Tekfir Açısından: Şer’i Ve İdari Hükümler.
Tekfir Açısından: Şer’i Ve İdari Hükümler.
İslam’da hükümler iki şekilde görülür;
Birincisi: Allahın iradesine bağlı olan şer’i açıdan isimlendirdiği ve hükme bağladığı şer’i hükümlerdir.
Şeri Hükümler;
Allahın Kur’an‘da ve Sünnette subuti ve delaleti kesin olan meseleler üzere bina etmiştir.
İkincisi: Allah’ın helal ve haram yasalarına bağlı kalarak insan iradesinin islam’da mubah, ihtilaf, ictihad ve zanni gibi meselelerde hükümler icra etmesi, insan hayatını detay, tafsilat ve küçük birimlerini oluşturan hükümler vardır ki bunlarda idari hükümlerdir.
İdari hükümler tamamı ile insanın hayatındaki İslam’ın ruhuna uygun olmak şartıyla insan içtihatına ve onların örf ve geleneklerine bırakılmış kararlardır.
Bugün tekfir'de usulsüz ve aşırı gidenler idari hükümlerle şer'i hükümleri ayırmadan bir başkasını tekfir ederek Allahın iradesinin dışına çıkmış ve bir Müslüman kardeşinin malını, canını ve kanını helal görerek fitneye sebep olmuştur.
Nitekim onlar ister tağut'un kurum ve kuruluşlarında olsun ister fabrika, hastane olsun ister kamu alanlarındaki kurallar olsun ister belediyelerdeki kurallar olsun, şer'i hüküm olmamasına rağmen sadece idari prensipler ve kurallar olması sebebiyle maalesef bir başkasını tekfir etmektedirler, işte bu modern hariciliktir.
İdari hükümler;
İster fabrikalar, hastaneler olsun ister kamu alanları olsun nerede olurlarsa olsunlar, çalışma saatleri, disiplin, çalışma hakları, tatil günleri, trafik levhaları, mesai saatleri ya da bu kurumlardaki işçiler arasındaki çalışma verimini artırmak için ortaya konulan kurallar olsun bunlar asla şer'i hükümler gibi alınamaz bilakis bunlar idari hükümlerdir.
Dolayısıyla idari hükümler ilahi öğretilere muhalefet etmedikleri sürece mübah olduğu, içtihat ya da maslahat açısından ortaya konulan prensiplerdir. Bu insanların hayatlarını, işlerini ve yaşamlarını kolaylaştıracak bir şekilde bu gibi talimatların meydana getirilmesi Allahın ilahi öğretilene muhalefet değildir. Bilakis Allah kullana bu yetkiyi vermektedir.
Misal; Allah’ın hükmüyle hükmeden bir hakim/kadı ser'i yasaların belirlemediği meselelerde hâkimin tazir cezasını uygulama ya da uygulamama konusunda yetkilendirildiği bilinen bir husustur. Dolayısıyla idari meselelerde asıl olan Allahın helâl ve haram yasalarına muhalefet etmeyip mübah olup insanların maslahata uygun hareket edilmesi ile ilgilidir.
Şer'i Hükümler:
Şer'i hükümler kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a) Sahibini kafir yapıp islam milletinden çıkaran ve ebedi cehenneme götüren.
Misal: Dinin asıllarında Şer'i hükümler, bu Kur’an’da ve Sünnette Allahın isimlendirdiği ve hükme bağladığı meselelerdir. Allahın ceza kanunları, hukuk normları, Allahın siyasi görüşü, ekonomik uygulamaları, kanunları, yasaları, ahlaki değer targıları, eğitim müfredatı ve benzeri itikata taaluk eden meselelere alternatif, zıt ve muhalefet eden kanunlar, yasalar, prensipler, kurallar ya da yönetmenlikler getirenler Kafir oldukları gibi davet edildikleri şeye itaat edenler de aynı şekilde kafir olurlar. Bu kimseler için şartlar oluşur ve şeri engel yoksa tekfir etmek vacip olur.
İşte burası tekfirin konusudur, eğer şartlar oluşmaz ve şeri engeller söz konusuysa tekfir etmek haram olur.
b) Şeriatın vaciplerin kısmında olup sahibini kafir yapmayan ama fasık ismini veren meselelerdir.
Misal: Şeriatın vaciplerine taalluk eden hükümler hiç şüphesiz ki ister fabrikalarda ister kamu alanlarında, hastaneler ve benzeri yerlerden şeriatın vaciplerinin kısmına giren meseleler vardır ki her ne kadar bu sahibinin kafir yapmasa yerine getirildiği takdirde sahibini fasık yapmaktadır.
Misal: Yönetimin sakal traşı etmelerini emretmesi, ırkçılık yapmak, sınıf ayrımı yapmak, kâfirlerin üniformalarını giymek, cuma vaktinde işçi çalıştırmak ve bu gibi durumlarda bunlara uyulduğu taktirde bir kimse tekfir edilmez ama fasıklıkla nitelendirilirler.
Eğer bu gibi kurum, kuruluş ya da kamu alanlarında namazı kılamazsın, oruç tutamazsın ve benzeri durumlara engel olur ise işte bu meselede mutlak itaat yoktur. Kim onlara bu sebeple itaat eder, kabul eder ve rızık endişesi ya da gelecek kaygıları sebebiyle namazı ya da orucu yasaklayan bu kimselere itaat ederse zahir’en işlediği için kafir olur ve tekfir edilmeyi hak eder.
Dolayısıyla Allah’a isyan olmadığı ve İslam’ın ruhuna uygun alanlarda tüm tutum ve davranışlar idari hükümler kapsamında değerlendirilir, mübahtır ve sahibini bu sebeble tekfir edilmez. Eğer Allah’a isyan ve İslam ruhuna muhalefet varsa yukarıda dinin asılları ile şeriatın vaciplerini ayırmak suretiyle hüküm icra edilir.
Nitekim biz bunu sahabenin hayatında görmekteyiz. Allah Resul’ünün hayatında olmayan ama Hulafe-i Raşid zamanında yaptıkları uygulamalar vardır. Kur’an'ın mushaf haline gelmesi, Kur’an ‘ın çoğaltılması yine Ömer radiyallahu anh'ın döneminde bazı idari hükümler belirlenmiş askere katılanlar, onların isim listelerinin yazılması, posta işi ve cezaevinin açılması söz konusu olmuştur. Bu gibi meseleler idari hükümler kapsamında değerlendirilir ve bu açıdan şer-i hüküm olarak değerlendirilir. Dolayısıyla idari hükümler fıkıh da Maslahat kapsamında değerlendirilir ve bu bağlamda hükümler icra edilir.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ