Zayıf Bırakılanların Cehennemdeki Kötü Akibeti
Zayıf Bırakılanların Cehennemdeki Kötü Akibeti
İlahi Öğretileri ile bizi müstekbirlerin ve tağutlarin boyundurluğundan kurtaran Allahın Adıyla…
Rabbimiz Allah, Kerim kitab’ında yeryüzünde Muztasaf olmuş, birçok şeyden mahrum olmuş, yetkileri ellerinden çalınmış, adalet ve eşitlikten mahrum kalmış, düşünceleri, fikirleri ve hayat programlarını yeryüzündeki zalimler ve müstekbirlerce idare edilen toplumlardan bahseder.
O Zalimler, o büyüklük taslayanlar, islam ilahi nizamın iktidar ve egemen olmadığı her zaman diliminde hakları olmadığı halde kendilerini rab ve ilah konumunda görmek suretiyle insanlara iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin ve yasak-serbest gibi helal ve haram yetkisini kendilerinde olduğu düşüncesiyle bu değer yargılarını Allaha sormadan insanalara dayattılar. Kendilerini hükmeden konumunda tutarak küfür politikaları ile insanları sömürmekte ve haklarını gasp ettiğini Kur’an beyan etmekte.
Alemlerin rabbi olan Allah, O gün ahiret gününde zalimleri, müstekbirleri ve hakları ellerinden çalınan Muztasafları bir araya getirir. Bunlar birbirleri arasında münakaşa ederek, birbirlerini suçlayarak tartışmaya başlarlar. İşte herkesin tutuklandığı ve zapturapt altına alındığı bir ortamda, herkesin diz çökmüş, rezil rüsva olduğu o anda, o zayıf bırakılanlar, o büyüklenenler, o zalimler, yönetenler ve yönetilenler, idare edenler ve idare edilenler arasında, Allah huzurunda birbirlerini suçlayacaklar.
Zayıf Bırakılanlar; O gününün dehşetini gördükden sonra zalimleri, tağutları ve müstekbirleri suçlayacak ve şöyle diyecekler; Siz bizi Allah'a giden yollları engellediniz, ortaya çıkardığınız yalanlar ile bizi kandırdınız, İslamın gerçeklerini gizleyerek onu çelişkili gösterdiniz, Kuran'ı gündemden düşürerek ona alternatif kitapları çıkardınız, Allah'ın ilahi dinine alternatif ideolojik dinleri bize dayattınız ve bizi kendiniz gibi saptırdınız! Diyerek birbirlerini suçlayacaklar.
وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍۨ الْقَوْلَۚ يَقُولُ الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَٓا اَنْتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِن۪ينَ
” Sen, o zalimleri Rablerinin huzurunda durdurulurken bir görseydin! Birbirlerine laf atarlar. Zayıf bırakılmış (mustazaflar), büyüklenen (müstekbirlere) derler ki: “Siz olmamış olsaydınız biz, müminler olurduk.” (Sebe: 31)
Yine onlar, o mustazaflar, o müstekbirlere diyecekler ki, sizler ideolojik hukuk normlarınızla bizim ilahi hukuk normlarımızı değiştirdiniz, bizim Alfabemizi değiştirdiniz, bizim ilahi sosyal, siyasi ve ekonomik kriterlerimizi değiştirdiniz, bizim tarihimizi değiştirdiniz, bizim kılık kıyafetimizi moda tanılarınızla değiştirdiniz. Bizim eğitim ve ahlaki değer yargılarımızı bozdunuz. Bizim ilahi kanunlarımızı yasakladınız. İşte bu şekilde müstekbirler ve zalimler mustazaflar tarafından suçlanacaklar. Ama bu suçlamaların her iki gruba bir fayda sağlamayacaktır. O zayıf bırakılanlar devamlı bir pişmanlıkla biz Müslüman olacaktık, Biz Allah'ın istediği gibi kullar olacaktık, ama onlar bizi sürekli kandırdılar, sürekli üzerimizden oyunlar oynadılar, tuzaklar kurdular ve bizi sonunda saptırdılar.
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلًا
O gün, zalim ellerini ısırır ve der ki: “Keşke Resûl ile beraber bir yol edinseymişim (ona tabi olsaymışım)!” (Furkân, 27)
O zayıf bırakanlar güçlülere, iktidar ve egemen sahibi olan kimselere böyle diyecekler. Siz olmasaydınız biz cenneti kazanacaktık, siz olmasaydınız biz Müslüman olacaktık, siz olmasaydınız biz bugün Allah'ın rızasını kazanacaktık, ama bugün sizin yüzünüzden kafir olduk, sizin yüzünüzden cehennemi boyladık ve sizin yüzünüzden rezil olduk diyecekler.
يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَانًا خَل۪يلًا
“Eyvahlar olsun! Vay başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseymişim.” (Furkân, 28)
Aynen bugün olduğu gibi, gece gündüz hileler kuruyorlar, komplolar hazırlıyorlar, toplum mühendisleri ile toplumu bozuyorlar, sinema, tiyatro, sosyal, siyasi, ekonomik ve sapık yaşam kriterleri ile her yönüyle bu toplum bozmaktalar. Müslümanları Allah ile bağlarını koparıp küfrün ve şirkin yolllarını açıyorlar. Müşrik eğitim müfredatları ve küfür ahlaki değer yargılarıyla bir toplumun ahiretinin kaybetmesine neden oluyorlar.
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün diyecekler ki: “Keşke Allah’a itaat etseydik. Keşke Resûl’e itaat etseydik.” (Ahzâb, 66)
O zayıf bırakılanlar müstekbir, tağutlar ve zalimlerle beraber cehenneme girecekler. Çünkü mustazaflar bu dünyada iken seçimlerini ve iradelerini Allaha’tan, islamdan ve Resülden yana değil! Onlar zalimlerden yana kullandılar. Onlar arasında Kur’an ve sünnet dolaşırken, onlar ilahi nizamın mesajından yüz çevirdiler. İşte onların boyunlarına boyunduruktan kelepçeler geçirilir ve yavaş yavaş cehenneme sürünürler. Hatta Kur'an'da mustazaflar cehennemde iken Allah'ım bu bizi saptıran, bizi cehenneme götüren bu müstekbirler ve tağutlara iki kat azabı ver, diyerek Allah’a duada bulunacaklar.
رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَب۪يرًا۟
“Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlara büyük bir lanetle lanet et.” (Ahzâb, 68)
İşte bugün yeryüzündeki modern müstekbirler ve zalimler, İslam ilahi nizam'ın egemenliğini ve iktidarını ilga ederek, ona alternatif ideolojik şirk ve küfür dinleri ile aynı Kur'an'da tasvir olduğu üzere bir toplumun cehenneme gitmesine ve bir milletin imanının kaybetmesine neden olmaktadırlar.
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا
Diyecekler ki: “Rabbimiz! Bizler efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik. (Onlar da) bizi (doğru yoldan) saptırdılar.” (Ahzâb, 67)
Demek ki toplumları bozan ve insanları Allah ile bağlarını koparan, küfre ve şirke davet edenler, insan uydurması ideolojik dinlerin verileri ile Allah'ın kullarını yönetmeye çalışan liderler, büyükler ve yöneticilerdir. Bu yönüyle eğer gerçekten de Allah'ın onayladığı kullar olmak istiyorsak! Bizim için kıstas/ölçü tamamıyla Allah ve Resulüdür. Kim Allah ve Resulüne isyan ediyorsa ona isyan vaciptir. Kim Allah ve Resulüne itaat ediyorsa ona itaat vaciptir.
Yeryüzünün Müstekbir, Zalim ve Tağutlarını sabah akşam alkışlayan, onlara yardım eden, onlara destek veren, onların küfrüne ve şirkine egemenlik veren ve sadece ekonomik bir hayatı kazanabilmek adına Allah'a ihanet eden çıkarcı, delalet, sapkın ve ölçüsü tevhid olmayan zayıf bırakılanların müstekbirlerle beraber cehenneme girdiğini Rabbimiz beyan ediyor. Onlar ilahi huzurda elleri boyunlarına zincirlerle bağlı olarak cehennemin endar yerine atılırlar, onlara ateşten elbiseler, ve üzerlerine kaynar su dökülür. Ateşte ebedi kalacak olan bu kimselerin bağırsakları paramparça edilecek cehennemde ne serinlik ne içecek bir şey tatacaklar. Onlara kaynar su ve irin içirilip onların üstlerinde ateşten katmanlar ve altlarında ateşten katmanlar olacak. Onlar acıktıklarında o günahkarlara zakkum ağacından yedirilecek ve o zakkum ağacının meyvesi erimiş maden gibi karınlarda kaynar sıcak suyun kaynaması gibi kaynar. Bu sebeple karınları, içindeki organları ve derileri aynar da kaynar sonra onlara demir kamçılarla vurulur her cehennemden çıkmak istediklerinde oraya cehenneme itilirler. Onlara cehennemde zehirli olan kuru bir diken verilir bu onun bütün vücudunu parçalar sonra su ister ona kaynar su içilir de bu onu daha berbat eder. Cehennemin o korkunç alevleri onların yüzlerini yalayarak yakacak, etleri sıyrılmış olarak sırıtan dişleriyle kalacaklar ve kurtulmak için yalvarmaya, inim inim inlemeye devam edecekler ve onlar ebedi olarak orada kalıcıdırlar.
Semure bin Cundeb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Onlardan kimi vardır ki, ateş onu iki topuğuna kadar yakalar. Kimi vardır ki, onu dizlerine kadar yakalar. Kimi de vardır ki, ateş onu beline kadar yakalar. Kimi de vardır ki, ateş onu boynuna kadar yakalayıp yakar!” (Müslim)
Usame bin Zeyd (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününde bir kişi getirilir ve cehennemin içine atılır da orada onun bağırsakları derhal karnından dışarı çıkar! Sonra o kişi bağırsakları etrafında değirmen eşeğinin dönüşü gibi döner. Bunun üzerine cehennem ahalisi o kişinin başına toplanırlar da:
–‘Ey fulan! Senin bu halin nedir? Sen bize dünyada iyiliği emreder ve bizleri kötülükten nehyeder değil miydin? derler. O da onlara:
–‘Evet, ben size iyiliği emrederdim, fakat onu kendim yapmazdım! Yine ben sizleri kötülükten nehyederdim de onu kendim işlerdim,’ diye cevap verir.” (Buhari)
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Cehennem ve cennet münakaşa ettiler. Cehennem:
−Ben, kibirlenenler, büyüklenenlere ve zorbalara tercih olundum, dedi. Cennet de:
−Niye bana insanların ancak zayıfları, hakir görülenleri ve acizleri giriyor? dedi. Allah, cennete:
−‘Sen Benim rahmetimsin, Ben seninle kullarımdan dilediğime rahmet ederim,’ buyurdu. Cehenneme de:
−‘Sen Benim azabımsın, Ben seninle kullarımdan dilediğime azabederim. Her birinize de dolusu vardır,’ buyurdu. Fakat cehenneme gelince dolmak bilmez! Nihayet Allah, ayağını onun üzerine koyar. Cehennem de:
−Yetişir! Yetişir! der. İşte o zaman cehennem dolar ve bazısı bazısına büzülür. (Müslim)
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ