25 Mart 2025, 01:45 tarihinde eklendi

Usul Açısında Cehaletin Mazeret Olduğu Ve Olmadığı Yerler

Usul Açısında Cehaletin Mazeret Olduğu Ve Olmadığı Yerler

Usul Açısında Cehaletin Mazeret Olduğu Ve Olmadığı Yerler

İnsanlara kitabın indirilmesi ve resullerin gönderilmesinin temel sebebi insanların cehaletlerinin din konusunda izale edilmesi, insanlığın karanlıktan aydınlığa, küfürden imana, delaletten hidayete ya da kulların kullara kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olmaları için gönderilmiştir.

Tarih boyunca insanların din konusunda cahil kalmasının temel faktörleri vardır. Kimileri bilerek özgür iradesiyle dinden yüz çevirir kulluğu gündemine getirmez, dini hafife alır, önemsemez ve malın, mülkün ve dünyaya çakılmayı tercih eder.Kimileri ise özgür iradeleriyle imana yönelerek ilim ve hikmet görevlerini yerine getirir.

Hiç şüphesiz din konusunda insanların kendisiyle teklifi açıdan sorumlu olduğu meseleler vardır.

Olumlu ve Olumsuz Açısından Teklifi Hükümler;

Şüphesiz ki teklifi hükümler olumlu ve olumsuz açıdan ikiye ayrılır.

1- Olumsuz Açıdan: Bu konu kendi içerisinde’de iki şekilde görülür;

a- Dinin asılları açısından: Bu şirk, küfür, batıl itikatlar, tağutlardan ve Allah dışında ibadet edilen tüm varlıklardan beri olmayı ifade eder.

b- Şeriatin vacipleri açısından: Bu Allah'ın haram yasaları dediğimiz içki, kumar, zina gibi haramlardan kaçınmak şeklinde teklifi hükümler kapsamındadır.

2- Olumlu Açıdan: Bu konuda kendi içerisinde’de iki şekilde görülür.

a- Dinin asılları açısından: Bu Allah’a ahirete, meleklere, kitaplara, cennet ve cehennem gibi tarin boyunce tüm Nebi ve Resüllerin davet ettiği ve sorumlu kıldığı teklifi hükümlerdir.

b- Şeriatin vacipleri açısından: Bu İslam akidesinin ameli şartları olan ve Allahın farz kıldığı namaz, oruç, zekat gibi tüm meselelerde olumlu acıdan mü'minlerin aynı şekilde itikat etmesi ve onlarla amel etmesi gereken bir konudur.

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere dinin asılları dediğimiz akide’ivi konular tarih boyunca bütün Nebi ve Resullerin ortak davetidir ve değişiklik söz konusu olamaz. Şeriatın vaciplerine gelince bu tarih boyunca Nebi ve Resullerin Şeriatlarında farklılık arz eden ve toplumdan topluma değişen teklifi hükümlerdir.

İşte bu sebeple cehaletin mazeret olup olmaması, tarihi boyunca her zaman diliminde tartışılmış ve bilen ile bilmeyen, tahsil ehli ile tahsil sahibi olmayanlar bu konuda fikir ortaya koymuşlardır, cehalet olgusunu mazeret olmadığı yerler ancak;

1- Delaleti Kat-i/Kesin

2- Delaleti Sarih/Açı

3- Dinin Meşhur meselelerinde ortaya koyduğu Kaideler üzere bina edilir.

Bu sebeple cehalet olgusu yukarıda ifade ettiğimiz üzere teklifi hükümlerde cehaletin mazeret oluşu sınırlı olmakla beraber en önemli şartlarından bir tanesi hüccetin ikame edilmesi yani cehaletin izale edilmesidir. Nitekim;

ان الله تجاوز عن امتي الخطا ونسينا وما استكرهوا عليه

Allah ümmetimden hata, unutkanlık ve zorlama altında işledikleri günahları affetmiştir. (İbni Mace)

Şüphesiz kim hata cehalet olgusu ile örtüşen ve bu sebeple cehaletin nerede mazeret ve nerede mazeret olmadığı bilinmesi zaruri olan meselelerle ilgilidir.

Gaflet, tevil, hata ve benzeri kavramlar cehalet olgusuyla ilintili olan ve bir cehaletin sonucunda gerçekleşen durumlardır. Eğer ilim ehli olsalardı gaflet, tevil, hata ve benzeri bir durumlara düşmezdi.

Cehaletin Temel Sebebi;

Şüphesiz ki kitapların indirilmesi ve resullerin gönderilmesi cehaletin izale edilmesi insanların ilimle amel etmesi içindir. Şüphesiz ki cehaletin temel sebebi söz konusudur ve bu iki şekilde görülür;

1- İlmin uzak ve Alimlerin yokluğu ki bu ilk etabda mazerettir.

2-İlmin ve Alimlerin varlığı burada cehalet mazeret değildir. Bunun temel sebebine gelince bu dinden yüz çevirme, hafife alma, önemsememe ve merkezin ya da gündeminden çıkarma şeklinde olur. Kişinin cahil olmasının temel sebebi kendisi ile ilgili cahil olduğu meseleyi bilme, öğrenme ve amel etme konusunda bir çaba, mücadele, istek ve arzu içinde olmamasından dolayıdır.

وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـًٔاۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 

Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmez hâlde çıkardı. Şükredesiniz diye de size kulaklar, gözler ve gönüller verdi. (16/Nahl, 78)

Dolayısıyla her doğan büyüyen ve hayatı yaşayanlar inandıkları Allah'ı isimlerinde, sıfatlarında, fiillerinde ve ilahi özelliklerinde bilmekle mükelleftir  ve bu konuda alim ile cahil arasında bir fark yoktur. Çünkü bu inanç ve ilmi bilme hem zaruret açısından hem alim ve cahil konumunda olan her iki taraf arasında ortak payda olan herkesin anlayabileceği bir konudur. Yani din konusunda genel açıdan bilinmesi zaruri ve asgari olan hükümler avam, havas/seçkin ya da alim ve cahil ayırt etmeksizin herkesin anlayabileceği ve kendisiyle amel edeceği bir meseledir.

Usul İlmi Açısından Cehalet;

Şüphesiz ki usul ilminde varit olduğu üzere cehalet iki şekilde görülür;

1- Semavi arızlar: Bu delilik, küçüklük ve benzeri sebeplerden dolayı mazeret olan durumdur.

 2- Mukesebe: Bu sonradan elde edilen anlamında ve yukarıda ifade ettiğimiz gibi dinden yüz çevirme, hafife alma, dini hayat ve gündeminden çıkarma, ilmi terk etme ve cehalete razı olma sebebidir. Normal şartlarda Muktesebe  konumunda olanlar akıllı, bilgin, hayatlarını ve yaşamlarını en güzel şekilde idame ettiren ama din konusunda gayret ve tercih eden kimselerdir.

Usul ilminin bize öğrettiği üzere cehaletin konum açısından birbirinden farklı olması Fetret Ehli, Daru’l Küfür ve Daru’l İslam açısından her ne kadar farklı olsa da alimlerin ittifakı ile teklif ancak iki şeyle sabit olur;

1- Allah'ın hitabının kendisine ulaşması.

2- Hitap konusu olan şeylerin olumlu ve olumsuz açısından amel etmek kudretidir.

Dolayısıyla hitap ilmin ve aynı zamanda deliller dediğimiz hüccet'in kendisine ulaşması demektir, bu ise cehaletin izale edilmesi için yeterli olan bir durumdur.

Nitekim teklifi hükümlerde bilindiği üzere bir alt kısım olan Vazi hükümler ve onun şartları olan maniler, butlan, sebep ve benzeri prensipler vardır. Konumuz açısından Maniler dediğimiz bazı hükümlerin kısımlarında Fetret ehline göre maniler söz konusu olduğunda cehalet mazeret ve yine daru’l küfür maniler söz konusu olduğunda yine duruma göre cehalet mazerettir. daru'l İslam'da ise bazı maniler vardır. Bunlar ise dinin asıllarında ve şeriatın vaciplerindeki meşhur meseleler değil gizli/hafi meselelerde cehalet mazereti bu açıdan maniler kapsamındadır.

Cehalet Özrü İle İlgili Deliller;

Cehaletin izalesi konum itibariyle yukarıda ifade ettiğimiz gibi fetret, daru’l küfür ve daru’l islam açısından birbirinden farklıdır. İşte bu sebeple getireceğimiz delillerin tamamıyla Suriye, Türkiye, Irak ve benzeri ülkelerdeki Daru'l İslam konumunda olan insanlar açısından durumlarını ve cehaletlerinin mazeret olup olmaması açısından Kur'an ve sünnetin delilleri ile ortaya koyacağız.

Kur'an ve sünnetin ittifakı ile Darül İslam'da doğan, büyüyen ve yaşayan kimselerin ister dinin asıllarından ister şeriatın vacipleri olan meşhur meselelerde cehaletin mazeret olmaması bir ittifak konusudur.Misal; Dinin asıllarında Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve benzeri yada olumsuz açıdan şirk, küfür ve tağut gibi meşhur meseleleri bilmek alim ya da cahil olsun, seçkin ya da avam olsun her iki sınıfın ortak inancı ve normal bir insanın kolaylıkla bileceği ve amel edeceği bir meseledir. Yine aynı şekilde şeriatın vacipleri dediğimiz namaz, oruç, zekat, hac ya da olumsuz yönüyle içki, kumar, zina ve benzeri şeyler şeriatın vacipleri kapsamında ve meşhur meselelerdir.  Bu yönüyle alim, cahil, avam ve seçkin arasında bir fark yoktur. Çünkü bu en azgari akla ve zekaya sahip olan insanın bildiği kolay şeylerdir. İşte bu sebep burada da cehaletin mazeret olmaması bilinmesi gereken bir meseledir. Nitekim;

فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ 

Bil ki şüphesiz, Allah’tan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur.  (47/Muhammed, 19)

Rabbimiz burada emir sigasıyla bunların bilinmesi gerektiği hususu çok açık ve nettir.

Dinde Cehalet Özrü Nerelerdedir?

Cahil insanların sorumlu tutulmayacağı ve aynı zamanda zorluk verilmeyeceği ve cehaletin mazeretinin söz konusu olduğu ayetlerde, hadislerde ve alimlerin sözlerinde serd edilmiştir.

Daru'l İslam konumunda olan bölgelerde dinin asıllarındaki kat-i meseleler ile şeriatın vaciplerindeki kat-i meselelerdeki hafi dediğimiz gizli meselelerde cehalet mazerettir.

Kur'an'da ve sünnetten kulların kaldıramayacağı, bilemeyeceğim bazı meselelerin olduğunu, güç yetiremeyeceği, zorluğun, unutma ve hata’dan dolayı sorumlu tutulmayacağı bilinen bir husustur.

لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَاۜ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْۜ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ 

Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez. Herkesin kazandığı (hayır) lehine, yaptığı (günahlar da) aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutur ya da hata edersek bizleri sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır bir yük taşıtma bize. Rabbimiz! Gücümüz yetmeyen şeyleri bize yükletme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bizim Mevlamız/dostumuzsun. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (2/Bakara, 286)

İşte bu ayet maalesef bazı insanlar tarafından istismar ve tahrif edilmek suretiyle dinin asıllarında ve şeriatın vaciplerindeki meşhur meseleleri bir mazeret olarak lanse etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bu çok büyük bir hatadır. Çünkü kitabın indirilmesi ve resullerin gönderilmesi ancak insanların Müslüman olmaları ve cennete gitmeleri için en asgari iman meselelerini ilan etmek ve hücceti ikame etmek için gelmiştir. Eğer bu meselelerde cehalet mazeret olsaydı kitabın indirilmesi resullerin gönderilmesinin bir anlamı olmadığı gibi diğer sapık fırka ve dinlerdeki cehalet anlayışı da mazeret  olurdu ki bu da şirki ve küfrü onaylamak ve dini tahrif etmek olurdu.

Allah sadece kaldırabilecekleri şeyleri yükler ayeti tamamıyla Müslümanların Kur'an ve sünnetin ittifakı kapsamında olan zaruri meseleleri bilmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. 

''Rabbimiz takat güç yetiremeyeceğimiz bir şeyi bize yükleme''

Bu ayet cehaletin mazeret olduğunu ama bu cehaletin sınırının ister dinin asılları ister şeriatin vaciplerdeki meşhur meseleler değil hafi/gizli, detaylı ve tadsilatlı olan meselelerle ilgili olduğu bilinmesi gereken bir konudur ve burada hata ya da cehalet mazerettir.Nitekim Kerim ayetinde;

وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ 

Allah yolunda hakkıyla/Allah’ın şanına yakışır şekilde cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir darlık/güçlük yüklemedi.  (22/Hac, 78)

 يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ 

Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez.  (2/Bakara, 185)

 İşte bu ve benzeri ayetler tamamıyla dinin asılları ve şeriatın vaciplerinde tedaylı, tafsilat, gizli ve bilinmesi zor olan meselelerde cehaletinin mazeret olduğu delillendirir. Nitekim ayette;

 رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ 

“Rabbimiz! Unutur ya da hata edersek bizleri sorumlu tutma. (2/Bakara, 286)

Bu ayet tamda konumuzu açıklamakta ve gizli yada tafsilatlı meselelerle ilgilidir. Çünkü herkesin bildiği gibi herkesin akli melekeleri zekası ve zihni birbirinden farklıdır. Biri diğerinden daha zeki ya da biri diğerinden daha zeki olmaması bilinen bir gerçektir. İşte bu sebeple gizli meselelerde cehalet mazerettir.

Yeri gelmişken hemen şunu ifade edeyim, dinin asılları ya da şeriatın vaciplerinde meşhur olmayan gizli tafsilatlı meselelerde cehaletin mazeret oluşunu söylerken bu meselede cahil olanlara hüccet ikame edildikten sonra eğer onlar bu gizli olan kat-i/kesin meseleye muhalefet ederlerse tekfir edilmeleri vacip olur.

Nitekim ayetin sonunda Allah tamam duanızı kabul ettim/Gat Fealtu demesi bu cehaletin hafi açısından mazeret oluşunu ispatlar.

Dolayısıyla İslam ümmeti ikrah, hata, unutkanlık ve benzeri özürlerin kabul edilmesi bir icma konusudur ve bu meselede nas ve kaidelere baktığımızda bu özürlerin yeri meşhur meseleler değil gizli meselelerdir.

وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا 

 Hata olarak yaptıklarınızda size bir günah yoktur. Lakin (günah), kalplerinizin taammüden/kasten yaptığıdır. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (33/Ahzâb, 5)

Demek ki kasıtsız bir şekilde dinin asılları ve şeriatın vaciplerindeki hafi meselelerde cehalet mazeret söz konusudur.

Nasıl ki küçüklük ve aynı zamanda akılsızlık cehalet için mazeret ise aynı şekilde olgun büyüklük ve akıl sahibi olmak ifade ettiğimiz gibi meşhur ve gizli meseleler arasında ayrım yapılmak suretiyle cehaletin mazeret olması söz konusudur.

 وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولًا 

 Biz, peygamber yollamadan azap edecek değiliz. (17/İsrâ, 15)

Bu ayet Kur'an ve Sünnet ışığında gusül ve kaidelere bağlı kalarak ancak şu şekilde anlaması daha uygundur.

وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ اِذْ هَدٰيهُمْ حَتّٰى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 

Allah, korkup sakınacakları (hükümleri) açıklamadan, hidayet ettiği bir kavmi saptıracak değildir. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilir. (9/Tevbe, 115)

İşte bu da yukarıda ifade ettiğimiz gibi konum itibariyle 3 şekilde anlaşılması ve bunların durumuna göre cehaletin mazet oluşuna delildir oluşuna denildir

رُسُلًا مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزًا حَك۪يمًا 

Müjdeleyici ve uyarıcı resûller (gönderdik). Ta ki resûllerden sonra insanların Allah’a (“bilmiyorduk, duymadık” gibi bahane olarak) sunacakları bir hüccetleri kalmasın. Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (4/Nisâ, 165)

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ 

(Ateş) öfkeden çatlayıp ayrışacak gibi olur. Her bir topluluk (ateşin) içine atıldığında, oranın bekçileri kendilerine: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar. (67/Mülk, 8)

قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ 

Derler ki: “Evet! Muhakkak ki bize uyarıcı geldi (fakat) biz onu yalanladık ve: ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz yalnızca büyük bir sapıklık içindesiniz.’ dedik.” (67/Mülk, 9)

Dolayısıyla ayet, hadis ve âlimlerin sözlerine baktığımızda dinde cehaletin mazereti tamamı ile gizli, tedaylı, tafsilatlı ve zor olan meselelerle ilgilidir. En asgari akla ve zekaya sahip olan insanlar ister cahil ister alim ister avam ister havasdan olsun kişinin Müslüman olması için yeterli olan bilgi ve amel konusunda herkes eşittir. Bu konuda cehalet, tevil, taklit ve gaflet asla mazeret açısından söz konusu değildir.

 

Gürsel Gürbüz

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *