01 Aralık 2024, 23:40 tarihinde eklendi

Sünnetsiz Kur’an Anlaşılmaz!

Sünnetsiz Kur’an Anlaşılmaz!

Sünnetsiz Kur’an Anlaşılmaz!

Bugün kendilerini islam'a nispet eden birçokları Kur'an-ı Kerim'de her şeyin olduğunu ve Kur'an hiçbir şeye ihtiyaç duymadığını, dolayısıyla namaz, oruç, zekat, hac gibi kulluk görevlerimiz ve İslam'la ilgili ne varsa biz Kur'an'ı sadece muhatap alır, sadece Kur'an'ı dinler, sadece Kur'an'ın yol göstericiliğinde yaşarız demek suretiyle Kur'an dışında sünnet, icma ve kıyas gibi şerri delilleri kabul etmeyen kimseler söz konusudur.

Bugün hadis inkarcıları, mealciler, tarihselciler, laikliğe, demokrasiye ve diğer ideolojik dinlere kaymış yarı islam anlayışına sahip olan bu gibi sünnet inkarcıları Kur'an bize her şeyi açıklayan ve her türlü misalleri veren bir kitap olduğunu söylemiştir. O halde bizim sünnete, hadislere, icmaya ve kıyasa ihtiyacımız yok demek suretiyle Müslümanların kafasını karıştırmakta ve onları kendileri gibi saptırma noktasında rol oynuyorlar.

Milyarlarca Müslüman bugüne kadar sahabe, tabiin, etba tabiin ve sonraki bütün alimler sünnetin, icmanın ve kıyasın tamamıyla dinle ilgili olduğunu ve din de bunlar yoksa dinin anlamının olmadığı başka bir ifade ile birinin inkarı diğerlerinin inkar demek olduğunu söylemesine rağmen onlar tarih boyunca milyarlarca müslümanın ittifak ettiği muttaki, ihlas ve salih kimselerin Kur'an'ı bize getirdikleri gibi sünneti getirmelerine rağmen bu sünneti inkar edenlerden daha samimi, takva, ihlas, dürüst, alim ve iman ehli olmaları bilinmesine rağmen bu laik ideolojik dinlerin bağlıları bir çırpıda bu insanları yalanlamamızı, onları inkar etmemizi ve tamamı ile takvadan, imandan bi haber olan yarı laik yarı ve çeyrek kemalist mealci ve hadis inkarcı ahmaklara güvenmemizi beklemektedirler.

Hadis/Sünnet inkarcıları Kur’andan deliller getirmek suretiyle kendi dinlerini onaylatmak için insanları hadisleri inkar etmeye davet etmişlerdir. Bu cahiller getirdikleri delillerin muradını bilmedikleri gibi bağlamında kopararak kendileriyle beraber başkalarını saptırma konusunda rol oynadıler. Getirdikleri delillere göre sünnet inkar edilmeli ve sadece kur’an olmalı diyorlar. Peki bu deliller nedir ve bundan anlaşılması gereken murad nedir?

مَا فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ثُمَّ اِلٰى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ 

 Kitap’ta¹ hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra (diriltilip) Rablerinin huzurunda toplanacaklardır. (6/En'âm, 38)

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟

Sana her şeyin açıklayıcısı, hidayet, rahmet ve teslim olanlar için müjde olacak bir Kitap indirdik. (16/Nahl, 89)

 وَتَفْص۪يلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ 

Her şeyi detaylı açıklayan, mümin topluluk için de hidayet ve rahmettir. (12/Yûsuf, 111)

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُورًا 

Andolsun ki bu Kur’ân’da, insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalar yapmışızdır. İnsanların çoğu ise (öğüt almak yerine) küfürde direttiler. (17/İsrâ, 89)

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ اَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا 

 Andolsun ki bu Kur’ân’da, insanlar için her türlü örnekten çeşitli açıklamalar yapmışızdır. İnsan her şeyden fazla tartışmacıdır. (18/Kehf, 54)

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِاٰيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُبْطِلُونَ 

Andolsun ki biz, bu Kur’ân’da insanlar için her türlü örneği verdik. Şayet sen onlara bir ayet/mucize getirecek olsan o kâfirler mutlaka: “Siz, batıl uyduranlardan başkası değilsiniz.” derler. (30/Rûm, 58)

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۚ 

Andolsun ki, öğüt almaları için, bu Kur’ân’da insanlara her türlü örneği verdik. (39/Zümer, 27)

Bu modern yarı Laik ve çeyrek Demokrat hadis inkarcıları bu ayetlerden şöyle bir şey istinbat ettiler ve dediler ki; Din Kur'an'dan ibarettir. Kur'an arapça bir kitaptır ve rahatlıkla anlaşılabilir ve bunun sonucunda onlar İslamı anlamak ve yaşamak için Kur'an dışından başka bir kaynağa ihtiyacımız yok dediler ve delillerini yukarıdaki ayetlerle ifade ettiler.

Aslında bu kimseler bu delilleriyle ne kadar cahil, gafil, dini bilmeyen, tamamıyla İslam'a muhalif, dini yok eden ve art niyet sahibi olduklarını ispatlamakta, peki bu kimselerden daha muttaki dediğimiz, ilim ehli dediğimiz, salih kullar dediğimiz ve toplumların bu alimleri tezkiye/temize çıkardığı bu alimleri bu ayetleri nasıl anlamışlardı ve hangi delillerle bu gibi iddiaları onlar çürütmüşlerdi? 

Bakın bu hadis inkarcıların anlamadıkları ve delil olarak ortaya koydukları meseleyi nasıl anlamadıklarını ve meseleyi nasıl birbirlerine karıştırdıklarını aynı benzeri ayetlerle cürüteceğiz.

Kur'an-ı Kerim sadece kendi için kendisi için her şeyi söyleyen, her şeyi bildiren, her şeyı açıklayan ve her türlü misaller veren şekilde açıklıyor ama bakın aynı Kur’an bu kitap dışında başka şeyler içinde aynı şeyleri söylüyor. Misal;

Rabbimiz Kerim kitabında Zülkarneyn ile ilgili onun Hükümdarlığı ona verilen yetki konusunda şunu söyler;

اِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْاَرْضِ وَاٰتَيْنَاهُ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًاۙ 

Biz ona yeryüzünde (dilediği gibi hareket etme imkânı sağlayan) bir iktidar ve (istediği hedefe ulaştıracak) sebepleri verdik/yolları öğrettik. (18/Kehf, 84)

Bu ayeti kerimede ‘'Zülkarneyn'e her şey için bir sebep vasıta verdik'' Bu ne demek? Gerçekten her şeyin vasıtası ona verildi mi demek? Hayır. Bilakis buradaki her şey ile kast edilen zülkarneyn'e verilen yetki, yönetim, iktidar ve otoritedir. Dolayısıyla Zülkarneyn iktidara, güç ve egemenliğe ulaşabilmek için Allah her şeyi onun otoritesi için sebep kılmıştı, yoksa Zülkarneyn yeryüzündeki bütün vasıtalara sahip olduğu anlamına gelmez.

Yine aynı şekilde Allah Süleyman aleyhisselam'a kuş dili öğretildiğini bize haber vermekte;

وَوَرِثَ سُلَيْمٰنُ دَاوُ۫دَ وَقَالَ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَاُو۫ت۪ينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍۜ اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُب۪ينُ 

Süleyman, Davud’a vâris olup (yerine geçti). Dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve her şeyden bize verildi. Şüphesiz ki bu, (evet bu,) apaçık bir ihsan ve lütuftur.” (27/Neml, 16)

Burada yine Süleyman aleyhisselam'a ‘'Hem kuş dili öğretilmiş ve aynı zamanda her şeyden verildi'’ diyor. Peki gerçekten Süleyman aleyhisselam'a her şeyden verildi mi? Yine bu ayette ‘’Her şeyden verildi’’ ayetinden kastedilen Süleyman aleyhiselamın krallık, otorite ve egemenliği için gereken her şeyin verilmesidir. Yoksa ona yeryüzü ve gök yüzünden her şey verildiği anlamına gelmez. 

Misal: Sebe Melikesi olan Belkıs'a verilenlerle ilgili;

اِنّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ 

 “Ben, bir kadının onlara hükümdarlık ettiğini gördüm. Ona (güç ve nimet adına) her şey verilmiştir. Onun büyük bir tahtı da vardır.” (27/Neml, 23)

Belkıs, Süleyman aleyhisselam'ın çağında yaşayan bir kimseydi ayette hem Süleyman'a aleyhisselam'a her şeyi verildiğini aynı zamanda kafir ve müşrik olan Belkıs'ada her şey verilmiş olduğu söylenmiş. Peki bu iki tenakuz nasıl giderilecek? Tabii ki bu ayetin manası nasıl iktidar için Süleyman aleyhisselam her şey verilmişse aynı şekilde Belkis’ın iktidar ve  egemenliği için her şeyin verilmesindeki kasıt onun otoritesi için verilen vasıtadır.

Eğer hadis inkarcıları ya da mealcilerin dediği gibi buradan kastedilen her şey olmuş olsaydı o zaman birinin hükümdar olduğu ve her şeye sahip olduğu durumda diğerinin hiçbir şeyin olmaması gerekirdi. Çünkü ikisine birden her şeyin verilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu ayetle kast edilen mana iktidar, hükümranlık ve egemenlik için gerekli olan her şeyin vasıtaların onlara verilmesi anlamındadır.

Mesela yine aynı zamanda Rabbimiz Allah kerim kitabında her şeyin çiftler halinde yaratıldığını söyler;

وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ 

Her şeyden çift çift yarattık. Umulur ki öğüt alırsınız. (51/Zâriyat, 49)

Ama biz de çok iyi biliyoruz ki melekler de yaratılmıştır ve onların cinsiyeti yoktur. O zaman buradaki her şey tamamıyla başka naslarda kayıtlanarak daha ziyade bitki ve hayvan türlerini ihtiva eder.

Misal: Bal arısı Rabbimiz olan Allah kerim kitabında;

ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًاۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 

 “Sonra tüm meyvelerden ye ve Rabbinin senin için kolaylaştırdığı yollarda seyret.” Karınlarından çeşitli renklerde içecek/bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için ayet vardır. (16/Nahl, 69)

Bu ayetin zahirine göre bal arıların her meyveden, her çiçekten ve yeryüzündeki bütün bitki, çiçek ve ağaçlarına konması ve beslenmesi gerektiği ortaya çıkar. Oysa biz biliyoruz ki bu ayetten kasıt çiçekli olan ve arıların beslenmesine müsait olan çeşit meyveler kastedilmektedir.

Dolayısıyla bu delilleri bir araya getirdiğimizde Kur'an-ı Kerim'de her şeyden kasıt onun bir bütün olarak her şeye sahip olduğu anlamına gelmez. Bundaki kasıt kendisiyle vasıta olduğu şeye ulaşma anlamındadır.

Aslında Kur'an'ın bağlamını bilmeyenler için Kur'an Mubin değildir. Çünkü Kur'an'ın nüzulunu bizim gibi şahit olmayan, usul ilmini bilmeyen, mutlak ile muayen nasih ile mensuh, amm ile has ve mutlak ile mukayyet gibi buna benzer şerri bağlamı bilmeyenler Kur'an'ın Mübin olduğunu demesi pek doğru söylenemez.

Kur'an'ın ortaya koyduğu tarihsel bağlama anlamayanlar. Örneğin ayetlerin ve surelerin ne sebeple, hangi nedenle indiğini, sahabe bunun nasıl anlamış ve nasıl amel etmiş? Bu bilinmeden meal okumaları insana fayda sağlamaz.

Yine bununla beraber cahiliye döneminde Mekke müşrik toplumunun durumunu ve sonra nuzul döneminden sonra Arapların sosyal, siyasi, ekonomik, dini inançlarını, göreneklerini, adetlerini, Allah inançları ve İbrahim aleyhisselam'ın dinine kendilerini nispet etme yönü bilinmeden meal okumalar insana fayda sağlamaz.

Kur'an'ın meallerinin anlaşılmasına yardımcı olacak başka bir sebebi ise Arapça dilini bilmektir. Kur'an'da geçen bir kelime terkip veya üslubun nuzul dönemdeki kullanımında ne ifade edildiğini bilmek gerekir.

Herkesin malumu olduğu üzere her dilde olduğu üzere kelimeler zaman içinde anlam genişlemesi ve anlam daralması değişmesi gibi bir takım etkilere maruz kalmıştır. Örneğin Kur'ani bir kavram olarak ‘’Hikmet'' kelimesi Rasulullah, sahabe, selef ve ehli sünnetin büyükleri nasıl anlamış bugünün toplumu nasıl anlamış bunu bilmek lazım. Çünkü Hikmet kelimesi özellikle felsefeciler, sünnet inkarcıları, mealci ve Tasavvuf gibi ilim dallarında olan kimseler bunu kavramı maalesef Kur'an'dan tamamen bağlamından koparmışlardır.

Bu yüzden Kur'an kelimelerinden daha iyi anlaşılabilmesi için dil bilginleri Arapların eskiden beri yazdıkları şiir ve sözlerinde müracaat edilmek suretiyle Meani'l Kur'an tarzında eserler yazılmıştır. Bunun sebebi Kur'an'ın daha iyi anlaşılması içindir.

Kur'an'da ayetlerin siyak ve sibak bağlamına çok dikkat edilmesi gerekir. Çünkü Kur'an'da yer alan bir kelime cümle içinde yer aldığı ayet bütünlüğü içinde, ayet içinde yer aldığı ayetler grubu ve sure içinde anlaşılması gerekir.

Konu bağlamı şeklinde Kur'an'ın anlaşılması çok önemlidir. Kur'an'da aynı konu ile ilgili ayetlerin tümü bir arada değerlendirilmelidir. Mesela;

Kur'an'da şefaat ile ilgili sadece bir kısım menfi şefaat ayeti baz alınırsa menfi ayetler sonucunda şefaat inkar edilmiş olur. Halbuki bütün ayetleri konu bağlamında değerlendirildiğinde o kimse Kur'an'da müşriklerin iddia ettiği şefaatin menfi olduğunu Allah'ın başka ayetlerde müspet şefaatin olduğunu anlamış olacaktı.

Misal; Musa aleyhisselam Kur'an-ı Kerim'de birçok yerde geçmektedir. Musa aleyhisselam'ın bilmek, tanımak ve verilen mesajı anlamak için tamamıyla bütün ayetleri parçacı bir yaklaşımla değil! Bilakis bütüncül bir yaklaşım ile anlamamıza sebep olacaktır.

Geleneksel bağlamda Kur'an'ın herhangi bir ayetini ya da bir kavramı ya da bir süreyi ilk dönemlerde sahabe, tabiin ve ondan sonraki neslin ilahi öğretilerle muhatap olan kimselere götürülüp, nasıl anlaşıldığı araştırılmalı ve o muttaki kimselerin üzerinde ittifak ettikleri ve ihtilaf edici hususlar tespit edilmesi gerekir.

İslam geleneğinde sabit olan ve ittifak edilen bir konuda ihtilaf ya da ihtilafı ittifak haline getirmek büyük tehlikeler sebep olur. Nitekim bugün Kur'an diyerek hadis inkarcıları, oryantalistler ve buna benzer kimseler bugün buna sebep olmaktadırlar.

Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim'de bu gibi metot ve bu gibi kurallara uymadıkça dinin altı boşaltılmış yanlış anlaşılmalara sebep olmakla beraber birçok sapkınlıklar söz konusu olmaktadır.

 

Gürsel Gürbüz

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *