Usul İlmi: Ehven-i Şerreyn Nedir?
Usul İlmi: Ehven-i Şerreyn Nedir?
Ehven kelimesi “daha hafif”, Ehvenü’ş Şerreyn terkibi ise: Meşru olmayan iki işten, zarar bakımından daha hafif olan kötülüğü seçmektir.
İslam Istılahında Ehven-i Şerreyn; İki zarar verici durumla karşı karşıya kalındığında daha az zararlı olan şeyi tercih etmek, büyük zararı önlemek yahut ortadan kaldırmak için gerekli tedbirleri almak demektir. Başka bir seçenek yoksa, zaruret sebebiyle iki kötülükten daha hafif olanını seçmektir.
Üçüncü alternatif bir yol yoksa Ehven-i Şerreyn iki kötülük arasındaki en hafifini seçilmesidir. Ehven-i Şerreyn fıkhın genel kaidelerindendir. Normal şartlarda iki şerden ehven/hafif olanı seçmenin anlamı bir kişinin caiz olmayan iki işten birini seçmek durumunda kalması halinde daha az haram olanı seçmesidir.
Mecelle’de bu konuyla alakalı, “ehven-i şerreyn ihtiyâr olunur, iki şerr’den en ehveni tercih olunur. Haram işlemek ancak zaruret ile câiz olur, büyük zarar daha hafif zarar ile giderilmesi usul ilminde bir kural olmuştur.
Genel/umumi zararı önlemek için kısmi zarar seçilir, iki zarar birbirine zıt olduğu zaman, en hafif işlenerek büyük olanın çaresine bakılır, zarar imkân ölçüsünde ortadan kaldırılır. Ehvenu Şerreyn üç şıkkı olmayan iki şerden hafifini tercih etmektir.
Bu kaidenin şartlarından bir taneside helal yolun tamamı ile tıkanmasıyla bu şer’i hükme başvurulur. Bu ölüm ile yaşam arasındaki fıkhi bir konu akide ile ilgili değildir.
Eğer başka alternatif üçüncü bir yol varsa! Ehven-i Şer hükmü işletilemez.
Ehven-i Şer’in Kur’an ve Sünnette Delil Oluşu;
“Allah hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez” (Bakara:286)
(Allah) din (işlerin)de size hiçbir güçlük yüklemedi (Hacc:78)
O halde gücünüzün yettiğince Allah’tan korkun (Teğabun: 16)
Size bir şey emrettiğim zaman gücünüzün yettiği kadar onu yerine getirmeye çalışın. Sizi bir şeyden de nehyettiğim zaman ondan kaçınınız (Buhari, Muslim)
Müslüman için haramlar belli ve helaller bellidir. Müslüman günahının büyüğü-küçüğü ve gizli-açık ayırt etmeden tüm günahlardan beridir. Ehveni Şerreyn kaidesi üçüncü olmayan iki günah arasında en hafif olanı tercih etmektir. Bu kural akide ile ilgili değil islam'ın vacipleri ile ilgilidir. Bir kimsenin zorunlu olan hayatını devam ettirebilmesi için üçüncü tercih söz konusu olmadığında iki şerden en hafif olanı seçip geçici olan bu zararı def eder.
Ehven-i Şer akide konusu olmadığı için kişi şirk ve küfür arasında tercih yapamaz. Tarikatçılar maalesef usul ilmini birbirlerine karıştırmış sanki iki küfürden biri olan en hafif yada iki şirkten en hafif birini seçmenin onlara göre caiz olmuş oluyor. Bu çok fasit bir yaklaşımdır. Çünkü küfrün ve şirkin arasında hafiflik yada bu daha büyük küfürdür söz konusu değil ki akidenin konusu işletilsin.
Dolayısıyla şirk ve küfür olan söz ve ameller arasında tercih edilemez. Ehven-i Şerreyn ile ilgili ehl-i Sünneti hiçbir Alimi akidenin konusu yapmamıştır. Ehveni Şer insanların muamelatta, fıkıhta ve günlük hayatlarını ilgilendiren konularıdır.
Ehven-i Şer’in Şartları;
1- Akide’ya taalluk etmemesi.
2- İslam’ın vacipleri olan Haramlara taalluk etmesi. (Fıkıh-Muamelat)
3- Üçüncü Tercihin olmaması.
4- Helal olan yolların tıkanması.
5- İki zarar verici durumla karşı karşıya kalındığında daha az zararlı olan şeyi tercih etmek.
Usul ilminin önemli kaidelerinden olan ''Ehlen-i Şer ihtiyar olunur'' Kaidesi maalesef bugün tarikatçılar ve sofilerce istismar edilmek suretiyle fıkhın kuralı olan bir kaideyi akidenin kaidesiymiş gibi politik tanrıları onlaylatma çabası içindeler. Hiç şüphesiz bunların istismarını durduracak, keyfiyet ve şeytani manevralarını sonlandıracak olan en önemli mefhum Ehveni Şer’in usul ilmindeki şartlarının bulunmasıdır. Tüm partiler tüzükleri küfür olmakla beraber bu partilerin bağlıları küfrü ve şirki kabul ettikleri gibi insanları buna davet ederler. Dolayısıyla bu kimseler müslümanlara meşru göstermek adına Ehveni Şer adı altında tağutları, küfrü ve şirki kabul etme girişimidir.
Akide’nin Başlıca Şartları;
Akidenin konusu olan, dinin asıllarını ilgilendiren küfür söz ve ameller ya da şirk söz ve ameller asla Ehven-i Şer'in kısmında değildir. Birilerinin akidenin şartlarını göz ardı etmek sureti ile ehveni şer adı altında şirki ve küfrü meşrulaştırmak suretiyle dini bozamaz.
1- İkrah
2- Hata
3- Unutkanlık
4- İntifaul Kast (Kasıtsızlık)
Allah'a şirk koşmak ya da küfre düşmekten daha büyük bela, musibet ve zarar yoktur ki bunlardan en hafifi seçilsin. Dolayısıyla bir kimseler ancak bu şartlar dahilinde müslümanlıklarını koruyabilirler.
Maslahat’ın Şartları;
Bazıları tağutları onaylatmak şirke ve ve küfrü kendilerince meşrulaştırmak Maslahat ve Ehven-i Şer gibi fıkıh kurallarını gündeme getirerek meşruluğunu ispatlamaya çalışırlar. Halbuki Maslahatın 4 şartı vardır.
1- Kur’an
2- Şünnet
3- İcma
4- Kıyas
Maslahat bu dört şartlardan herhangi birini yada hiç birine muhalif olmamalıdır. Maslahat adı altında bu dört şartı gözardı etmek suretiyle muhalafat eden islamlarını yitirmiş kimseler olurlar. Bu yönüyle bugün politik tanrıların şirk ve küfür olan söz, amel, ideolojik dinleri haramları helal, helallerini haram etmeleri Kur’an, sünnet, icma, ve kıyasa muhalif olduğu bilinen bir gerçektir. Usul ilminin bu şartları tarikatçıların maslahat anlayışları otomatikman batıl oluşları ortaya çıkmış oluyor.
Ehven-i Şerreyn’e Örnekler;
1- Normal şartlarda namaz kılarken namazın içinde namazı bozmak caiz değildir. Eğer bir çocuk bulunduğu evin apartmanın penceresinde düşme tehlikesi varsa o kimsenin namazını bırakıp o çocuğu kurtarması en ehven olanıdır. Yani zararın en büyüğünü def etmektir.
2- Afrika'da ikiz çocuk doğurmuş anne açlık ve susuzluktan dolayı iki çocuğunu besleyemiyor, ikisine süt vermeye kalkışsa iki çocuğun ölümüne sebep olacak. Ama sütünü bir çocuğa yetme ve kurtarma olasılığını fazla ise bu suretle çocuğunun birini ölüme mahkum etmek zorunda kalarak diğer çocuğunu kurtarmış oluyor. Burada iki çocuğun ölmesindense birinin sağ bırakılması diğerinin kaybedilmesinde daha ehvendir.
3- Hamile bir kadın doğum esnasında anne ve çocuktan birisinin ölmesi diğerinin yaşaması söz konusu olduğunda annenin kurtarılması çocuğu kurtarmaktan daha önemlidir. Eğer kadın ve bebeği kurtarabiliniyorsa O halde hiç kimsenin öldürülmesi asla caiz olamaz.
4- Oruç tutan bir kimse açlığın ve susluğun kendisini öldürecek bir duruma getirdiğinde bu kimsenin orucunu bozması onun ölmesi ya da daha büyük zarara sebep olmasından daha iyidir. Ama bu zarar ve hastalık ya da ölüm sebep olmayacak bir şeyse onun orucunu bozması caiz olmaz.
5- İster bir vakit yada ister beş vakit namaza engel olacak ölüm, yangın, boğulma, tecavüz gibi benzeri şeyler tehlikler söz konusu olduğunda vaktin çıkmasına sebep olsa dahi namaz terk edilir ve bu kimseler kurtarılır. Eğer bu kimse hem namazı kılabiliyor hem de bunlara yardım edebiliyorsa zaten ehveni şer söz konusu olmaz.
6- Biri dese ki, ya bu yalanı söylemek suretiyle beni kurtarırsın, ya da seni şuracıkta öldürürüm. Eğer bu kimsenin başka seçeneği yoksa yalan söyler kendisini ölümden kurtarır.
7- Biri bir başkasını öldürmeye zorlarsa ve eğer o kimse öldürmez ise, zorlayan kimsenin onu öldürmesine göz yumması gerekir. Bu şekilden katil olmaktan kurtulur. İki ölümden kendi ölümünü seçmesi onun için daha ehvendir.
8- Bir Müslüman açlıktan ölmek üzere ise ve sadece yiyebileceği besin olarak haram bir yiyecek olan domuz eti ya da susluktan ölmek üzere ise sadece alkol varsa bu kimse ölmeyecek kadar yiyip içebilir.
Dolayısıyla bir canı korunmaktansa birden fazla canı korumak, canı korumak malı korumaktan daha önemli ve dini korumak canı ve malı korumaktan daha önemlidir.
Bu örneklerde olduğu gibi üçüncü şık söz konusu olmadığında iki kötü şeyin dışında başka seçenek yoksa en hafifi seçilir en kötü olan def edilir.
Bazen iki kötü şey eşit olabilir ve kişi bunlardan ikisinden birini seçebilir. Ebu Hanife şöyle diyor; Bir kimse bir gemide bulunsa O gemide söndürülmesi mümkün olmayacak çapta bir yangın söz konusu ise Ebu Hanife diyor ki O kimsenin kendisini denize atması ile gemide beklemesi zararı itibariyle eşittir ve dilediği şekilde tercih etmekte serbest olduğunu söylemiştir. Onun iki öğrencisi imam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ise hocalarıyla aynı fikirde olmayarak şunu söylemişlerdir; Bu kimsenin kendisini denize atıp bilerek öldürmesi onun kendi fiili ile kendisini helak etmesidir. Bu nedenle kendisini denize atmamalı bekleyip sabretmeli Allah'ın takdirini beklemeli demişlerdir. Başka bir örnek de yine aynı şekilde bir kimse bir başkasını minareye çıkartıp ya atlarsın ya da seni öldürürüm dediğinde, Ebu Hanife'ye göre dilediğini yapmakta serbest iken imameyn'e göre sabretmesi gerekir.
Nitekim İzzettin bin Abdüsselam şöyle demiştir; ''İnsanların maslahatları hakkında hüküm kaidesi‘' adlı kitabında şunu söylüyor; Eğer fasit kötü şeyler bir arada bulunursa ve onlardan korunmak mümkün ise hepsinden korunmaya çalışmalıyız hiçbirini yapamayız. Eğer onlardan kurtulmak mümkün değilse önce bunların en kötüsünü def etmeye çalışırız.
Bu yüzden Alimler eğer bir kimse iki günah arasında kalırsa biri büyük diğeri hafif ise küçük ve hafif olanı seçer demişlerdir. Hemen şunu ifade edelim ki haramların büyüklüğü ve küçüklüğü insanların tercihleri değil şeriatın bize gösterdiği şekilde olmalıdır.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ