
“Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik, Resûl’e ittiba ettik, bizi (tevhide) şahitlik edenlerle birlikte yaz.” (Âli İmran:53)
Resulullah efendimizin ifadesi ile mağarada sıkışan üç kişinin salih amellerini zikretmesi birinin annesi ve babasına olan şefkatini, bir diğerinin ticaretteki dürüstlüğü ve üçünçü kimsenin Allah için zinadan dönmesi gibi salih amelleri aracı kılmak suretiyle mağaradan kurtuldukları hadislerde varit olmuştur.
3-Salih Bir Müslümanın Duası ile Yapılan Tevessül/Aracılık.
Bir Müslüman akidesine, imanına ve salih oluşuna güvendiği bir kimsenin kendisi için dua etmesini talep etmesi caiz olan aracılıktır.
Örnek;Ey Allah'ım arkadaşımın düştüğü beladan kurtar ve işini kolaylaştır.
Ey Allah'ım falan kardeşime yardım et ve onu rızıklandır gibi dualar caizdir.
Dolayısıyla bir kimse şeyh yada evliya gibi kimselerden direk onlara dua talebinde bulunması, yardıma çağırması, sığınması ve benzeri durumlar büyük şirktir. Eğer kişi direkt Allah'tan isteyip sadece bu kimselerin Allah katındaki değerleri düşüncesi ile şeyh’imin hürmetine gibi durumlar haram olan bid’attir.
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah’ı bırakıp, kendilerine hiçbir zarar ve fayda vermeyecek şeylere ibadet ediyor ve: “Bunlar, bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdir.” diyorlar. De ki: “(Allah bu varlıklara ibadeti meşru kılmamış ve bunlara şefaat yetkisi vermemiştir. Buna rağmen böyle iddia ederek) Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O (Allah), onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. (Yûnus, 18)
Aracılık Allah'ın isimlerinde, sıfatlarında aracı kılması, yada bir kimsenin kendi iman ve salih amelini aracı kılması ve son olarak akidesine ve müslümanlığına güvendiği bir kimsenin kendisi için Allah'a dua etmesini istemesi kur’an ve sünnette varit olmuş caiz aracılıktır.
Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste, bir yardım dilediğin vakit de yine Allah'tan dile. (Tirmizi)
Veli, evliya, şeyh, efendi, pir ve kutup gibi isimlerle isimlendirdikleri kimseleri Allah'a aracı kılarak Allah'a yaklaşabileceklerine inandılar. İşte bu batıl ve sapkın bir düşüncedir.
Onlar bu kimselere ilahi özellikler vererek onları olağanüstü kimseler olarak gördüler ve bunun sonucunda bu kimseler güya insanların içini okuyabildiklerine, aynı anda birkaç yerde bulunabildiklerine, dağların ve binaların arkasını görebildiğine, kendilerine bağlı olan kimseleri beladan ve kazadan koruyabildiklerine, onlardan şefaat dilemek suretiyle onların kabir ve cehennem azabından kurtarabildiklerine inananarak Allah’tan başkasına ibadet etmiş oldular.
Onlar bu yapay tanrıların propagandalarının sonucunda onları Keramet makamına oturttular. Ümit ve korku ile onlara bağlananlar mallarını, mülklerini, imanlarını ve kulluklarını onlara adayarak onların şirklerine, hurafelerine, bid’atlerine tabi oldular. Bunun sonucunda mutlak anlamda onlara itaat etmek, sevgiyle bağlanmak faydaya, onlardan uzaklaşmak yada öfkelendirmek bela ve musibete sebep olduğuna inandılar.
Onlar bu evliya ya da şeyh konumunda olan kimseleri hatasız kimseler olarak gördüler. Her söyledikleri şeyleri din olarak gördüler ve bunun sonunda Allah'ın helal kıldığı şeylere haram, haram kıldığı şeyleri helal kabul ettiler.
1- Allah bizim şahdarımlarımızdan daha yakındır. O her şeyi gören bilen ve haberdar olandır. O halde başkasını aracı kılmak ne diye? Hiç kimse bize Allah'tan daha yakın değildir. Duaların yalnız Allah'a yapılmalması imani bir emirdir. Allah ile aramıza aracı kılmak Mekke müşriklere ait bir özelliktir.
2- Onlar şeyhlerini yada evliyalarını öve öve göğe yere sığdıramayarak öyle bir makamı oturttular ki Allah'a ait üstünlük, yücelik, övgü ve tazim maalesef o kimselere verildi.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَۜ ثُمَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah’a hamd olsun. Sonra o kâfirler, (birtakım varlıkları) Rablerine denk tutuyorlar. (6/En'âm, 1)“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi beni batıl ve aşırı surette methettikleri şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü.’ deyin!” (Buhari)
3- Gaybı bilmek yalnız Allah'a ait ilahi bir özelliktir. Şeyh ya da evliya ismi verilen bu kimselerin geleceği bildiğini, dağların, duvarların içinde ya da ötesinde bir şeyleri gördüğünü, depremin ne zaman geleceği bildiklerini iddia ederler. Hiç şüphesiz bunların bir kısmı bilimsel aletleri kullanmak suretiyle bilinebilir ama bir insan duyu organlarıyla algılanamayan şeyleri ben biliyorum diyemez, bu Allah'ın kullarına verdiği bir özellik değildir. Bunları yalnız Allah bilir.
قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُۜ وَمَا يَشْعُرُونَ اَيَّانَ يُبْعَثُونَ
De ki: “Göklerde ve yerde Allah’tan başkası gaybı bilmez.” Onlar, ne zaman diriltileceklerinin farkında değillerdir. (27/Neml, 65)
Allah'ın rızasına, cennetine ve kurtuluşa ermek ancak iman ve salih amellerle gerçekleşir. Torpil ya da kayırma yöntemi ile bu gerçekleşemez. Dolayısıyla şeyhlere bağlılıklarını ilan etmiş ve bunun sonucunda Allah ile bağlarını koparmış kimseler büyük bir aldatma içindedirler.
İbrahim Aleyhisselam babasına, Nuh Aleyhisselam oğluna ve karısına ve Rasulullah Aleyhisselam öz amcasına fayda sağlayamadı. Çünkü her insan doğru tercihler vermek suretiyle yalnız iman ve salih amellerle kurtulur.
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Şüphesiz insana, kendi çabasının dışında bir şey yoktur. (Necm, 39)
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـًٔاۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve öyle bir günden korkun ki; (o gün,) hiçbir babanın oğluna, oğlun da babasına faydası yoktur. Şüphesiz ki Allah’ın vaadi haktır. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Çokça aldatan (şeytan) da sizi Allah’la aldatmasın. (Lokmân, 33)
Bu delalet önderleri şöyle bir iddia yada fitne ortaya atarlar, bir devlet başkanı yada vali insanların sorunlarıyla tek tek uğraşamaz, bunun için yardımcılar ve müdürler gibi kimseleri aracı bulması gerekir derler. Bunlar haşa yaratılmışın durumunu Allah'a kıyas ederek Allaha ulaşa bileceğini düşünerek bunun için Allah yardımcılar ve görevler tayin etmiştir. Bunlar veli, evliya, pir, kutup ve şeyh gibi kimseler olduğunu söylerler. Bu iddia ne kur’an ve nede sünnette olmayan bir iddiadır. Onlar bu iddialarını ısrarla sürdürerek, bu kimseler kulların dertlerine derman, dualara icabet eden, onlara sığınıldığında koruyan, medet demek suretiyle yardıma geldiklerini söylerler. Onlar ümit ve korkuyla onlara olan bağlılıklarını görürsün. Onlar göre Allah kullarının küçük işleriyle ilgilenmez bu işleri şeyh ve evliya gibi kimselerin görevi olduğunu söylerler. Bu büyük bir sapkınlık ve büyük bir aldatmadır. Bu Allah'ı yaratılmışlara kıyas etmek ve Allah'ın ilahi özelliklerini bir başkasına verilmesi ve geçmiş müşrik toplumların en temel özelliğidir.
لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)
Hiç şüphesiz bir vali ya da bir başbakan insanların sorunlarıyla tek tek ilgilenemez. Bu onların aciz, zayıf ve kusurlu kimseler olmasından dolayıdır. Allah böyle değildir. O her şeyi bilen, gören haberdar olan ve kullarına yardım eden kimsedir. Kusurlu olanın kusursuz olan Allah'a kıyas edilmesi şirkin tâ kendisidir.
Allah evrenin küçük büyük her alanına karışan ve her şey onun kontrolündedir, Allah kimseye bu konuda yetki vermemiştir.
Her ne kadar kur'an ve sünnette Allah'ın meleklere belli görevler vermesi söz konusu olsada, bu şeyh ve evliya gibi kimselerin buna kıyas edilip, bunlar da yeryüzü ve gökyüzünde görevleri var demeleri batıl bir kıyastır. Çünkü nasta sabit olmayan bir şey konusunda bu hükme varmak dini tahrif etmektir.
فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
(Allah’ı başka varlıklara, başka varlıkları da Allah’a benzeterek) Allah hakkında örnekler/misaller vermeyin. (Allah hakkında verilecek örneği yalnızca) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nahl, 74)
Allah insanların kalbini, yedi kat yerin dibini ve yedi kat göğün içini en ince ayrıntılarıyla bilirken nasıl olur da onlar kendi yapay tanrılarına bu özellikleri verirler?
Allah kullarına değer vermiş ve onu en güzel şekilde yaratmıştır. Kulların dertleri, sıkıntıları ve onların büyük küçük tüm işleri tamamıyla Allah'ı ilgilendirir ve Allah'ın kontrolündedir.
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar. (Bakara, 186)
اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْاَنْهَارَۚ 32
Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökyüzünden su indirip onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkaran, denizde O’nun emriyle yüzsün diye gemileri size hizmetkâr kılan ve nehirleri hizmetinize sunandır. (İbrahîm, 32)
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ