Usul İlmi: Lafızların Delalet Yolları
Usul İlmi: Lafızların Delalet Yolları
Lafızların delalet yollarını bilmek Arap dilinde lafızların ne manaya geldiklerini en güzel şekilde öğrenmenin yolu bu lafızların manaları üzerinde hangi tür delaletle delalet ettiğini öğrenmekten geçer.
Delalet Yolları Üç Türlüdür.
1- Mutabakat Delaleti;
Lafzın uyumlu olduğu mana anlamına gelir. Lafzın tamamı ile her yönüyle eksiksiz tam delalet etmesi demektir. Dolayısıyla kendisi için kurulduğu manayı külli ve kapsamlı bir şekilde tanıtmak anlamındadır. Mesela: İnsan ile ilgili külli manayı en güzel şekilde kapsamlı bir şekilde anlatmasıdır. Akıllı olması ve canlı olması özellikleri gibi.
İbni Teymiye şöyle der: Delaleti mutabakat kullanılan bir lafzın kullanıcının kast ettiği manaların tamamına delalet etmesidir.
Lafzı telaffuz eden kişinin lafzsın ifade ettiği mahiyette külli ve kapsamlı delalet etmesine kastederek telaffuz etmesi bütüncül ve kuşatıcı delalet olarak da diyebiliriz.
2- Delaleti Tazammun: Buradaki delalet lafzı sadece lafzın ya da manaların bir kısmını delalet eder.
Mesela: İnsanla ilgili tüm sıfatları değildir. Onun canlı oluşunu söylemesi yani kısmı özelliğine delalet eden lafızlar manasındadır.
İbni Teymiye şöyle der: Delaleti tazammun söz konusu olmaksızın kullanılırken içerdiği bazı kismi manalara delalet etmesidir.
Buradaki lafız telaffuzu eden kişinin lafzın ifade ettiği mahiyetin bazı cüz ve unsurlarını bir kısmına delalet etmesini eden telaffuzdur.
3- Delaleti İltizam; Bir lafız ki aslen manasında olmayan harici bir takım zorunlu lazımlara delalet ediyor. Yani insan lafzının ilim öğrenme kabiliyetine delalet etmesi gibi. Halbuki insan aslında canlı ve akıllı varlık olan biriydi. Ama bu manada onun ilim öğrenme aşamasında onun kabiliyetini içermemektedir.
Dolayısıyla buradaki mana lafzı kullanırken manasının dışındaki akli lazımlarına delaletini kast etmesidir. Söz konusu mananın aslın dışında bir şey olduğunu söylemiştik yani mananın dışında olan söylediği sözün mananın dışında başka bir şeyi kast etmesidir.
Hüküm
Delaleti mutabakat ve delaleti tazammun söz konusu lafzın aslı rukünlarını oluşturdukları için bunlarda ki hata asla kabul edilmez. Kişi bir lafzın içeriğini yanlış tanımlayarak kullansa aslen lafzın hakkını vermemiş onunla hakkı ile amel etmemiş olur. Bu durumda o lafzı her ne kadar telaffuz etsede telaffuz etti denilmez.
Bu kısım hata ve halel kabul etmez. Mesela insan derken mantık sahibi olmasını nefyetmesi o kişinin insanı bir mesledeki kusurunu göstermektedir. Bu kusur mana da bulunan asli unsur da olduğu için bu durumlarda insanı tanımlayamama hatası kabul etmez.
Dinin aslını bozduğu halde ya da manasını bilmeden Le ilahe illallah kelimesini telaffuz etmesinin kişiye bir fayda vermeyeceğini söylenmesi bu asla dayanmaktadır.
Delaleti İltizam: İltizamda hata böyle değildir. Aslen mananın dışında farklı şeyler olduğu için kişinin bunu yerine getirmesi deki kusur bir yere kadar kabul edilebilir. Nitekim her insanın aklı bir olmadığından anlayışları da bir olmaz. Bu yüzdendir ki Allah insanları akli lazımların delalet ettiği hükümlerle doğrudan sorumlu tutmaz. Aksine mükellefin kullandığı dilin sarih anlaşılan manalarla insanları sorumlu tutmaktadır. Açık haramların veya vaciplerin manalarını bildiren lafızların akıl sahibi herkes ve kullandıkları dilden malum olması işte bu asla dayanmaktadır.
Hükmi İslam: Kast edilen kişinin namaz kılması, zekat vermesi ve islam'a ait alametleri hayatında görüntülemesidir. Hakiki islam'a gelince bu adam ile kişinin kalbi ile ilgili bir durumdur. Bu insanların hükmedeceği birşey değildir. Bu Allah ile kul arasındaki bir konudur.
Dolayısıyla hükmü islam hayatına egemen kıldığında onun kanı, malıve canı haram olur. Çünkü slam tamamıyle kişinin zahiri hayatı ile ilgilidir.
Hakiki islam'a gelince işte bu kişinin gayb ile ilgili bir durumdur.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ